BUGÜN AB’Yİ DÖVENLER ,
YARIN MUMLA ARAYACAKLAR…
Şu sıralarda “vur abalıya” gidiyoruz.
Bütün sorunlarımızı Avrupa Birliği’ne yüklüyerek kendimizi moral açıdan tatmin ediyoruz. Aslında yaptığımızın çok saçma ve yanlış olduğunu biliyoruz, ancak koşullar bizi bu kolaycılığa itiyor. Ucuz bir muhalefet oyunu oynuyoruz. Sorumsuzca, ülkenin geleceğini zedeliyoruz. Aklı başında itirazlarda bulunup, işimize gelmeyen dayatmalara karşı çıkılsa canım yanmayacak. Oysa, AK Parti iktidarına muhalefet etme adına, AB dövülüyor.
Yarın AB süreci biter veya bitme noktasına gelirse ne olacak? Türk kamuoyu ilgisini keserse nasıl bir durumla karşı karşıya kalırız dersiniz ?
Gelin birkaç örnekle konuşalım.
Başta CHP gibi, Atatürk’ün laik ve demokratik bir Türkiye yaratma rüyasının savunucuları (nedense şimdiki isimleri Ulusalcılar oldu) AB’yi kendilerine baş düşman ilan ettiler. Bağımsızlığımızı yok eden, ülkeyi bölmeye hazırlanan bir kuruluş olarak gösterdiler ve AB’den gelen her öneriyi taşlamaya başladılar.
Sorarım sizlere, yarın AB ile tam üyelik beklentisini koparmış ve büyük denizlere tek başına açılmış bir Türkiye’de hangi güç gerçek demokrasiyi, fikir özgürlüklerini savunabilir? Kim yasaların değişmesini sağlar?
Türkiye toprak bütünlüğünü, yani PKK terörüne karşı mücadelesini acaba AB’siz tek başına mı daha etkili koruyabilir, yoksa PKK terörüne karşı tutum almış 25 ülkeli bir kuruluşun içine girdiğinde mi koruyabilir?
Türk ekonomisinin düzlüğe çıkmasının yolu, AB’ye tam üyeliktir.
Türkiye’ye İslam dünyasında farklı gözle bakılmasının, prestijinin ve ağırlığının artması da, yine AB ile olan ilişkilerine bağlıdır. Şu anda bile bunları yaşamıyor muyuz? Görmüyor muyuz?
Bir an için düşünün…
AB ile bu süreç askıya alınmış, tam üyelik olasılığı tümüyle bitmiş. Türkiye kendi başına kalmış. Işte o zaman bugün AB- Türkiye ilişkilerini yerden yere vuranların paniğini tahmin edebilirsiniz.
CHP’liler sudan çıkmış balığa dönmenin pişmanlığını duyacak, Ulusalcılar nereye yapışacaklarını bilemeyecekler, bugün sert konuşmalar yapan askerler Avrupa savunma sisteminin dışında kalıp kara kara düşüneceklerdir. O zaman bu ilişkileri çok arayacaklar, ancak çok geç olacak.
AB’NİN HER DEDİĞİ
DOĞRU DEĞİLDİR
AB’nin her dediği doğru değildir.
AB’nin her istediğini kabullenmemiz de söz konusu değildir. Onlar da tabi ki kendi çıkarlarını korurlar. Benim anlatmak istediğim bambaşka bir nokta.
Benim önerdiğim, temel noktalarda, prensiplerde anlaşmak, sonrasında ise gerekiyorsa, sıkı bir pazarlık yapmaktır.
İşte bundan dolayı, Avrupa Komisyonu ve Genişlemeden Sorumlu Komiser’i Olli Rehn’in söylediklerini tersten okumaya hiç gerek yok. Avrupa Birliği içinde Türkiye’ye tarafsız yaklaşan ve bu projenin başarısını isteyen tek kurum AB Komisyonu’dur. Onları ne kadar yanımıza çekersek, o kadar başarılı oluruz.
Ancak önce kendi kendimize barışalım. Kendi kendimizle kavgayı bırakalım ve ne istediğimizi iyi kararlaştıralım.
Gerisi kolay gelir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|