Mehmet Ali Birand
 
1 YILDIR, AB İLE MÜZAKERE DEĞİL, KAVGA ETTİK…
 
 

1 YILDIR, AB İLE MÜZAKERE

DEĞİL, KAVGA ETTİK…

 

Kendi kendimizi hiç aldatmayalım.

           

Sözüm ona Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakereler 12 ay önce bugün başladı ve bizler de birinci yaş gününü kutluyoruz.                                               

           

Hayır, ortada ne tam anlamıyla başlatılmış bir müzakere süreci var ne de kutlamaya değecek bir başarı. Belki adına resmen  müzakere denilen bir süreç başlatıldı. Belki kağıt üzerinde, yapılan görüşmelere  müzakere adı takılabilir.  Ancak henüz, gerçek anlamda müzakereler başlamadı. Daha doğrusu, karşılıklı çekişmekten, kavga etmekten müzakere edemedik. Şimdi de bunun nesini kutluyoruz, pek anlayamıyorum.

           

Tarama çalışmalarına teknik olarak müzakere deniyor. Ancak, müzakere başka bir şeydir. Müzakere, ele alınan bir alanda Türkiye’nin Avrupa muktesebatına ne şekilde, ne sürede uyum sağlayacağının pazarlığıdır. Bu uyumun maddi kaynaklarının nasıl karşılanacağının tartışılmasıdır.

           

Bugüne kadar bir arpa boyu adım atılmıştır. Göstermelik, o da binbir zorlukla  bir bölüm ancak açılıp kapanabilmiştir.

           

Bu işin böyle yürümeyeceği artık ortadadır.

           

Hem Türkiye, hem de Avrupa Birliği organları şapkalarını önlerine koyup düşünmeli ve bir karar vermelilerdir.

 

AVRUPA BİRLİĞİ:

           

Bazı AB üyeleri ve kurumları, eğer temel amaçları, Türk kamuoyunu usandırıp Avrupa macerasından caydırmak ise, doğrusu çok başarılı olduklarını bilmelilerdir. Başka aday ülkelere de büyük eleştirilerde bulunulmuş, onlara da “ya şunları yaparsın veya burada yerin yok” denmiş, morallerini bozucu, onurlarını zedeleyici açıklamalar yapılmıştı. Ancak galiba Türkiye’ye yönelik muamele hepsinin de ötesinde gerçekleşti.

           

Üstelik, yapılan kavga tarım veya çevre politikalarıyla da ilgili değil. Daha oraya gelmeden, Kopenhag Kriterleri’nde bulunmayan ancak kenarından köşesinden Kriterler’e bağlanan, Kıbrıs veya Ermeni sorunlarından tutun da, yeni yeni ortaya atılmaya başlanan Pontüs-Süryani soykırımlarına kadar giden siyasi bir sorunlar buketiyle karşımıza çıkılıyor.

           

AB bu tip yaklaşımlarıyla, zaten büyük direnme ile karşılaşılan fikir özgürlüğü gibi esas konulardaki reformların gerçekleşmesini daha da zorlaştırdığının farkında bile değil. Fransa’da, Ermeni soykırımını reddetmenin cezalandırılma yasası çıkarken, Hollanda’da Türk kökenli politikacı adayları, soykırımı kabul etmediklerinden dolayı parti listelerinden çıkarılırken, Türk kamuoyuna dönüp “fikir özgürlüğü ve demokrasi için şu kısıtlamalar kaldırılmalı” dediğinizde, kimse anlamıyor. “Orada neden öyle de bizden istiyorlar?” sorusu soruluyor ve yanıt bulmakta güçlük çekiliyor. Kamuoyunda reformlara direnç artıyor.

           

AB, Türkiye’ye tüm siyasi konularda burnunu yere sürtürmek gibi görünen bu yaklaşımından ve bu ülkeyi sürekli horlamak alışkanlığından vazgeçemezse, bu iş yürümeyecek demektir.

 

TÜRKİYE:

           

Bizlerin de iki temel sorunumuz var.

           

En önemlisi, kamuoyundaki AB alerjisi. Avrupa Birliği konusundaki cehaleti iyi kullanan Ulusalcılar ve AB kriterleriyle siyasi ve sosyal çıkarları bozulacak olan çevrelerin propagandaları çok etkili oldu. Dünyanın en komik yalanları dahi, doğruymuş gibi konuşulup tartışılıyor ve kimseler tarafından düzeltilmiyor. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, Türkiye’de ne kötü gitse AB’den biliniyor. Bu yetmiyormuş gibi, bir de domateslerle patatesleri karıştırıyoruz. Örneğin AB’nin, Kıbrıs’ta KKTC’ye verdiği sözleri yerine getirmediğini örnek gösterip, ”O zaman biz 301’i neden kaldıralım?” gibilerinden dünyanın en ilgisiz tartışmalarına giriyoruz. Kamuoyunun kafası giderek karışıyor ve AB’den uzaklaşıyor.

           

Diğer sorun da iktidarın tutumundan kaynaklanıyor. Seçim sürecine girildiğinden bu yana reformlardaki heyecanın kaybolması bir yana, Başbakan’ın tartışmaktan çok, kavgacı bir üslup kullanması, bu üslubun iktidarın ve bürokrasinin hemen tüm katmanlarına sirayet etmesi, reform paketlerinin sahipsiz kalması, iletişim-bilgilendirme konusunda bir tek adım dahi atılmaması, Başmüzakerecinin ortalarda görünmemesi, kamuoyunda “İktidar da AB işinin ucunu bıraktı galiba” izleniminin doğmasına neden oluyor.

 

Türkiye de kararını vermeli ve ya bu işi ciddiye almalı veya boş yere zaman harcamamalı.

           

Müzakerelerin başlamasının birinci yıldönümünde kendimizi aldatmaktan vazgeçelim.

                                        



DİKERDEM’İ 13 YIL

ÖNCE KAYBETMİŞTİK

 

13 yıldır her 3 Ekim günü, dayım  Mahmut Dikerdem’i hangi gazetede yazıyorsam, orada mutlaka anarım.

 

Bunun, Dikerdem ile akraba olmam veya beni okutan bir insana olan saygımı tekrarlamamla ilgisi olduğu kadar, Mahmut Dikerdem’in kişiliği ve dünyaya bakışıyla da büyük ilgisi var.

 

Dışişleri Bakanlığı’nın en parlak diplomatı, en genç Büyükelçisi, Kıbrıs politikasının en önemli mimarlarından biriydi. Daha da önemlisi, böyle bir konumda bulunmasına rağmen, o dönemin aşırı muhafazakar Dışişleri’nin tek sosyalist -kendine göre, komünist- diplomatı olarak fikirlerinden ödün vermemesiydi.

 

Mahmut Dikerdem’lerin fikir namusu ilkesini ne kadar yaşatabilirsek, genç kuşaklara o kadar fazla örnek yaratmış oluruz.

 

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…