Mehmet Ali Birand
 
BÜYÜKANIT, AKP’Yİ TOPA TUTTU…
 
 

 

BÜYÜKANIT,AKP’Yİ

TOPATUTTU…

 

GenelkurmayBaşkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın uzun süredir büyük merakla beklenenkonuşması, tam anlamıyla “içini dökme”,Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasında bir süredir artan kırgınlık ve kızgınlıkların açık şekilde ortaya konmasıydı.

 

Org.Büyükanıt’ın konuşmasının laiklikle ilgilibölümü  beklentilerden dar tutulmuştu.Belki Başbakan’ın ABD yolundaki “toplumugermeyelim” uyarılarına nezaketsizlik etmemek veya Kara ve Deniz KuvvetleriKomutanları zaten daha önce değindikleri için olacak, TBMM Başkanı Arınç’ayönelik direkt bir salvosunun dışında çok geniş yer verilmemişti. AncakBüyükanıt’ın, laiklik konusundaki tutumu çok netti: “Rejimin geleceği benden sorulur.”

 

GenelkurmayBaşkanı’nın ağzını açıp gözünü yumduğu konu ise, TSK’nın konumuna karşı giderekartan eleştiriler ve baskılardı.

 

AKP iktidarını,Avrupa Birliği ve TESEV gibi bazı Sivil Toplum Örgütleri aracılığıyla TSK’yıyıpratmaya çalışmak, bu girişimleri desteklemek ve bundan keyif duymakla suçladı.

 

Somut örneklerle,TSK’ya karşı söz ve eylemleri anlattı ve “Bizleneden uğraşıyorsunuz. Yasayla bize verilen görevi yerine getiriyoruz” mesajını verdi.

 

Org. Büyükanıtbu konuşmasıyla, Cumhurbaşkanı  Sezer ilebirlikte AKP’ye karşı ağırlıklı bir cephe oluşturmak istediği izlenimini verdi.

 

Önümüzdeki 12 aybence karşılıklı, büyük bir güç denemesiyle geçecek. Org.  Büyükanıt’ın konuşması, Cumhurbaşkanlığı ve genelseçimlerin sonuçlarına göre, ya ülkenin gidişini etkileyecek veya unutulupgidecek, o zaman da ülkenin yönü farklı etkilenecektir.

 

Artık cepheleroluşmuştur.

 

Bir yanda, laikgüçler, CHP, TSK ve Sezer… Öteyanda AK Parti iktidarı. Eğer her iki taraf da ”Benim dediğim dediktir” der ve hiçbir esneklik gösterilmezse, ozaman bizleri kötü günler bekliyor, diyebilirim.


ABD İSTEDİ, PKK ATEŞ

KESTİ ANCAK…

 

PKK’nın ateş kesme kararının, genel istek üzerine ve Öcalan’ın direktifiyle alındığına dair yazı ve yorumlar okuyorum. Ben olaya biraz daha farklı bakıyorum.

 

PKK’nın ateşkes kararının ne DTP, ne Aydınlar Bildirisi, ne de Öcalan’ın isteğiyle alındığına inanmıyorum. Son aylardaki gelişmeleri yakından izleyenlerin de kolaylıkla görebilecekleri gibi, gelinilen noktada ABD’nin etkin müdahelesi açık.

 

İlk işaret, 15 Ağustos’ta Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack’ın yazılı açıklamasıyla ortaya çıktı. PKK’nın suikast girişimlerini başlatmasının 22’inci yıldönümüne rastlayan bu açıklamada …Şiddet olayları Kürt nüfusun beklentilerini de geciktirmektedir” denilmekte ve ardından “örgütün terörist faaliyetlerine son vermesi ve silah bırakması” talep edilmekteydi.

 

Bu açıklama Türk kamuoyunda görmezden gelindi. Oysa şimdi anlaşılıyor ki, Washington, PKK faaliyetleri nedeniyle Türk kamuoyunda giderek artan  prestij kaybından rahatsız olmuş ve Kürt sorununa el koymaya karar vermiş. Nitekim, bu açıklamadan sonra Washington hareketlendi. Ralston’un temsilci olarak atanması, bunun en önemli işaretiydi. Ralston’un görevini rahat şekilde sürdürebilmesi için de, PKK’nın Türkiye’deki terör girişimlerini durdurması gerekliydi.

 

Washington, PKK’ya ateş kesmesi gereğini gösterdiği gibi, Talabani ve Barzani aracılığıyla da mesajlarını yolladı ve Ralston’un rahat çalışabileceği bir ortam yarattı. Sonrası kolay geldi. Aydınların çıkışı, DTP’nin çağırısı vs, PKK’nın Cumartesi günkü kararıyla noktalandı.

 


BUNDAN SONRA NE

OLACAK?

 

Asıl önemlisi buından sonra ne olacağı?

 

Türkiye, kamuoyuna karşı PKK ile ilgili sert söylemini devam ettirecektir. En son PKK’lı teslim olana kadar mücadelenin süreceğinin altı çizilecek, bölgedeki güvenlik kuvvetleri takviye edilecektir. Ancak, gizliden gizliye, yan gözle de gelişmeler izlenecek ve ne kadar reddedilirse reddedilsin bir süreç başlatılacaktır.

 

İşte Ralston’un işlevi bu noktadan itibaren şekillenecektir.

 

Tabii bu arada ateşkesi bozmak için birçok çevre kolları sıvayacaktır.

PKK’nın içinden olsun, PKK’dan ayrılmış veya PKK’nın uzaktan kumanda ettiği gruplar sağda solda bomba atacaklar, cinayet işleyecekler ve güvenlik güçlerini tahrik etmeye çalışacaklar. Türkiye’de de kendilerini herkesden daha vatansever sayan bazı gruplar da, PKK’ya saldıracak veya PKK kılığında suikast girişimlerinde bulunacaklar. Özetle, barış sürecini bozmak için herkes elinden geleni yapacaktır.

Eğer önümüzde yeni bir istikrar dönemi başlatmak istiyorsak, bu defa – 1999 ile 2004 arasındaki sürecin aksine- daha dikkatli hareket etmek zorundayız. Eğer bir süre sonra, yine PKK tuzağına düşmek istemiyor, ülkemizi bölünme tehlikesinden uzaklaştırmak ve Kürt sorununu dış güçlere bırakmadan bizzat yönetmeyi planlıyorsak, bu fırsatı eski deneyimlere oranla daha akıllıca, daha sağlıklı hareket edersek, bizler kazanırız.

Yoksa bir süre sonra, tekrar yeni bir terör ve cinayet kısırdöngüsüne geri dönebiliriz.

                                                                       

 

HAYIR SAYIN BAŞKAN,

SOYKIRIMI KABUL ETMEYECEĞİZ

 

Başkan Chirac’ın geçen haftaki Ermenistan gezisi beklendiği gibi geçti. Her ne kadar bizim medyada “Chirac, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine soykırımı kabul etme koşulu getirdi” diye yazıldıysa da, durum daha farklı. Konuşmalarının ve basın toplantısının tam metnini okuduğunuzda durum daha iyi anlaşılıyor.

 

Chirac, soykırımın kabulünü bir koşul olarak koymuyor. Türkiye’nin soykırım trajedisini içine sindirdiği taktirde daha rahat edeceğini ve AB’de işinin kolaylaşacağını söylüyor. Konuşmasının devamında da, 12 Ekim’de Fransız Parlamentosu’nda oylanacağı söylenen, Ermeni soykırımını reddetmenin cezalandırılmasıyla ilgili tasarıya olumsuz bir yaklaşım sergiliyor. Fransız Parlamentosu’nun zaten soykırımı kabul ettiğini, ayrıca bir de ceza getirilmesinin gereksiz bir polemik yaratacağına dikkat çekiyor.

 

Aslında Chirac güç durumda.

 

Bir yandan seçimler yaklaşıyor öte yandan da Ermenistan’a ilk resmi gezi yapan Başkan olarak konuştuğundan dolayı, bazı sözleri sarfetmeden edemiyor.

 

Fransız Devlet Başkanı ne derse desin, bütün Avrupalı dostlarımızın veya aleyhimizdekilerin bilmeleri gereken bir nokta var. O da, Türkiye’nin soykırım iddialarını kabul etmesinin söz konusu olmayacağıdır.

 

Türkiye’ye belki çok şey kabul ettirilebilir, ancak soykırım gibi aşağılık bir suç, ne AB tam üyeliği, ne de bir başka nedenle kabullendirilebilir.

 

Doğrudur, 90 yıl önce trajediler yaşanmıştır. Karşılıklı ölümler olmuş, bizim Ermeniler’e verdiğimiz zarar belki daha fazla olmuştur. Ancak, bunu soykırıma dönüştürmeyi  kabul edemeyiz.

 

1915’te hiçbir şey olmamış gibi davranamayacağımızın da bilincindeyiz, ancak iş soykırımın kabullenilmesine gelinince, HAYIR.


                                                        BÜTÜN DÜNYAYI, BİR

AVUÇ ERMENİ Mİ ALDATIYOR?

 

Uzun süredir kafamı yoruyordum: Nasıl oluyor da, bir avuç Ermeni bütün dünyayı soykırım iddialarına inandırabiliyor ?

 

Doğru değil mi?

 

Sayıları birkaç milyonu geçmiyor. Her tarafları etkin olsa bile yine de yetişemezler. Çok iyi yalan söylüyor olsalar dahi, karşılarındaki insanların hepsi de ahmak değil ya. Önce ulusal ve uluslararası parlamentolardan soykırıma uğradıklarına dair kararlar çıkarttılar. O kadar insanı ikna ettiler. Şimdi de giderek, “Ermeni soykırımı olmamıştır” diyenlerin cezalandırılmasıyla ilgili yasalar hazırlanıyor.

 

Peki, nasıl oluyor da dünyanın büyük bir bölümüne iddialarını kabul ettirebiliyorlar?

 

Acaba, Ermeni iddialarını kabul edenler bunu, Ermeniler Hıristiyan olduklarından ve sırf din nedeniyle, Müslüman Türkler’e düşmanlık olsun diye mi yapıyorlar?

 

Pek mantıklı gelmiyor.

 

Bizlerden nefret ettikleri veya bizi büyük bir tehdit olarak gördüklerinden dolayı mı, Ermeni iddialarından yararlanıp bizi ezmek için böyle davranıyorlar ?

 

Çok fazla komplo teorisi kokan bir iddiaya benzemedi mi?

 

Peki neden?

 

Meğer bütün bu soruların yanıtı çok basitmiş.

 

Sayıları az dahi olsa, adamlar 90 yıldır çalışmışlar.

 

Anlatmışlar…

 

Yine anlatmışlar…

 

Tekrar anlatmışlar…

 

Filmler çevirmişler, kitaplar yayınlamışlar…

 

Bu arada bizler “onurlu şekilde” köşemizden kalkmamışız. Dahası, kendi aramızda dahi konuşmamışız. Suçunu saklar gibi, herşeyi halı altına süpürmüşüz. Ne doğrularımızı, ne de hatalarımızı tartışmışız.

 

Bugün baktığımızda şaşırıyoruz. Bakıyoruz ki, artık iş işten geçmiş. Dünyanın büyük bölümü artık Ermeniler ne derlerse haklı buluyor. Zira, Ermeniler’in soykırıma uğradıklarına inanmışlar. Osmanlılar’ın torunu olarak da bizim manevi bir bedel ödememizi benimsemişler.

 

Şimdi kendi kendime soruyorum.

 

Acaba eskiye dönüp, Ermeniler’in yalancı olduklarını, bütün dünyanın inancının aksine Ermeniler’e hiçbir şey olmadığını, asıl Türkler’in soykırıma uğradığını anlatmaya çalışıp, kimseyi inandıramamak yerine, bugünün gerçeklerinden hareket edip (kamuoyu çok duyarlı, yanlış anlaşılmasın, üstü kapalı şekilde soykırımın kabul edilmesini söylemeye çalışmıyorum. Üstelik soykırıma inanmadığımı defalarca yazdım) yeni bir sayfa açıp, yeni bir stratejiyle ortaya çıkmak daha akıllıca olmaz mı?

 

Unutmayalım ki, bu iddialar bir defa bize yapıştı. Bunlardan kurtulmaya imkan yok. İyisi mi, soykırım lekesini sildirecek farklı bir tutumla ortaya çıkalım.

 

Tembellikten kurtulalım, başkalarını suçlamak veya Ermeniler’in peşinden sürüklenmek yerine, kendimiz akılcı ve gerçekçi bir politika üretelim. Hislerimizle değil, mantıkla hareket edelim. Aksi halde, günün birinde kendimizi kurtulamayacak bir çıkmaza sıkıştırabiliriz.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…