KİM TUTSAK
TÜRKİYE Mİ, KIBRIS MI
1974’ün Temmuz ayı idi. Türkiye Kıbrıs’a 1’inci askeri müdahalesini yapmış, ardından Cenevre Konferansı toplanmıştı. İngiltere dışişleri bakanı Callaghan’ın hakemliğinde, Türkiye Yunanistan, Türk ve Rum toplumu liderleri çözüm arıyorlardı.
Konferansın ilk bölümünde küçük bazı adımlar atılmış, Ağustos’ta ikinci bölümüne geçilmişti. Ancak bir uzlaşı formülü bulunamıyordu. Konferans uzadıkça, Türk tarafında sinirler geriliyordu. Bunun nedeni de, 1’inci harekatta Türk Silahlı Kuvvetleri istediği sınırlara ulaşamamış, küçük bir bölgeye sıkışıp kalmıştı. Hem hareket yeteneğini kaybetmiş, hem de adanın diğer bölgelerindeki Türk köyleri Rumlar tarafından çevrilmişti. Askeri durum hiçte iç açıcı değildi. Türkiye’nin bu bölgede kalmayacağı ve ikinci operasyonla adadaki sınırlarını genişleteceği hissediliyordu. Rumlar, Başbakan Ecevit’in son dakika 5 ayrı kanton teklifini, süre isteyerek hemen kabul edemeyince, 20 Ağustos günü Ankara düğmeye baştı. Türk heyeti konferansı terketti ve 2’nci askeri harekata başladı.
Konferans dağılınca, Callaghan basın toplantısı yaptı. Ben de oradaydım. İngiliz Dışişleri Bakanı ateş püskürüyordu. Başaramamış, konferans dağılmıştı.
Ankara’nın, Washington’dan (Kissinger’den) yeşil ışık aldığını biliyordu. Hiç unutmuyorum, Türkiye’yi ağır şekilde suçladı ve son söz olarak “Bugün Kıbrıs, Türkiye’nin tutsağı durumundadır. Ancak, en kısa sürede bir çözüm bulunamazsa, yarın Türkiye Kıbrıs’ın tutsağı durumuna düşecek, Kıbrıs bataklığı Türkleri içine çekecektir” dedi.
O günün heyecanı içinde, bu sözlerin, başarısızlığın verdiği sinirle sarfedildiğini sanmıştım,
Ne yazık ki, aradan geçen 30 yıl süresince Türkiye bir çok çözüm imkanını kullanmadı. Fırsatların bir bölümünü biz, bir bölümünü de Rumlar taca attı. Askeri harekatların, hukuki bir zemine oturtulup, çözüme ulaştırılmadığı taktirde, kanayan yara gibi işleyeceğini unuttuk. Uyandığımızda (Annan planı) ise, artık çok geç olmuştu.
Bugün geriye dönüp baktığımda, Callaghan’ın öngörüsünün doğrulandığını farkediyorum. Türkiye, Kıbrıs batağından kurtulamıyor ve tutsak durumuna düşüyor.
YARIN PAPADOPULOS
AYNI DURUMA DÜŞECEK
Madalyonun öbür yüzüne bakınca, Türkiye’nin düştüğü bu duruma, yarın Papadopulos’un düşeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Rum Cumhurbaşkanı, AB şantajıyla tüm açılımları engelliyor. Talat ile görüşmek istemiyor. AB’deki bugünkü rüzgarların yön değiştirebileceğini ve tek başına kalabileceğini hiç hesap etmiyor. Yanılş politikalarla ülkesine kötülük ediyor.
Aklıma Callaghan’ın sözleri geliyor. Bugün yaşasa herhalde “... Bugün Türkiye, Kıbrıs’ın tutsağı gibi görülüyor. Acaba yarın, Kıbrıs Türklerin tutsağı olacaktır...” derdi.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|