GÜL’Ü HİÇ BU KADAR
KIZGIN GÖRMEDİM
LÜKSEMBURG
Pazartesi günü tam 12 saat Ankara havaalanında bekledim.
17 Aralık 2004’te Brüksel doruğunda 24 saat aynı krizi yaşamıştım.
3 Ekim 2005’te, yine Lüksemburg’da saatlerce beklemiştim. Ancak Gül’ü hiçbir zaman önceki günkü kadar kızgın görmemiştim.
Lüksemburg macerasını birlikte yaşadık. 7 saat süren krizden sonra havaalanına asık bir suratla geldi. Hele Ankara’dan Lüksemburg’a kadar ki 3,5 saatlik yolculukta barut gibiydi.
Karşılıklı konuşmaya başlayınca, kime kızgın olduğunu anladım. Belki hayret edeceksiniz, ancak Rumlara kızgın değildi. Onların kendi çıkarları için mücadele ettiklerini söylüyordu.
Asıl kızgınlığı, AB’nin bazı ülkelerine yönelikti. 500 bin kişinin, 70 milyonluk bir ülke’nin AB’ye yürüyüşünü engelleyebilecek bir noktaya getirilmesiydi.
Özel konuşmalarında hep şu sözleri duydum:
”... Avrupa kalkmış, durmadan bizim heyecanımızın kalmadığını ileri sürüyor. Nasıl heyecanımız kalsın ki? Heyecanımızı asıl onlar öldürüyor. Kıbrıs Rumlarını öylesine şımartıyor ve öylesine ön plana çıkartıyor ki, Kıbrıs’ı bize karşı kullanıyorlar...”
ÖNEMLİSİ MÜZAKERE
GERİSİ BAHANE
Kıbrıs Rumları, belki Türkiye’ye çıkarttıkları zorluklardn dolayı keyifleniyor olabilirler. Ancak unuttukları birşey var var. O da, uzun vadede Türkiye’nin karlı çıkacağıdır.
Bunun en somut işaretini, yine tüm kızgınlığına ve gerilimine rağmen Gül verdi. Türkiye için önemli olanın, müzakerelerin başlaması ve sürmesi olduğunu söyledi. Gayet tabii bunun ne pahasına olursa değil, kabul edilebilir ölçüde yürütülmesine bağlı olduğunu da ekledi.
Bence de önemli olan, müzakerelerin yürümesidir. Gerisi boştur ve bahanedir. Yıllarca sürecek bir satranç oyunu oynuyoruz. Günlük sorunlara takılmak yerine, uzun vadeli hedefe kilitlenmek çok daha önemlidir. Bugün “önemli” saydığımız birçok konu, yarın komik olacaktır.
Kıbrıs Rumları işte bu tuzağa düşmüş durumdalar.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|