AB ÜYELİĞİMİZİN
ANAHTARI PARİS’İN CEBİNDE
Fransız Dışişleri Bakanı Douste-Blazy’nin ziyareti kısa oldu ancak, Türk-Fransız ilişkilerinin hem Paris, hem de Ankara açısından ne kadar önemli olduğunu göstermeye, daha doğrusu, hepimize hatırlatmaya yetti.
Geçen yıl yaşanan talihsiz dönemin yaraları hala kanıyor. Daha yeni fırtınalara da gebeyiz, ancak herşeye rağmen bu ilişkileri ayakta tutmalıyız.
Tatsız olayların temelinde, Fransanın hem kendi içinde, hem de Avrupa çapındaki rahatsızlıkları yatıyor. Siyasetin cileveleri, Türkiye’yi ön plana çıkartıp, adeta hedef haline sokuyor. Bu da, Fransızların bizden nefret etmesinden değil, Türkiye’nin AB kapılarını zorlamasının zamanlamasından, büyüklüğünden, nüfusundan, 11 Eylül’ün gölgesinde kalan müslümanlığından kaynaklanıyor. Kısacası, bir yol kazası yaşıyoruz.
Ne olursa olsun bunlar, uzun vadeli çıkarlarımızı zedelememeli.
Fransa, Türkiye’nin AB’ye giriş kapısının anahtarını elinde tutuyor. Bu anahtar eskiden, bir ölçüde Atina’nın cebindeydi. Artık değil. Artık Paris bizim en çok önem vermemiz, ikna etmemiz gereken başkent oldu.
Türkiye’de, Fransa’nın kolaylıkla gözardı edemeyeceği bir ülkedir. Hele 11 Eylül sonrası ortamda, Türkiye’yi dışlamak hiçte akılcı bir tutum sayılmaz.
Dışişleri Bakanı’nın gelişi bunun sembolüdür. Bir çok konuda farklı politikalara sahip, olaylara farklı pencerelerden bakıyor olsak dahi, Paris ile Ankara’yı yönetenler birbirlerinden uzaklaşmamaya çalışıyorlar.
Philippe Douste-Blazy’nin ziyareti, iyte bu açılardan, fırtınadan yeni çıkan Türk-Fransız ilişkilerine biraz rötuş, biraz makyaj, biraz da ince ayar yapmak açısından çok yararlı olmuştur.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|