AB HEM AĞLIYOR,
HEM HAYIR DİYEMİYOR...
Avrupa Birliğinde bir tek ülke dahi, içine sindirerek, inanarak ve içtenlikle Türkiye’nin tam üyeliğini istemiyor. Ne kamouoyu, ne 25 üye ülke hükümeti Türkiye’yi kucaklamaya hazır.
Bu bir gerçek.
Ancak bütün bu olumsuzluğa rağmen, Türkiye’ye HAYIR demenin güçlüğü hergeçen gün artıyor. Her geçen gün Avrupa, dehşet bakışları arasında Türkiye’nin biraz daha yakınlaştığını görüyor.
Türk kamuoyu ve hükümeti bu konuda öylesine tutkulu, öylesine istekli ve öylesine heyecanlı ki AB yetkilileri hem şaşkınlık duyuyor, hem de bu baskı karşısında dirençleri giderek azalıyor.
Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt bana aynen şöyle söyledi: “...O kadar istiyorsunuz ki, bir toplumun bu kadar istediği birşeyin önünde durmamız imkansızlaşıyor...”
Türkiye bastırdıkça, Avrupa Birliği sıkışıyor. Türkiye, uyum yasalarını çıkarıp reformlarını sürdürdükçe AB şaşkın kalıyor.
Üstelik giderek, Türkiye’nin gelişini yavaşlatacak gerekçeler de bulunamıyor. Daha doğrusu, bu saatten sonra, bu kadar istedikten sonra Türkiye’ye HAYIR demenin çok pahalıya mal olacağı açıkça görülüyor.
Sonuçta, AB giderek çaresizleşiyor.
ANKARA ANLAŞMASINI
İMZALAMAZ OLSAYDIK...
Çeşitli çevrelerde hep aynı yakınmayı duydum.
“1963’te dünya koşulları bambaşkaydı. Bizde Türkiye ile Ankara anlaşmasını o günün koşullarında ve 6 üyeli bir ekonomik toplulukken imzaladık. Oysa bugün 25 üyeli dev bir siyasi grubuz. Türkiye’yi hazmedebilmemiz çok güç. Miğdemize oturacaktır.”
Özellikle muhafazakarlar “elimiz kırılsaydı da imza atmasaydık” demeye kadar gidiyorlar. Ancak aynı zamanda, Türkiye’yi durduramayacaklarını da görüyorlar.
“Hem ağlarım, hem giderim “ deyişi gibi, hem ağlıyorlar hem de HAYIR diyemiyorlar...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|