AB’YE İÇ VE DIŞ
DİRENİŞ ARTIYOR
BRÜKSEL
Bugün Avrupa Komisyonunun Türkiye ile ilgili “ilerleme raporunun” kesin şekli burada açıklanacak. Taslak hali geçen hafta basına sızdı. Taslak ile resmi versiyonu arasında büyük bir fark olmasını beklemiyorum. Olsa olsa bazı ayrıntılarda değişiklik yapılır.
Bugünkü açıklamanın önemi, raporun sonuç bölümü olacak.
Sonuç bölümünde kullanılacak cümleler, AB Komisyonunun Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine bakışını ortaya koyacak. İpuçlarını verecek.
Bu rapor için şimdiye kadar Türkiye’nin gördüğü en olumlu belge diyebiliriz. Dikkatleri çeken nokta, eksikliklerimizin de ayrıntılı şekilde ortaya konması. Önümüzdeki 13 ay süresince nelere dikkat etmemiz gerektiğinin yol haritası çiziliyor.
REHAVET VE DİRENİŞ
GİDEREK ARTIYOR
Önce Ankara, ardından Brüksel’de kokladığım hava beni rahatsız etti.
Dünkü yazımda da altını çizmiştim. AKP hükümetinde genel bir rehavet başladı. Avrupa’dan aldıkları alkışın çok hoşlarına gittiği anlaşılıyor. “eh, işte yapacağımızı artık yaptık” havası içindeler. Oysa durum hiçte öyle değil.
Önümüzdeki 13 ay süresince yapılması gereken çok şey var.
Uygulamalardaki aksamaların giderilmesi...
Başta Anayasa olmak üzere, yeni yasaların çıkması...
Kıbrıs
Bunca işe rağmen, Ankara’daki direnişçiler çabalarını giderek arttırıyorlar. Uyum yasalarını, yani Kopenhag kriterlerini hala Sevr’in bir uygulaması olarak görüyorlar. Değişimi istemiyorlar ve bunu durdurabilmek için de ellerinden geleni yapıyorlar. En son kaleleri de Kıbrıs olacak. Kıbrıs’ta çözümü engelleyerek, Türkiye’nin AB’ye yürüyüşünü yavaşlatacaklar.
Ne kadar gariptir ki, Atatürk gibi ülkeyi Batıya taşımak isteyen bir lidere bağlı olduklarını ileri sürenler, AB’ye tam üyeliği durdurmak istiyor; dini motifleri ağır basan AKP ise tam aksine Türkiye’yi AB’ye taşıyor. Ancak, bu ince uzun yolda da yeterli sabrı gösteremiyor. Daha gidilecek çok yolumuz, değiştirmemiz gereken çok yasamız var.
AKP’NİN GÜÇLÜ YANI,
DİĞER DİNLERE BAKIŞI
Hükümetin ilginç yaklaşımlarından bir diğeri de, İslamcı eğilimi olmasına rağmen, diğer dinlerin faaliyetine engel çıkartmaması. Kilise açılması, Vakıfların çalışması gibi konularda hiç zorluk yaratmıyorlar. Laik hükümetlerin aksine, bu konuda kendilerine çok güveniyorlar.
Şimdi asıl merak konusu, Heybeliada ruhban okuluna nasıl bir çözüm getirecekleri ile ilgili. Ruhban okulunu açtırabildiği taktirde, hem AKP hem de Türkiye Uluslararası alanda büyük prestij kazanacak. Kendine ne kadar güvendiğini gösterecek. Yüzde 99’u müslüman bir ülkede 15-20 kilise kurulmasının bir tehdit yaratmayacağı gerçeğini ortaya çıkaracak.
DIŞARDAKİ DİRENİŞTE
GİDEREK ARTIYOR
Türkiye’nin AB’ye doğru yürüyüşü hızlandıkça, Avrupa’daki direnişin de arttığı gözleniyor. Bir süre öncesine kadar, “canım, Türkiye zaten Kopenhag kriterlerinin altından kalkamaz”deniyordu. Şimdi işler değişti. Özellikle muhafazakar çevreler Türkiye’nin hedefe yaklaştığını gördükçe panikliyorlar. Panikledikçe de, yeni yeni gerekçeler buluyorlar.
2004 aralığındaki randevuya kadar geçecek sürede bu direniş daha da artacak. Son karar siyasi ve hükümetlerin tutumlarına bağlı olacağından dolayı Türkiye’nin çabalarını yavaş yavaş başkentlere çevirmesi gerekiyor.
Almanya ve Fransa bu konuda anahtarı cebinde tutan iki başkent.
Berlin’in desteğini güvenceye alabilmek için, Sosyal Demokratlara seçimlerde Türk desteğini göstermek şarttır.
Paris’teki tereddütleri giderebilmek için de, Başkan Chirac ile yakın temas kurmak veya bu yakın teması gerçekleştirecek insanları bulmak, Fransızlara ihale pastasından pay vermek gerekmektedir.
Her geçen gün Kıbrıs’taki manevra yeteneğimizi azalttığı için, o alanda da hazırlıkları bir an önce tamamlamak lazımdır.
Rehavete kapılır ve iç-dış direnci küçümsersek çok yazık olur...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|