TÜRKİYE NE YAPMALI,
NE YAPMAMALI?
2004 Avrupa açısından “Türkiye yılı” olacak.
“İlk heyecan” Aralık ayındaki KKTC seçimlerinde yaşanacak. Muhalefet kazandığı taktirde çözüm ümitleri artacak. Kim kazanırsa kazansın, 1 Mayıs 2004’e kadar ya bir çözüm veya son derece ciddi bir müzakere sürecinin başlaması gerekiyor.
Bunlardan hiçbiri olmazsa, 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Rumları, adanın tümünü temsil ederek, AB tam üyeliğine resmen başlayacak ve veto hakkına sahip olacak.
Ardından, Haziran 2004’te Avrupa Parlamentosu seçimleri var ve en büyük tartışmanın Türkiye üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Hristiyan demokratlar ile Yeşiller ve Sosyal Demokratlar arasındaki kıyasıya mücadele “Türkiye, Avrupayı dağıtır mı, dağıtmaz mı” teması etrafında yoğunlaşacak.
3 üncü ve en önemli tarih 2004 Kasım. Türkiye hakkındaki son komisyon raporu açıklanacak. Kopenhag kriterlerine uyum sağlayıp sağlanamadığı saptanacak.
Bu rapor hayati derecede önemli.
Ancak, şimdiden bilmeliyiz ki, Türkiye ne kadar uyum sağlarsa sağlasın, Komisyon yine gri renkte bir rapor yazacaktır. Net, siyah-beyaz olmayacaktır. Amaç, üye ülkelere siyasi karar için bir hareket alanı bırakmak olacak. Rapora ek yazılacak strateji belgesinde de “Türkiye ile müzakerelerin başlaması gerekir” denmeyecek.
Son söz Aralık 2004 liderler doruğuna bırakılacak. Ancak liderler, bu doruğu beklemeden büyük olasılıkla Kasım ayında Türkiye hakkında ilk kararlarını alacaklardır. Hiç değilse, genel yaklaşımı saptayacaklardır.
TÜRKİYE 3 KONUDA
HAREKET ETMELİ...
Ben raporu sadece Komisyon yazmayacak, üye ülkelerde araya gireceklerdir.
Müzakerelerin başlamasını ertelemek isteyenlerin en büyük ümidi, Türkiye’nin kendi kendini vurması, bindiği dalı kesmesidir.
Ankara’nın, önümüzdeki 15 ayda 3 engeli aşması gerekiyor.
UYGULAMA
Bürokrasinin bazen bilinçli, bazen bilinçsizce reform uygulamasına sırt dönmesi herşeyi bozmaya yetecek.
Özellikle fikir özgürlüğü ve temel hürriyetlerle ilgili yargı kararları, işkence ile mücadele konusunda polisin yaklaşımı son derece önemli.
AB’ye gidişi engellemek amacıyla veya tamamen vurdum duymazlıkla, ters karar verecek devlet memurları, Türkiye’nin en büyük hendikapı olacaklar.
Türkiye’nin 15 ay süresince bir tek hata yapmaması gerekiyor.
KIBRIS
Türkiye’yi durdurmak isteyenlerin diğer en büyük beklentileri Denktaş’ın masaya oturmamakta direnmesi. Bu olasılıkta da Rumların vetolarını kullanmaları bekleniyor. Türkiye’nin Kıbrıs engelini aşmasının iki yolu var.
Biri, Annan planında bazı değişiklikleri gerçekleştirip anlaşmayı imzalamak ve uygulamaya girişini –çok zor amma- tam üyeliğin başlangıcına kadar ertelettirmek.
Diğeri, çözüm gerçekleşmezse hiç değlise spektaküler adımlar atmak. Örneğin, ada’dan 20 bin asker çekmek gibi, Uluslararası kamuoyunu yatıştırıcı girişimler yapmak.
LEYLA ZANA
Türkiye, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde hırpalanmak istemiyor ve AP engelini belli oranda aşmak istiyorsa, Leyla Zana’nın yargılanmasını tutuksuz yapar.
Bu, tamamen yargıçların elinde. Kimse yargıca bu yönde bir uyarıda bulunamaz. Ancak, yargıçlar bilmeli ki Zana’nın tutuklu yargılanması, yargının reformlara direnmesi şeklinde yorumlanıyor.
SONUÇ...
Türkiye biraz dikkat eder, kendi içindeki direnişçi bürokrasisini kontrol altında tutabilir ve Avrupa’da manşetlere çıkabilecek birkaç jest yapmayı becerebilirse, Aralık 2004’te tam üyelik müzakerelerini başlatabilir.
Makus talihini kırabilir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|