Mehmet Ali Birand
 
KIBRIS, AB YOLUNDA EN BÜYÜK ENGEL...
 
 

KIBRIS, AB YOLUNDA

EN BÜYÜK ENGEL...


Avrupa başkentlerinde, Türkiye’ye müzakereleri başlatma tarihi verilmesi tartışmaları yavaş yavaş yoğunlaşıyor. İstememelerine rağmen, Türkiye’ye müzakere tarihi vermekten başka çareleri olmadığı inancı da , aynı şekilde yaygınlaşıyor.


Türkiye’yi bir süre daha bekletmek ve mümkünse tam üyelikten caydırmak isteyen ülkelerin bir ümitleri, uyum yasalarının uygulanmaması (dünkü yazımda anlatmıştım) ise,  diğer ümitleri de Kıbrıs’ta çözüm bulunmaması...


Kıbrıs’ta çözüm bulunmadan, 2004 Aralağına kadar gelinir, hele Denktaş bugünkü demeçleri sürdürürse, Türkiye ile müzakereleri başlatma kararını veto edecek ve Türkiye’ye kırmızı kart gösterecek ülkelerin sayısı çok artacak.


KIBRIS’TA ÇÖZÜM

KOŞULDUR


Ankara’da son iki gündür toplantı yapan Türk-Yunan forum üyeleri bu konuda çok açık sinyaller verdiler.


Beni en çok şaşırtan bölümü, Avrupa’nın çeşitli ülke ve kurumlarından (özellikle AB komisyonundan) gelen “Kıbrıs’ta çözüm önemli değil. Çözüm olmadan da AB tarih verecek” şeklindeki mesajların büyük bir aldatmaca olduğunun  anlatılmasıydı.


Türkiye kendini tuzağa düşürmek istiyorsa, bu mesajlara inanır. Oysa gerçekler tam tersidir” diyen, AB’nin nabzını iyi tutan yetkililer, “TÜRKİYE’YE HAYIR”  diyenlerin hazırlıklarını yoğunlaştırdıklarına dikkat çekiyorlar. 


Anlattıklarında da mantık var. Bana inandırıcı geldi.


Türkiye’nin karşı karşıya geleceği ilk cepheyi, Ankara’yı kırmadan saf dışı bırakmak isteyen AB ülkeleri olşuturuyor.


Bu ülkeler Kıbrıs’ı bir Kopenhag kriteri olmamasına rağmen, Türkiye’nin katılımını etkileyecek en önemli unsurların başında görüyorlar. Bir üye ülkenin (Kıbrıs) topraklarının yarısını kontrolü altında (onlar işgal diyorlar) tutan bir aday ülke ile (Türkiye) katılma müzakereleri için masaya oturulamayacağını belirtiyorlar. Kıbrıs’ın geçmişi, Rum ve Yunanlıların sorumlulukları  kimsenin umurunda değil.


Onlar için de, DÜN DÜNDÜ BUGÜN BUGÜNDÜR...


Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi için şu iki senaryodan birinin  gerçekleşmesi gerektiğini belirtiyorlar.


Kıbrıs’ta taraflar çözüm bulurlar.


Mayıs 2004’e kadar taraflar, Annan planı çerçevesinde ciddi bir görüşme süreci başlatırlar. Tribünlere oynamadan sürdürülen  ve Uluslararası kamuoyunu da inandıran bir süreçten söz  ediliyor.


Eğer bu iki seçenek gerçekleşmezse o zaman ne olur?


RUMLAR MUTLAKA

VETO EDERLER


Türkiye’nin, resmen tanımadığı bir üye ülke (Kıbrıs) ile görüşme yapması imkansızdır. Hele anlaşma imzalaması daha da imkansızdır” diyen bir kaynak, sorunun öncelikle AB tarafından üstlenileceğini  özellikle vurguladı. AB’de çözülmeler olur ve herşeye rağmen bir tarih verilmesi ağırlık kazanırsa, işte o zaman devreye Kıbrıs’lı Rumlar  ve Yunanistan girecek.


Kıbrıs adına Rumlar artık son derece güçlü bir konumdalar. 2004 Mayıs’ından itibaren             –çözüm olmadığı taktirde- AB’de masaya oturacaklar ve Kıbrıs’ı tek başlarına temsil edecekler. Üstelik ellerinde bir de VETO kartı olacak.


Eğer masa etrafında kimse, Türkiye’ye tarih verilmesine karşı çıkmaz veya yeterli sayıda oy toplayamazsa, Kıbrıs Rum temsilcisi elini kaldırıp “Benim topraklarımı işgal altında tutan  veya beni tanımayan  bir ülke ile, bu yaklaşımını değiştirmedikçe aynı masaya oturmam. Türkiye ile müzakerelerin açılmasını veto ediyorum zira bu konu bizim için hayati derecede önemlidir” diyecek.


Kimse de sesini çıkaramayacak.


Büyük olasılıkla birçok ülke Kıbrıs’a hak verecek, hatta onun arkasına saklanıp, Türkiye ile  müzakerelerin ertelenmesini memnuniyetle izleyecek.


Tabii bir de Yunanistan unsuru var.


Atina’da  hiçbir hükümetin Kıbrıs’ta çözüm olmadan Türkiye’ye yeşil ışık yakamayacağı biliniyor.  Ankara’nın AB’ye katılımı Yunanistanı çok rahatlatacak, askeri harcamalarını daha büyük oranlarda  ekonomisine kaydırabilecek ve Ege’de barışı perçinleştirebilecek, ancak tek koşul olarak yine de Kıbrıs ortada duruyor. 


Anlayacağınız, Kıbrıs tekrar ön plana çıkıyor.



Geçen yıl Aralık ayında Kopenhag’da ilk büyük  fırsatı kaçırmıştık. Ardından bu yıl Nisan’da  kaçırdık. Her ikisinde de Denktaş HAYIR dedi. Her defasında elimiz biraz daha zayıfladı. 


Mayıs 2004 randevusuna eksik kartlarla gidiyoruz. Bunu da kaçırırsak, Kıbrıs’ı tümüyle kaybedeceğiz.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…