ANKARA “EVET “
DEMEYE HAZIR...
Türkiye’nin en tartışmalı gündem maddelerinden biri, Irak’a asker yollama konusu. Önümüzdeki 2-3 hafta içinde de bu kararın kesinleşmesi bekleniyor.
AKP hükümeti, bundan önceki tezkere oylaması ve ardından ödenen faturalardan sonra, yoğurdu üfleyerek yiyor. Parti içinde olsun, kamuoyunda olsun son derece dikkatli hareket ediliyor. Fazla bir tartışma açılmıyor. Muhaliflerin konuşmaması için gizlice çaba harcanıyor. Nitekim, ya Başbakanın ricası veya bu defa risklerin daha büyük olduğunu gördüğü için TBMM başkanı Arınç dahi susuyor.
Asker cephesine baktığınız zaman, durum farklı değil.
Son tezkerenin reddedilmesiyle ortaya çıkan faturanın en önemli bölümünü Genelkurmay ödedi. Pentagon ile yıllardan beri sürdürdüğü “özel ilişkiyi”, en büyük destekçisi olan Pentagon’u kaybetti. Zaman içinde dengeler belki tekrar sağlanabilir ve özel ilişkiler yeniden kurulabilir. Ancak, bunun kesin koşulu, yeni bir tezkere olayının yaşanmaması.
ASKER YEŞİL
IŞIĞINI YAKTI
Genelkurmay Başkanlığının bir süre önce hükümete, asker yollanması gerektiği işaretini verdiğini söyleyen AKP yetkilileri “bu defa geçen tezkere öncesine oranla çok daha net görüşteler” derken, Genelkurmay’ın son derece olumlu ve istekli olduğuna özellikle belirttiler.
Askeri kaynaklar da, Irak’a asker yollanmaması durumunda Türk-Amerikan ilişkilerinin her yönden tamir edilemeyecek bir noktaya geleceğine dikkat çekiyorlar. Daha önce eleştiri yüklü, görüşlerini açıklamaktan çekinmeyen Kara Kuvvetleri Komutanının dahi suskunluğu tercih etmesinin bundan kaynaklandığını belirtiyorlar.
Anlaşılan, askeri çevrelerde çok konuşmanın, görüş açıklamak veya politik mesajlar vermenin sakıncalarını artık anladılar. Bu işi siyasilere bırakmanın daha akılcı bir yaklaşım olduğunu gördüler. Hatalar sonucu, Türkiye’nin ilan ettiği ünlü KIRMIZI ÇİZGİLERİN kaybolduğu, Kuzey Irak’taki etkinliğin yok olma noktasına geldiği ortaya çıktı.
ASLINDA, BU DEFA
DAHA FAZLA RİSK VAR
Eğer savaş öncesindeki durum, reddedilen tezkere sırasındaki koşullar ile bugünkü durum karşılaştırılırsa, Türkiye’nin şimdi daha fazla risk aldığını kolaylıkla görebilirsiniz.
“Demokrasimizin daha güçlendiği” gibi içeriği pek olmayan değerlendirmeleri bir yana bırakırsak, Türkiye’nin elindeki büyük fırsatı, elde edebileceği büyük avantajları teptiğini, şimdi çok daha kısıtlı bir siyasi ve ekonomik avantaj, buna karşın çok daha tehlikeli bir işe giriştiğini görüyoruz.
Dün HAYIR diyenlerin bugün daha fazla HAYIR demeleri gerekirken, bakıyoruz onlar da artık bazı gerçekleri gözardı edemediklerinden dolayı sustular.
Keşke aynı sağduyuyu bundan önce de gösterebilmiş olsalardı. Hem daha tutarlı, hem de daha akılcı olurlardı.
Keşke AKP hükümeti de, bugün gösterdiği titizliği önceki tezkerede de gösterseydi. İnsan bütün bu gelişmeleri izledikten sonra kendi kendine “Ey dostlar, Irak konusunda doğruyu görmek için illa kafamıza çuval mı geçirilmesi gerekiyordu” diye sormadan edemiyor. Askeri, siyasetçisi ve diplomatıyla Türkiye sınıfta kaldı.
TÜRKİYE BAŞLANGIÇTA
ÇOK İNANDIRICIYDI
Türkiye, işin en başındayken Washington’a “Irak’tan biz çok çektik. Sizden ricamız, bizi bu işe sokmayın. Hava sahamızı açalım, ancak Türk topraklarından asker geçirip cephe açmayın. Biz bu işin altından kalkamayız” diyebilse, bugün yaşadıklarımızı yaşamazdık. Zarar ziyanımızda daha az olurdu.
İşlerin karmakarışık bir duruma girmesi, Türkiye’nin Amerikalılara başından itibaren yeşil ışık yakmasıyla başladı.
Erdoğan, daha Başbakan dahi olmadan önce, olağanüstü bir şekilde kabul edildiği Beyaz Saray’da Bush’un duymak istediklerini söyledi.
Ardından 1 inci tezkere kabul edildi ve Türkiye’deki üs-limanların tesfiye çalışmaları başlatıldı. Türk-ABD yetkilileri haftalarca süren ve en ince ayrıntısına kadar inilen “askeri işbirliği anlaşması” müzakerelerini yürüttüler. Bütün bunlar, Türkiye’nin EVET diyeceği anlamına gelen sinyallerdi. Amerikalılar da tüm planlarını, aldıkları bu sinyallere dayandırarak geliştirdiler.
Sonra, Ankara birden HAYIR deyiverdi. Tabii bu durum Washington’da müthiş bir tepki doğurdu. Ardından yaşanan olayları (Wolfovitz’in demeci, askerlerimizin kafasına çuval geçirilmesi vs...) biliyorsunuz.
ANKARA TEKRAR
“ASKER” SÖZÜ VERDİ
Neyse olanlar oldu.
Ankara, savaştan sonra, hemen ilişkileri tamir etmenin çarelerini aramaya başladı ve “olan oldu, artık gelin bu defteri kapatalım” yaklaşımıyla, Washington’a bir heyet yollayıp, Irak’ın istikrara kavuşturulması sırasında Amerikan kuvvetlerine nasıl katkıda bulunabileceğini, liste halinde bildirdi.
Ankara’nın “yapabiliriz” dediklerinden biri de, “Irak’a asker yollanması” maddesiydi. Yani Türkiye Bush yönetimine yine göz kırpıyor ve bir söz veriyordu: ASKER YOLLARIM
Bush yönetiminin de, özellikle müslüman bir ülkeden gelecek olan 10 bin ekstra askere ihtiyacı vardı. Ancak Türkiye’nin sabıkası olduğu için, önceleri pek inanmak istenmedi.
Ne zaman ki, dışişleri bakanı Abdullah Gül, Temmuz ziyareti sırasında asker konusunda yine olumlu sinyal verince, Ankara bir defa daha ciddiye alındı ve beklenmeye başlandı.
TÜRKİYE, BU SAATTEN
SONRA HAYIR DİYEMEZ
Bütün bunlar yaşandıktan, bunca yeni sözler verildikten , kafamıza çuval geçirilmesine rağmen büyük tepki göstermeyip olayı yuttuktan, özetle bu saatten sonra AKP hükümeti, artık HAYIR diyemez.
HAYIR denmesi, Türk-ABD ilişkilerini bir yana bırakalım, ne TSK-PENTAGON işbirliğini bırakır, ne de pamuk ipliğine bağlı Türk ekonomisindeki krizden kurtulma ümitlerini..
TBMM’den EVET neden çıkacak biliyor musunuz?
Zira AKP Türk ekonomisini yine krize sokmak istemiyor. TSK’de Pentafon’daki son ilişki bağlarının da kopmamasını arzuluyor.
Kendi kendimizi aldatmayalım...
Gerçekleri açıkça görelim....
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|