Mehmet Ali Birand
 
GÜL ABD İLE SON RANDEVUYA GİDİYOR
 
 

GÜL ABD İLE

SON RANDEVUYA GİDİYOR 

WASHİNGTON


Sizler bu satırları okuduğunuz  sıralarda, ben Washington’a doğru uçuyor olacağım. Abdullah Gül’ün  “ABD ile  barışma gezisini” izleyeceğim. Yaz neredeyse bitecek, ben ise hala doğru dürüst izin yapamadım. Hele şu sıralarda Washington,  en son gidilmesi gereken başkentlerden biriyse, siz  bir de beni düşünün. Rutubetli, boğucu bir sıcakta, Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden inşasına tanıklık edeceğim.


Bu ziyareti nasıl nitelememiz gerekiyor?


Acaba içinde risk unsurları var mı?


Herşeyden önce, 39 yıllık gazetecilik deneyimime dayanarak bir gözlemimi paylaşmak isterim.


Şimdiye kadar, Washington’a davet edilmiş veya ziyaret etmek istediğini bildirip, geniş bir program  hazırlanmış hiçbir Türk Devlet adamının gezisi “başarısız” geçmemiştir. Kapalı kapılar ardında (nadiren) sert konuşmalar yapılmış, karşılıklı tehditleşmeye varan tartışmalar yaşanmış olsa dahi, ziyaret dışarıya daima “büyük başarı” diye yansıtılır. Amerikalılar kavga edip, dayak atmak istedikleri insanları başkentlerine getirmezler. Hele böylesine üst düzeyde görüşme yaptırtmazlar.


GÜL’E BAŞBAKAN

MUAMELESİ YAPILACAK


Bu ziyarette benim en çok dikkatimi çeken, Gül için hazırlanan program.  Yani göreceği kişilerin nitelikleri, Bush yönetimindeki yerleri. Normal olanı, sadece Dışişleri Bakanı Powell ile görüşmesi, ardından da örneğin Milli Güvenlik Konseyinin patronunu Rice’ı görmesi olurdu. Abdullah Gül Powell ile Rice’ın dışında, Başkan yardımcısı Cheney, Savunma Bakanı Rumsfeld ve Wolfowitz ile de görüştürülecek. Dikkatleri çekmesi gereken nokta, Rumsfeld-Wolfowitz görüşmelerinin Türk tarafı değil, Pentagon tarafından istenmiş olması. Amerikanın asker kanadının söyleyeceklerinin bulunduğu açıkça anlaşılıyor.


Peki, bu ziyareti nasıl nitelememiz gerekiyor?


Eminim bazı gazetecilerimiz bunu “Amerikanın özür dilemesi” veya “Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalınması” gibi, başlıklarla yansıtacaklardır. Bence, bu nitelemeler çok hatalı sonuçlar getirir.

KARŞILIKLI YENİ BİR

SAYFA AÇILACAK


Bu ziyareti, çeşitli olaylardan dolayı yıkılmış olan “Türkiye ile ABD arasındaki ilişki köprüsünün yeniden inşasına başlanması” diye nitelemek en doğrusu olur.


Bu bir, ilk adım olacaktır.


Karşılıklı bu krizlerin nedenleri üstünde durulacak, ancak geçmiş olaylarla fazla zaman harcamadan, geleceğe bakılacak. Amerikalılar fazla günah çıkartmaktan hoşlanmazlar. “olan oldu, ileriye bakalım” derler.


Gül’ün görüşmelerinin en önemli yanı, “Türkiye ile Amerikanın önümüzdeki dönemde dikkat etmeleri gereken KIRMIZI ÇİZGİLERİN yeniden çizilmesi olacak.


Belki başlıklar  farklı çıkabilir ancak, genelde üzerinde durulacak noktaların büyük bölümü şimdiden biliniyor.


KUZEY IRAK:


Gündemin en önemli bölümünü, Kuzey Irak’taki durum oluşturacak.


PKK-KADEK konusunda ABD, Türkiye’ye gereken güvenceyi verecek ve eve dönüş yasasının uygulanmaya girmesiyle birlikte, Kuzey Irak’taki militan kampını kapatacak mı? Ankara için en önemli sorun bu...

Buna karşılık, ABD bölgedeki Türk Askeri varlığının faaliyetlerinin  netleştirilmesini , ABD komutanlığı ile koordinasyon konusunda anlaşma  sağlanmasına çalışılacak veya büyük olasılıkla –askerimizin- bölgeden çıkması istenecek.

Türkiye, bir de  Türkmen varlığının  güvenceye alınması için Amerikalılardan söz elde etme çabasında olacak.


IRAK :


Türkiye’nin Irak’ın genelindeki Amerikan faaliyetlerine katkısının ölçüleri  saptanacak.  Türk askerinin BM veya NATO çerçevesinde destek sağlaması, Irak’ın yeniden inşasında Türkiye’nin oynayacağı rol de kesinleştirilecek.


İRAN-SURİYE :


Washington, Gül’ün ağzından Türkiye’nin İran ve Suriye politikalarını duymak isteyecektir. Ankara bu konuda, Washington ile birlikte mi hareket edecek, yoksa farklı bir tutum mu benimseyecek? Gül’ün herhalde en çok zorlanacağı konu bu olacaktır.



KIBRIS:

Hem Türk, hem de Amerikalıların değinecekleri konuların arasında yeri değişmeyen tek konu yine Kıbrıs olacak. Washington, Mayıs 2004 öncesinde bir çözüm bulunması ve bunun da Annan planı  üzerinde  gelişmesi için  bastıracak. Ankara Washington’dan Kıbrıs Rumları ve Yunanistan’a baskı yapıp  KKTC’ye daha belirgin bir egemenlik verilmesi ve Annan planı dışında çözüm aranmasını isteyecek.


ERMENİSTAN:


Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması için, Washington isteğini tekrarlayacak ve bu sayede Ermeni tasarısı baskısından karşılıklı şekilde kurtulunabilineceğini vurgulayacak.


Tabii bu konuların yanısıra başta ekonomi olmak üzere başka sorunlar da ele alınacak. Ancak genel çerçevesi yukarıda saydıklarımla sınırlı kalacak. 


AKP’DE BU VİZYON

VAR MI ACABA?


Ancak bu gezide Washington az konuşacak daha çok Gül’ü dinleyecek. Türkiye ile yeniden köprülerin kurulup kurulamayacağı Gül’ün anlatacaklarına bağlı olacak.  İlişkiler de duyacaklarına göre şekillenecek...


Hiçbirimizin unutmaması gereken bir de gerçek var.  Yıkılmış  bir  köprü durumundaki Türk-Amerikan ilişkilerinde Gül’ün ziyareti, son randevu olacak. Eğer bir daha geçtiğimiz aylardaki olaylara benzer gelişmeler  yaşanırsa ilişkilerin tamiratına bile imkan kalmayacak. Mutlaka Gül yine ilerde Amerika’ya gidecek ancak rutin birkaç görüşmenin ötesinde pek kimseleri göremeyecek. Dolayısıyla kopmuş bağların hiç değilse bazılarını  tekrar düzeltmek için bu defaki randevular son derece önemli. Abdullah Gül’ün Amerikalılara  söyleyecekleri de hayati önemde.


Eğer  Gül ABD’ye büyük bir vizyon ile gitmiyorsa,  bu sıradan bir geziye dönüşerek bitebilir.


Acaba Türkiye hala, 1 Mart sonrasında Türk-ABD ilişkilerinin derinden değiştiğini görüp buna göre yeni bir politika söylemi mi geliştirecek, yoksa eski söylemleriyle mi yetinecek?


Sizce AKP böylesine bir vizyon değişikliği getirebilir mi?


Ben kuşkuluyum. Ancak Gül’ün bizi şaşırtmasını da istiyorum doğrusu...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…