RAHATSIZ OLAN
TSK DEĞİL, EMEKLİLER...
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) çevrelerinde, bir rahatsızlık belirtisi var. “TSK çevreleri” derken, bu tanımlamayla hem muvazzaf (yani aktif) hem de emekli subaylar, astsubaylardan ve askerden daha askerci sivillerden söz ediyorum.
Bu rahatsızlığın ne oranda yaygın olduğunu da söyleyemeyiz. Zaten kendilerinden başka kimse işin içini tam anlamıyla bilemiyor. TSK kapalı kutu ve içini kimseye göstermiyor.
“Rahatsızlık” sağda solda yapılan açık konuşmalar, gazetelere yansıyan bazı haberler (özellikle, TSK ile özel ilişkisi veya yakınlığı olduğu ileri sürülen Cumhuriyet’teki Genç Subay Rahatsız, manşeti) ve nihayet fısıltı gazetesi... Dolayısıyla, bu yazıya konu olan “Rahatsızlığın” abartılmaması gerektiğinin altını da çizmemizde yarar var.
Şimdi gelelim şu “Rahatsızlık” izleniminin nedenlerine...
Asker (emeklisi ve muvazzafı ile birlikte) son dönemlerde giderek eski etkinliğinin erezyona uğramaya başladığını görüyor. Bunun da bir kaç nedeni var...
En başta AKP iktidarı ile dinci eğilimlerin cesaret bulup yaygınlaşma sürecine girdiğine inançları geliyor. AKP’yi kendilerine ters bakan bir cephe olarak görmeleri de bu gerilimi arttırıyor. Buna karşılık , AKP’nin genel performansı kamuoyunda aynı oranda tehlike olarak algılanmıyor. Ayrıca, AKP askerle sürtüşmemek, Cumhuriyetin kırmızı çizgilerini bozmamak konusunda epey dikkatli davranıyor. Dengeleri gözlüyor, Refah’ın hatalarına düşmüyor. Buna karşılık AKP askerin her dediğini yapan değil, aksine kendi gündemini, kendi politikalarını –asker itiraz etse dahi- sürdüren bir iktidar görünümünde. Adeta pasif bir direnme izlenimi veriyor. Bu durum, Askeri çevrelerde (muvazzaf-emekli-sivil) TSK’nın eskisi kadar etkili olamadığı, sesini duyuramadığı, yumruğunu masaya vuramadığı şeklinde yorumlanır oldu.
Diğer bir rahatsızlık unsuru, TSK’nın Tezkere tartışmaları sırasında yeterince yönlendirici bir rol oynayamadığı gerekçesiyle Pentagon yetkilileri tarafından ardı ardına eleştirilmesi. Tekzere dışında, bazı komutanların 3 üncü dünyacı ve Amerika’yı eleştiren söz ve tutumlarına karşı tepki gösterilmesi de şimdiye kadar Pentagon’un katıksız desteğini görmüş bazı çevrelerde hem şaşkınlık, hem de bir güvensizlik yarattı. ABD’nin, TSK’ya eski güveninin ve desteğinin kalmadığı şeklinde algılandı.
Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda uyum gösterilmesi gereken Kopenhag Kriterleri de –ilke olarak AB hedefine inanılsa dahi- aynı çevrelerde bir huzursuzluk yarattı. Yıllarca alışılmış statülerinin kaybedileceği, konumlarının değişebileceği varsayımı, daha doğrusu “bilinmeyen bir geleceğin” ortaya çıkması, çoğunu tedirgin etti.
ASIL RAHATSIZLIK,
TSK DIŞINDAKİLERDE
Sözünü ettiğimiz bu rahatsızlıklar aslında muvazzaf kardolardan çok, TSK dışındaki kesimlerde seslendiriliyor. Görev başındaki Asker’in işi başından aşkın. Bu konuları düşünüyor, tartışıyor ancak hayatının parçası durumuna da sokmuyor.
Yanılabiliriz ancak, kamuoyundaki yaygın izlenime göre, asıl rahatsızlık TSK dışındaki Asker emeklileri ve sırtını politik, siyasi hatta ekonomik açıdan Asker’e dayamak isteyen sivil çevrelerden kaynaklanıyor.
Kimi eski komutan ve bugünkü Komuta kademesinin tutumunu beğenmiyor. Komutanın yeterince sert ve kararlı olmadığı ileri sürülüyor. Ordu evlerinde yakın arkadaşlarıyla konuşuyor. Bu arkadaş grubu emekliler başkalarıyla, dost gazetecilerle, yakın gördükleri muvazzaf komutanlarla konuşuyorlar. Bu konuşmalar medya’da değil, kapalı kapılar ardında fısıltı halinde yapılıyor. İşin ilginç yanı, bu görüşleri yayan eski komutanların, onların yakınlarının isimleri de biliniyor. Açıkça da konuşuluyor, söyleniyor. Yani bu durumun pek fazla bilinmeyen yanı da yok.
Şikayet... Şikayet...
Tabii bu şikayetler de, kimi zaman bir gazete manşetinden, kimi zaman dost bir köşe yazarının kaleminden, kimi zaman Akademilerdeki açık bir toplantıdan, kamuoyuna dalga dalga yansıtılıyor.
Bütün bulları yaptıktan sonra da dönüp, “Genç Subaylar Rahatsız” söylentisini yapıyorlar.
İşte asıl sorun bu...
Bu sorun, TSK’nın içine adeta zorla ve dışardan zerk ediliyor.
Yazıktır ve ayıptır.
Kendi çıkarlarını, kendi konumlarını korumak için “vatan elden gidiyor” veya “Cumhuriyete sahip çıkalım” propagandası yapmak, AB hedefini hırpalamak, Kıbrıs’ta çözümü engellemek bu kesimlere hiç yakışmıyor.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|