KIBRIS ÇIKMAZINDAN
YİNE DE KURTULABİLİRİZ
Kıbrıs konusunda bu noktaya gelmemizin en temel nedeni, Türkiye’yi yönetenlerin bir türlü karar verememeleridir. Türkiye’yi yönetenler derken, iktidar partisini, askeri, Cumhurbaşkanlığını, kararları dışardan etkileyen medya ve düşünürleri kastediyorum.
Yol boyunca o kadar çok zigzak yaptık, o kadar çok tutum değiştirdik ki, sonunda tam bir karmaşa ile karşı karşıya kaldık.
Bugün gelinilen noktada, kendi kendimizi gereksiz biçimde köşeye sıkıştırdık ve Rumların istediklerini elde etmelerine yol açtık.
Önceleri (1980-1990) Federasyon olsun dedik. Ardından, vazgeçtik ve Konfederasyon tezini ortaya attık.
“Rumlar tek başlarına AB üyesi olurlarsa, Kuzey’i ilhak ederiz, birleşme sürecini hızlandırırız”, dedik. Hiçbir şey yapamadık.
AKP iktidara gelince Belçika modelinden söz ettik, ardından “İsviçre modelinden de yararlanılmalı” dedik.
Erdoğan AB turunun ilk bölümünde “Paket çözüm” önerdi. Yani, “Annan planını bazı değişikliklerle kabul edelim, AB’de bize Mayıs 2003’te müzakereleri başlatma tarihi versin” diye ortaya çıktı. Bu formül, ABD-İngiliz-Alman-Fransız cephesine çarpınca vazgeçtik.
AKP önce Annan planına destek verdi, “çözümsüzlük çözüm değildir” dedi, sonra Cumhurbaşkanı- Asker cephesinden itiraz gelince tornistan etti.
Sonuç ortada...
Rumlar istediklerini elde ettiler.
Atina doruğunda gösterilen katılmama protestosu, eğer sürdürülecekse, bu Türkiye’nin kendi kendini izole etmesi anlamına gelecek. Bu mantıkla Ankara’nın BM, Avrupa Konseyi, AGİT gibi Uluslararası tüm kurumlardan de çekilmesi gerekecek. Habitat konferansında, AGİT doruğunda Kıbrıs Rum bayrağını direğe çektiren ve Klerides’i “Cumhurbaşkanı” sıfatıyla kabul eden Türkiye’nin, bugün AB doruğuna katılmaması çelişki değil mi?
Şimdi önümüzde iki seçenek var:
Rumları tam üye aldığımıza göre, biz de Kuzey ile birleşmeye gider ve aynı anlaşmaları yaparız.
Bu seçenek, Türkiye’nin AB ile birleşmesini imkansızlaştırır ve Kıbrıs sorununun Uluslararası açıdan daha da büyümesine neden oluruz. Türkiye giderek Saddam’ın durumuna düşer ve kendi kendini daha büyük zora sokar.
Biran önce bir Kıbrıs politikası saptar ve zararın neresinden dönüleceğini iyi hesap edip, önümüzdeki kısa sürede bir çözüme gideriz.
Eğer bunlardan hiçbirini yapmaz ve eski kararsızlıklarla yolumuza devam eder , bir gazete manşetinden korkup yaklaşım değiştirir, şu veya bu kurumdan gelen baskıya göre tutum saptar ve Denktaş’ın politikalarına kendimizi teslim edersek, 70 milyonluk bu ülkenin önünü kapatırız.
Buna da kimsenin hakkı yoktur.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|