BUGÜN KIBRIS’I BİRAZ
DAHA KAYBEDECEĞİZ…
Bugün Atina’ da, Avrupa Birliğinin ( AB ) genişleme anlaşması imzalanacak.
Eğer Türkiye ve KKTC, uzun vadeli düşünebilen, vizyon sahibi insanlar tarafından yönetiliyor olsaydı, bu tören ülkemize yeni ufuklar açabilecekti.
Eğer çözümsüzlük tercih edilmeseydi, bugün KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ta Atina’da bulunacak, Türk toplumu adına imza atacak ve Kıbrıs’lı Türkler de Ada’nın Güneyindeki Rumlarla birlikte AB üyesi olacaklardı.
Tam tersi gerçekleşti. Rumların lideri Papadopulos, AB’nin gözünde tüm Kıbrıs’ı temsil ederek Topluluktaki yerini alacak.
Üstelik, karşılığında da hiçbir ödün vermeden bu işi başaracak .
Daha da ilginci, başından beri istemediği Annan planından da yara almadan kurtuldu. Yani, Türk tarafının oyunu iyi oynayamamasından, sürekli direnmesinden dolayı, bedavadan Kıbrıs’ın tamamı üzerinde söz sahibi olma konumuna geldi.
Kendimizi hiç aldatmayalım.
Bugün gelinilen nokta, Yunan ve Kıbrıs Rum politikalarının bir başarısıdır.
Biz istediğimiz kadar, Kuzey’in bize ait olduğunu söyleyelim, KKTC’nin bağımsız bir Türk toprağı olduğunu iddia edelim, Avrupa Birliği açısından Kıbrıs Rumlardan sorulacaktır. Türk halkı da, Ankara’dan gönderilecek ödeneği bekleyerek ve giderek fakirleşerek yaşamını sürdürecek. Büyük olasılıkla da birgün sabrı taşacak ve patlayacak. İçine düşürüldükleri bu durumun hesabını birilerinden soracak.
ELİMİZDEKİ KARTLARI,
ABARTILI OYNAMAYA KALKTIK
Geçen yıl Annan planı ilk çıktığında, Türkiye’nin elinde son derece değerli kartlar vardı. Pazarlık gücü çok fazlaydı. Aradan geçen süre içinde, planda beğenmediği noktalarda da son derece önemli değişiklikler yaptırtmayı başarmış ve ideal çözümü bulamamış olsa dahi, kabul edilebilir bir aşamaya getirmişti.
Ancak, “ herşey benim istediğim gibi olmalı” diyerek Uluslararası pazarlığa uymayacak bir yaklaşım sergilendi. Türkiye’yi yönetenler ellerindeki kartları değerlerinden daha fazlasına satmaya kalktılar. Hele Irak pazarlıkları da işin içine girince, Kıbrıs’taki tutumumuz daha da sertleşti.”ABD, biz olmadan Irak’ ta savaş çıkaramaz” sandık ve elimizin çok daha güçlü olduğu hayaline, Washington’un, Kıbrıs konusunda her istediğimizi yapacağı inancına kapıldık.
Dünyaya meydan okuduk. “ Rumlar tek başlarına AB’ ye katılırlarsa, hayatı onlara zehir ederiz. Biz de Kuzey Kıbrıs ile bütünleşiriz” dedik.
Bütün hesaplarımız yanlış çıktı.
Bugün elimizde ağırlıklı hiçbir pazarlık kartı yok, ancak biz hala “ Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” diye kendimizi avutuyoruz.
BU SONUÇTA HERKESİN
SORUMLULUĞU VAR
Bu noktaya gelmemizin sorumluluğu hepimize aittir.
Cumhurbaşkanı, olaya tamamen Uluslarararsı Hukuk açısından bakmış, işin politik yönünü görmezden gelmiş ve sert bir muhalefet yapmıştır.
Genelkurmay karargahının büyük bölümü -özellikle Kıbrıs barış gücü komutanlığı- önceleri esnek bir hava verirken, ardından tutumunu sertleştirmiştir.
Dışişleri Bakanlığındaki kilit yerleri tutan birkaç diplomatın çizdikleri felaket senaryoları, durumu daha da ağırlaştırmıştır.
CHP sırf muhalefet yapmak uğruna, tam cepheden hücuma geçmiştir.
AKP, TBMM’deki tüm gücüne rağmen , kararsız, sürekli zigzag’lar yapan, liderlik hatalarıyla dolu politikalar uygulamış, ağırlığını koyamamış, bu direniş karşısında kolaylıkla teslim olmuştur.
Türkiye 2004 Aralığında ,AB’den tam üyelik müzakereleri için tarih almak istediğinde Kıbrıs yeniden gündeme gelecek ve Türkiye bu defa çok daha az kartla pazarlık etmek zorunda kalacaktır.
Annan planı mumla aranacak, Alvaro Desoto’ ya ağıtlar yakılacaktır.
Hepimiz buradayız ve kendi gözlerimizle göreceğiz.
Bari başkalarını suçlu görmeyelim. Diğerleri iyi oynadı ve kazandı, biz ise kaybettik.
Kendi düşen ağlamaz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|