KÜRT DÜŞMANI
KOALİSYON OLMAMALI
Irak savaşının giderek sonuna yaklaşılıyor. Belki bazı direnmeler yaşanacak, belki ABD’nin istilasını tamamlaması ve ülkeyi tam anlamıyla kontrol altına alması bir süre daha çatışma gerektirecek, ancak Saddam rejiminin direnme gücü artık kalmadı.
Savaşın başında Amerikan ve İngiliz ordularının karşılaştıkları direniş nasıl herkesi şaşırttıysa, Saddam kuvvetlerinin Bağdat içinde beklenen direnişin yarısını dahi gösterememesi, herkesi daha da büyük oranda şaşırttı.
Şimdi artık konuşulan iki konu var:
Biri Saddam’ın, diğeri de Irak’ın geleceği.
Washington’daki hazırlıklar, Irak’ı bölgenin gerçek “model ülkesi” konumuna getirmeye yönelik. Türkiye yerine, insanların Irak’a model ülke olarak bakması için planlar yapılıyor.
Laik, demokratik ve içindeki etnik ve dini farklılıkları eritebilmiş bir model oluşturulacak. Bunun ne kadarı gerçekleştirilebilir ne kadarı sözde kalır, şimdiden kestirilemez.
TÜRKİYE İÇİN
ZOR GÜNLER...
Eğer ABD’nin kafasındakiler gerçekten uygulamaya girerse, yeni Irak belirli oranda Türkiye’den de rol çalabilir. Tabii böyle bir durumun ortaya çıkması için, Irak halkının koalisyon güçlerine tamamen boyun eğmesi ve onların otoritesini kabullenmesi gerekiyor.
Zamanla göreceğiz...
Ancak zamanı beklemeden görülecek bir başka gerçek daha var ki, o konuda dikkatli davranmak şart. O da, bölgede Kürt cephesi gibi algılanılacak bir ittifak oluşturuluyormuş izlenimi vermektir.
Suriye- Türkiye-İran diyaloğundan söz etmek istiyorum...
Bu üç ülkenin birbirleriyle görüşmeleri, ortak sorunlarını tartışmaları son derece doğaldır. Ancak bu görüşmelerin, bir danışma mekanizmasını aşıp, bir Kürt karşıtı koalisyona veya bir işbirliğine dönüştürülmesi, beraberinde önemli sorunlarda getirebilir.
Bu üç’lünün Kürt düşmanı imajı vermesi, hele Türkiye’nin bu işbirliğinin örgütleyicisi rolünü alması, ne yönden bakılırsa bakılsın, uzun vadede bu ülkeye zarar verir.
Suriye ve İran’ın Kürt sorunu bizi belki o kadar ilgilendirmeyebilir, ancak Türkiye’nin böyle bir oluşumda ağırlıklı bir rol oynaması son derece gereksiz yeni gerilimler yaratır.
Türkiye, tezkereyi reddederek bölgedeki etkinliğini büyük oranda azalttı. Kuzey Irak’a asker sokamayarak belki bir bataklıktan kurtuldu, ancak aynı zamanda yeni kurulacak Irak’ta da söz sahibi olamayacak.
Şimdi dolaylı yollardan gövde gösterisi yapmak, Kürtlere karşı bir cephe oluşturuluyormuş izlenimi vermek, sonucu etkilemeyecek buna karşılık dış görüntüyü bozacaktır.
Bu saatten sonra, bilmemiz gereken çok nettir:
Irak’ta, bağımsız bir Kürt devletinin kurulup kurulmaması veya Kerkük petrollerinden Kürtlerin pay alıp almamaları, tamamen Washington ve Londra’nın verecekleri karara bağlıdır.
Türkiye artık devre dışıdır. Sorunu çözmenin adresi Washington ile Londra’dır.
Bu iki başkent Türkiye’nin kaygılarını tatmin etmek, gönlünü almak için değil, Irak içi dengeleri dikkate almak için politika yapacak ve kararlarını tamamen uzun vadeli hesaplara dayandıracaktır.
İRAN VE SURİYE
ÖNEMLİ ÜLKELERDİR
İran ve Suriye bölgenin önemli ülkeleridir. Özeliklikle İran, ABD’nin Irak gibi kolaylıkla yutabileceği bir ülke değildir.
Suriye ise topun ağzındadır. En ufak bir hata Suriye’nin Baas partisine çok pahalıya mal olacaktır.
Türkiye böyle bir ortamda, özellikle toz duman yatışmadan, amaçlarının dışına çıkarılabilecek, yanlış izlenimler verebilecek görüntüler sergilemese daha iyi olmaz mı?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|