KIBRIS’TA ÇÖZÜM
2004’E KALIYOR
Rauf Dentaş, Türkiye’nin gördüğü en başarılı politikacılardan biri olduğunu ispat etti. Türkiye’yi yöneten muhafazakar kesimleri harekete geçirebildi ve sonunda istediği ortamı oluşturabildi.Adeta bir mucize yarattı, ancak istediğini –tüm direnmesine rağmen- tam elde edemedi, sadece ertelemeyi başardı.
Denktaş’ın çözüm isteklerine ve baskılarına direnip, çözümsüzlüğü sürdürebilmesinde birkaç unsur son derece önemli rol oynadı.
IRAK KRİZİ’nin yarattığı kargaşa ortamı ve kamuoyunun tüm dikkatinin ABD ile pazarlıklara yönlenmesi, Denktaş’ın çok işine yaradı. Bu şekilde, belirli oranda, çözüm isteyenlerin baskısından kurtulabildi. Hükümetin ve kamuoyunun iki krize aynı anda aynı dikkati ve zamanı ayıramaması, KKTC Cumhurbaşakanının işini büyük ölçüde rahatlattı.
GÜL HÜKÜMETİ’nin Kıbrıs’ta çözüm istemesine rağmen, Tezkere kavgası sırasında genel kontrolü kaybetmesi en önemli unsurdu. Gül, Denktaş tarafından son derece başarıyla orkestre edilen “çözüm istemeyenler” cephesi tarafından sarıldı ve Başbakan Irak konusuyla o kadar meşgul oldu ki, “çözüm isteyenleri” yeterince destekleyemedi. Kararsızları ikna edemediği gibi, Komutanlara-Cumhurbaşkanı Sezer’e ve Dışişlerinin “Kıbrıs’ın üstüne yatılmasını isteyen “ diplomatlarına karşı direnemedi. Hele bütün bunlara CHP’nin “çakıl taşı dahi verilmez” kampanyası da eklenince, Irak konusunda kaybettiği prestije bir de Vatan Hainliği suçlamasının eklenmesinden çekindi. Sonunda Gül yapayalnız kaldı ve Denktaş kazandı.
WASHİNGTON VE LONDRA, Irak kriziyle öylesine meşgullerdi ki, Denktaş’ı ikna etmek için en üst düzeyde müdahele edemediler. Dışişleri Bakanları düzeyine dahi çıkamadılar. Irak gündemde olmasaydı, Denktaş büyük olasılıkla Powell , hatta Bush –Blair düzeyinde toplantılara davet edilebilir ve ikna olması için büyük çaba harcanırdı.
TAYYİP ERDOĞAN’ın Annan planı çerçevesinde çözüme varılması konusunda son derece kesin kararlı olmasına rağmen, etkisiz kalması da, Denktaş’ın işini kolaylaştırdı.
Bu listeyi uzatabiliriz. Ancak olan oldu ve Denktaş, Annan planını engelleyebilmek için gereken desteği Ankara’da bir araya getirebildi.
ANCAK BİTMEDİ,
SADECE ÇÖZÜM ERTELENDİ
Ancak direnmeler ne kadar yoğun olursa olsun, BM Genel Sekreteri devreden çıksa dahi, Kıbrıs’ta çözüm arayışları bitmeyecek gibi görünüyor.
Türkiye’nin önüne yeni bir tarih geliyor: 2004 Aralığı.
Nedeni de basit: Bu tarihte Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlama tarihi saptanacak.
Kaçılacak yeri olmayan bir tarih.
Üstelik, Türkiye’nin AB ile son randevusu. Yani, müzakereler başlatılacak veya 10-15 yıllık yeni bir ertelemeye gidilecek. Türkiye’nin ya önü açılacak veya AB kapısı kapanacak.
Karşımızda bir de süpriz üye bulacağız: Rum müzakereciler...
Kendi bakış açısından KKTC’yi kurtardığına inanan çevreler, 1,5 yıl sonra bugünküyle karşılaştırılamayacak derecede çok daha fazla bir ödünle Kuzey’i bırakmaya zorlanacaklar veya Türkiye’nin AB kapısından geçmesi engellenecek gibi bir durumla karşılaşılması söz konusu.
Unutulmaması gereken iki küçük detay daha var:
Biri, bu yıl KKTC’deki seçimlerde büyük olasılıkla diğer partileri silip süpürecek olan M.Ali Talat Başbakanlıkta, Türkiye’de de Tayyip Erdoğan direksiyonda bulunacak.
Anlayacağınız, bu defter kapanmış değil. Kısa bir süre sonra yeniden açılacak.
Hayırlı olsun...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|