Mehmet Ali Birand
 
ABD: ARTIK KARARINIZI VERİN...
 
 

ABD: ARTIK

KARARINIZI VERİN...


Bayram süresince Washington’da idim. Tatil yapamadım, ancak çok şey öğrendim. ABD’deki havanın, nasıl gittikçe gerginleştiğini, gelişmelere nasıl farklı baktıklarını ve daha da önemlisi, sabırlarının  taşma noktasında olduğunu gördüm.


Bush yönetimi kararını vermiş: Yeni bir BM kararı olsun veya olmasın Avrupa istediği kadar itiraz etsin, Türkiye katılsın veya katılmasın, Irak harekatı gerçekleşecek ve Saddam devrilecek.


Çok riskli ve dünya’ya haklılıklarını anlatmakta zorlanacakları bir maceraya girdiklerini biliyorlar, ancak artık geri dönüşü olmayan bir yoldalar.


ABD, bundan önce girdiği savaşlarda daima yanlız kalmamaya, mümkün olduğu kadar geniş bir koalisyonla gitmeye özen göstermiş, etrafına dikkat etmişti.


Bu defa çok farklı.


Döke saça gidiyor. Züccaciyeci dükkanına girmiş file benziyor. Dünya’ya tepeden bakıyor. Görüşlerini paylaşmalanlara kızıyor. Etrafını kırıp döküyor. Kapanması uzun sürecek yaralar açıyor. 


İşte bu hava içinde, Türkiye’ye bakışı daha da önem kazanıyor. Fransa ve Almanya’ya belki fazla diş geçiremez ancak, Türkiye’ye  çok fazla zarar  verdirebileceğinin bilinci içinde  Ankara’ya kızanların sayısı  artıyor.


Bu ortam içinde bu hafta yapılması planlanan TBMM oturumuna Türk- Amerikan  ilişkileri açısından tarihi bir anlam  yükleniyor. Almanya ve Fransa tarafından, sırttan bıçaklanan Amerikalılar, Türkiye’yi  örnek göstermek istiyorlar. Ortam öylesine gergin ki, Gül hükümetinin oylamayı 1-2 günden daha fazla ertelemesini kabullenemiyorlar. Havaları “Artık yetti. Karar verecekseniz verin. Bizi bekletmeyin” şeklinde.


Yeni istek, yeni koşul duymak istemedikleri gibi, “Beklentilerinizi karşılamak için elimizden geleni yaptık. Daha fazlası yok” diyorlar.


Türk hükümeti ister kerhen, isterse ayakları geri giderek olsun, TBMM’den bu kararı çıkartmaya adeta mahkum edilmiş gibi görünüyor.


Yapabileceği hiçbir şey yok.


Amerikalılar da, TBMM’den bir red kararının Türk-ABD ilişkilerini kısa ve orta vadede mahvedeceğini bildikleri ve Gül hükümetinin de böyle bir risk almayacağı varsayımından hareketle, bu haftayı “son randevu” olarak niteliyorlar.


Randevuya elinde çiçekle gelen Washington’un dostu sayılacak ve ödüllendirilecek. Eli boş gelen ise, cezalandırılacak.


Ortam böylesine gergin, böylesine “geri dönüşü olmayan” bir noktada...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…