YARGI KARGAŞASINA DAHİ ALIŞIR OLDUK...
İnsanoğlu garip, ne yazık ki , her şeye alışıyor.
Hatırlayacaksınız, ilk defa Özal söylemişti. “Alışırlar, alışırlar”demişti.
Sonradan Başbakan tekrarladı ve “alışacaklar” dedi.
Acaba gerçekten alışıyor muyuz ?
Geçen hafta Balyoz operasyonunda gözaltına alınan 19 kişi serbest bırakılmıştı. 12'inci Ağır Ceza Mahkemesi, üç gün sonra yeniden tutukladı. Şimdiye kadar böyle bir uygulama görülmemişti. Alışılmamış bir durumla karşı karşıya kalınmıştı.
Bitmedi...
Pazartesi günü yargı tam anlamıyla bir kargaşa içine girdi.
Yetkileri değiştirilen savcılar, durdurulan operasyon ve ardı ardına gelen açıklamalar.
Sadece bu kadar da değil.
Balyoz operasyonunda gözaltına alınmak istenen muvazzaf asker sayısı giderek artıyor. Kimse işin nerelere gittiğini anlayamıyor.
Yetmiyormuş gibi, bu defa Komutanlar birbirlerine düştüler. Birbirlerini suçlamaya başladılar. Eski 1'inci Ordu Komutanı, eski Genelkurmay Başkanını suçladı.
Yargımız, öylesine bir cepheleşme, öylesine bir kargaşa içinde bir görüntü veriyor ki , toplum zaten sarsılan güvenini hepten kaybetme noktasında.
Bütün bunlar yaşanırken, öte yandan da müthiş bir Anayasayı değiştirme kavgası yaşanıyor. Her şey birbirine girmiş durumda.
Ancak gelin görün ki, toplum bütün bu olaylara giderek alışıyormuş gibi bakıyor. Tepkiler azalmaya başladı. Gelişmelerin, gazeteler ve TV ekranlarında yer alış şekilleri ve süreleri dahi giderek cılızlaşıyor.
Toplum artık ya bıkma veya alışma sürecine girdi.
Bence en büyük tehlike de bu...
SAVCI KAPLAN'A HAK VERİYORUM
Şimdiye kadar defalarca yazdım, yine yazacağım ve soracağım.
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili olarak gözaltına alınmış bekletilen, hala suçunun ne olduğu söylenmeden tutulanlar var.
Üstelik haklarını da arayamıyorlar. İçerde kaderlerini bekliyorlar. Yarın “Meğer suçsuzmuşsunuz, özür dileriz” diye serbest bırakılsalar ne olacak ?
Hiç, yattıkları yanında kalacak.
Bazıları tazminat davası açacak, Devletten yana olan yargı kararları sayesinde ufak bir para alacaklar. Diğerleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek ve yıllar sonra biraz daha dolgun bir tazminat elde edecekler.
Dosyaların içeriğini bilmiyorum, ancak genel yaklaşım olarak, Yargıç Oktay Kuban'ı destekliyorum. Eğer kesin deliller varsa, delilleri karatma veya kaçma ihtimalleri varsa, tutuklu kalsınlar. Ancak bu konumda olmayanlara neden eziyet ediliyor ?
Suçlular cezalandırılsınlar.
Ancak, insanlara tutuksuz yargılanma hakkı da sağlansın.
Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'dan yine mektup var.
“Kardeşim, bana hala neyle suçlandığımı dahi söylemiyorlar. Bakalım araştıralım söyleriz, diyorlar. 1 yıldır ben içerde yatıyorum” diye isyan ediyor.
Ben de öğrenmek istiyorum.
Gerçekten, Özkan'ın suçu hala kendine söylenmedi mi?
Eğer durum böyleyse, çok vahim bir durumla karşı karşıyayız, demektir.
Ne kötü değil mi?
Özkan'ın durumunda olanlara dahi alışmaya başladık. Normalmiş gibi davranıyoruz.
Yargımızı kendi ellerimizle öldürüyoruz.
Bunun değişmesi ve güven ortamının kurulabilmesi, emin olun çok uzun sürecek.
* * *
AKIN ÖNGÖR'DEN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR...
10 yıla yakın bir süre Garanti Bankası Genel müdürlüğünü yapan ve 50'lilerinde işini bırakıp “Ben artık hayatımı yaşayacağım” diyen nadir insanlarımızdan biri Akın Öngör'dür. Kendini emekli etmesine rağmen durmuyor, sürekli üretiyor. Son kitabının adı “Benden Sonra Devam”. D&R'larda bulabilirsiniz.
Genç yöneticilerin inanılmaz dersler çıkaracakları bir kitap. İçinde hatalar da, başarılar da, anektodlar da var. Ben büyük bir keyifle okudum. Size de tavsiye ederim.
9 Nisan 2010 Posta
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|