ŞİMDİ SIRA YUNAN’DA ...
Bu köşe’de uzun süredir, Kıbrıs’ta siyasi bir çözümün Türk tarafı açısından ne kadar önemli olduğunu, gereken esnekliğin gösterilmemesinden dolayı Kopenhag’da önemli bir fırsatın kaçırıldığını ve son şansın 28 Şubat’a kadar kullanılması gerektiğini, KKTC Cumhurbaşkanının çözüm istemediği izlenimi veren tutumuyla ilgili eleştirileri okuyorsunuz.
İsterseniz gelin, bugüne kadar kimin haklı kimin haksız olduğunu bir kenara bırakalım ve 28 Şubat’a doğru yola çıkılırken neler yapılması gerektiğine bakalım.
Bu köşe’de KKTC ve Ankara’dan beklenenleri sık sık yazdım. CNN TÜRK’teki MANŞET programlarında ilk elden görüşleri yansıttım.
Ancak, madalyonun bir de öbür tarafı var.
Bundan sonra, Kıbrıs Rumları ve Atina’nın tutumları çok daha önem kazanıyor.
Rumlar istediklerinin yarısını elde ettiler. AB’ye tam üyeliği ceplerine koydular. Atina da, Kıbrıslılara verdiği sözü tutmanın rahatlığı içinde.
ÇÖZÜM İÇİN TOP
YUNANLILARDA...
Yunanlıların (hem Kıbrıslı Rumlar, hem de Yunanistanda yaşayan Yunanlıları kastediyorum) “istediklerinin yarısını elde edebildiklerini” söylerken, beklentinin öbür yarısına dikkat çekmek istiyorum.
Güney Kıbrıs’lı Rumlar için AB’ye tam üyelik kadar önemli bir diğer unsur çözüm olmalıdır. Yunanlılar, çözüm bulunamadığı taktirde, Kıbrıs’ın yarısını kaybedebileceklerini, göçmenler bir daha eski topraklarına ve evlerine geri dönemeyeceklerini bilmelilerdir.
Bundan dolayı halen “yarı zafer kazanmış” durumdalar. Acaba, AB’ye tam üyelikle, işlerin bitmediğinin farkındalar mı?
ÇÖZÜMSÜZLÜK, NE EGE
NE KIBRIS’A RAHAT GETİRİR
İster Kıbrısta yaşayan Rumlar ister Yunanistanda yaşayan Yunanlıların olsun, bir noktayı gözden kaçırmamaları gerekiyor. O da, Kıbrıs’ta çözümsüzlük durumunda herkesin kaybedeceğidir.
Şu sıralarda Güney Kıbrıs hayatından son derece memnun. Avrupa Birliği üyeliğini cebe indirmenin keyfini yaşıyorlar. Hele “istediğimizi aldık, neden esnek davranalım” diyorlarsa çok hata ediyorlar demektir.
Sürekli ve taraflar arasında eşit bir çözüm bulunamadığı taktirde, Kıbrıs’ta barış kurulamaz. Giderek fakirleşecek olan Türk bölgesi beraberinde istikrarsızlığı da getirir. Zenginlik ile fakirlik arasındaki fark böylesine artarsa, sonu gerilimdir.
Hele Güney Kıbrıs’ın açıklamaya hazırlandığı “Türklere şeker dağıtma” paketi, Yeşil Hattı eski Berlin duvarına döndürür ve Kıbrıs Türklerinin cazibe merkezi (Doğu Almanya örneğindeki gibi) durumuna girer, kapıların zorlanmasına yol açarsa, gerilim daha da artar.
Gerçek bir barışın kurulamadığı Kıbrıs’ta, Yunanlılar da Türklerde rahat edemezler. Ada kısa sürede kaynayan bir kazana döner.
Gelelim Ege’ye...
Kıbrıs’ta başlayacak olan bir gerilim, kısa süre sonra Ege’yi de etkisi altına alır. Bu kısır döngüden kurtulmak giderek imkansızlaşır.
Böyle bir olasılıkta Türk tarafının nasıl zarar göreceğini, bundan önceki yazılarımda uzun uzun anlatmıştım. Yunanlılar da, aynı şekilde rahatsızlık duyacaklar, özetle herkes kaybedecektir.
GÜNEY KIBRIS’TAN
BEKLENEN...
Eğer Avrupa Birliği üyeliğinin getireceği avantajlardan yararlanmak ve daha da zenginleşmek istiyorlarsa, Güney Kıbrıslılar da SON KARARLARINI vermelilerdir.
Verecekleri SON KARAR, Kıbrıs’ı gerçekten Türklerle paylaşıp paylaşamayacakları, Türklere eşit muamele yapıp yapamayacakları ile ilgilidir.
Güney Kıbrıslılar ellerindeki avantaja güvenip, KKTC’nin hayatını zorlaştırabilirler. Nasıl olsa AB’nin desteği var, diyebilirler. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik nedeniyle, Kıbrıs konusunda çok direnemeyeceği varsayımından hareket edebilirler.
Bence, bu yaklaşım çok kısa vadeli olur. Kıbrıs’ın önünü açmaz. Aksine Güney Kıbrıs’ın hayatını zorlaştırır.
28 Şubat gününe kadar artık başbaşayız.
Türkler ve Yunanlılar, isterlerse bir mucize yaratır, dünyayı şaşırtır ve herkesin kazanacağı bir sonuç alabilirler.
Aksi halde, eskiyi bile arayabileceğimiz günlerle karşılaşabiliriz.
Artık top, Türkler kadar Yunanlıların da sahasındadır...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|