AB TÜRKİYE’YE “TARİH”
RANDEVUSU VERECEK
Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının 12-13 Aralık’ta Kopenhag’da yapacakları doruk toplantısı, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin kaderini veya rotasını çizmekle kalmayacak, Türkiye’nin 2000’li yıllarda Batı dünyası ile ilişkilerinin nasıl gelişeceğini de etkileyecek.
Türkiye, ya Batı içindeki yerini tam anlamıyla güvenceye alacak, 1 inci lig’de oynayan ülkeler arasına girecek ve hem zenginleşecek, hem de bölgede daha da güçlenecektir.
Veya 2 inci lig’de kalacaktır. Yani, içine dönük AB’den mesafeli, Amerika’nın bölgedeki jandarması rolünü oynamaktan başka seçeneği kalmayan bir ülke konumuna girecektir.
12 Aralık doruğu, Türkiye’nin geleceği açısından işte böylesine hayati bir kararla şekillenecektir.
AB, 10 aday ülkeye 2004’te tam üyelik statüsü verecek, Bulgaristan ve Romanya’yı 2007’de içine alacağını belirtecektir. Geriye sadece Türkiye kalacaktır. Türkiye’ye sadece “bravo” deyip sırtını sıvazlama, “sen, bu yolda devam et, ilerde bakarız” anlamına gelecek bir mesajla yetinmek, Türkiye’de deprem yaratacaktır.
TÜRKİYE’Yİ ELİ BOŞ
BIRAKMAK TEHLİKELİDİR
Bırakın doğuştan AB alehytarlarını, bu köşe’nin yazarı gibi, Türkiye’nin geleceğini AB içinde görenler dahi isyan edeceklerdir. Aldatılmışlık hissi yaygınlaşacak, Türkiye’yi bambaşka yerlere ve maceracılığa itmek isteyenlere gün doğacaktır.
Kopenhag’dan eli boş dönecek bir Türkiye, çok ürkütücü, uluslararası camiaya inancını yitirmiş, dolayısıyla son derece farklı politikalara kayabilecek bir ülke konumuna gelebilecektir.
Böyle bir olasılıkta da, ne Ege, Ne Kıbrıs’ta barıştan söz edilebilinecek, Ankara’nın Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya, Afganistan ve Balkanlar’daki barışa katkıları dahi içerde sorgulanır olacaktır.
Bu senaryoları düşünmek dahi istemiyorum.
AB Başkentleri de bu felaket senaryosunu yavaş yavaş görmeye başlamaktadırlar. Bundan dolayı da “Türkiye’ye bir tarih verelim” sözleri giderek artmaktadır.
TÜRKİYE ÇOK
BÜYÜK LOKMA
Ancak, hangi ”tarihten” söz edilmektedir?
Türkiye’nin istediği tarihten mi, yoksa AB’nin kafasındaki tarihten mi?
Avrupa Birliği, hem Türkiye’ye terkedilmişlik veya kapı dışında bırakılmışlık hissi vermemek; hem de Türkiye’nin girişini mümkün olduğu kadar ertelemek istemektedir. Şu anda 10, beşyıl sonra da 2 üye alındıktan sonra, tümü kadar büyük bir Türkiye lokmasını hemen yutamayacaklarına inanmaktadırlar.
Bundan dolayı da 12 yeni üye ülkeyi hazmedebilecekleri kadar bir süreyi kazanmayı hedeflemektedirler.
Bunun için, Türkiye ile katılma müzakerelerini mümkün olduğu kadar geç başlatma eğilimi ağır basmaktadır. Ancak, aynı zamanda da Türkiye’yi tatmin edebilmek için bir tarih verilmesi düşünülmektedir.
CNN TÜRK ve HÜRRİYET’in Brüksel büro şefi Zeynel Lüle’nin bir süre önce verdiği haberdeki gibi, buna da “tarih randevusu” adı takılmaktadır.
TARİH RANDEVUSU
2003-2004 ARASINDA
AB koridorları ve başkentler de şu görüş konuşuluyor:
“Türkiye’ye bir tarih vermek için 2003 yılı içinde bir tarih saptansın ve o tarihte Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine tam uyup uymadığı AB konseyi tarafından incelenip sonuçlandırılsın. Aynı toplantıda, Türkiye ile katılma müzakerelerinin başlama tarihi açıklansın...”
Bu formül belki Türkiye’nin tam istediğini yansıtmamaktadır ancak, kesin bir tarih verilmesi yönünden kabul edilebilecek bir yaklaşımdır.
Başka bir deyişle, AB Türkiye’ye tarih verilmesini 2003’e (belki de Haziran 2003 Selanik doruğuna) bırakmakta, ancak kendini de bağlamayı planlamaktadır.
Bu hesapla Türkiye ile katılma müzakereleri, ilk 10 ülke katıldıktan (2004) hemen sonra başlatılabilinecektir. Müzakerelerin yaklaşık 10 yıl (İspanya ile 8 yıl) süreceği tahmin edilmekte ve Türkiye’nin katılması 2012-2015 olarak planlanmaktadır.
Bu varsayımlar önümüzdeki 7 hafta içindeki gelişmeler sonucu değişecek, vadeler kısalacak veya uzayacaktır.
Sonuç büyük olasılıkla Türkiye’nin tutumuna bağlı görülmektedir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|