Mehmet Ali Birand
 
İSVİÇRELİ DÖVECEĞİMİZE DİZİMİZİ DÖVELİM...
 
 

İSVİÇRELİ DÖVECEĞİMİZE

DİZİMİZİ DÖVELİM...

 

Kendi düşen ağlamaz,

 

Türkiye, çok kolaylıkla  eleyebileceği İsviçre’yi  kendi eliyle Dünya Kupasına yolladı.

 

Sonuç, her iki toplumun dünya’ya bakışını ve günlük yaşamında uyguladığı ilkeleri yansıtıyor.

 

İsviçreliler çok ciddi şekilde hazırlanmışlar. Özellikle, Bern maçındaki performansları, takımımızı nasıl iyi incelediklerini, derslerini ne kadar iyi çalıştıklarını ortaya koymuştur. Sistemetik, hesaplı davrandılar. Bugün yapılması gerekeni yarına bırakmadılar. 2-0 yenerek büyük bir avantaj elde ettiler. Bizden daha yıldız futbolcular yoktu.  Pırıltılı bir takım değillerdi. Vasattılar, ancak oyun planlarını iyi yaptıkları için, kazandılar. Zaten önemli olan da kazanmak değil mi?

 

Bizler ise, toplumumuza özgü davrandık.

 

Bern’de maçı 2-0 vererek, kendi kendimize büyük bir sorun yarattık. O gün yapılması gerekeni yarına, yani İstanbul’a bıraktık. Hovardaca bir şansı harcadık. İşimizi güçleştirdik.

 

En yapılmaması gerekeni yaptık.

 

Bir ara, herşeye rağmen 1 adımımız kalmıştı. O tek golle herşey değişebilirdi. Bern’de yapmamız gerekeni, İstanbul’a bırakmanın cezasını çektik.

 

Şimdi, İsviçreliler istediklerini elde ettikleri için, bu dosyayı kapatıp Dünya kupasına yürüyecekler.

 

Bizler ise, ya hakemi suçlayacağız veya şanssızlığımıza öfke duyacağız. Sorumluluğu hep başka yerlerde arayacağız. “onurumuzla elendik” diyeceğiz.

 

Aslında bu maç, iki toplumun yapısını, mantığını , elindeki bir işe yaklaşımındaki ciddiyetini göstermesi açısından ilginç bir modeldir.

 

 

Bizler kaybettik, İsviçre’liler  kazandı.

 

İsviçrelileri döveceğimize, dizimizi dövmeliyiz,


                        *                      *                      *

 

 

İSVİÇRELİLERE AYIP ETTİK

TOPLUMU ÇOK GERDİK...

 

Artık iş bitti, rahatça konuşabiliriz.

 

Üstelik karşılıklı yalan  söylemeden, doğruları tartışabiliriz.

 

Başta Milli Takım yöneticileri olmak üzere yetkililer, medya ve taraftar olarak  bu olayda hatalı  davrandık.

 

İşi abarttık. Maç çekişmesini  kabalık, hatta zorbalığa kadar götürdük. Topun kantarını kaçırdık. Fazla oldu...

 

Türk Milli takımı Bern’de, burada olduğu gibi hırpalanmadı. Bu kadar kötü muamele görmedi.

 

Kafileyle gidip gelen bir çok gazeteciye sordum. İşte  Cengiz Semercioğlu’nun Hürriyet’teki köşesinde açıkça yazdıkları: “İsviçre'deki maçı gidip görmesem söylenenlere neredeyse inanacağım... En ufak bir tartışma olmadı. Fatih Terim, "Milli marşımız ıslıklandı" diyor. Türkiye'de neredeyse tüm milli maçlarda ve Avrupa Kupası karşılaşmalarında aynı şey yapılır. İsviçreli futbolcular pasaport kontrolünde 1.5 saat beklerken, bırakın Türk futbolcuları, biz taraftarlar bile 5 dakikada girdik. Şaka yapmıyorum, onlarca ülkeye gittim, havaalanında en hızlı girip çıktığım ülke İsviçre oldu. Fatih Terim ve Davut Dişli'nin maç sonrası açıklamalarıyla gaza gelen seyirci yapmadığını bırakmadı. İsviçreli oyuncu Frei için havaalanında "Hurren Son Frei" ve "Hurren Kinder" pankartları bile açıldı. Yani o.... çocukları! Aynısı bize yapılsa gazeteler neler yazardı.  Ama şimdi aynı gazeteler "Pisviçre" manşetini atıyorlar (Takvim). İsviçre'ye gidip maçı izlemiş biri olarak İsviçre'nin bu muameleyi hiç hak etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.”

 

Cengiz, Türk basınında doğruyu korkmadan yazabilen nadir gazetecilerden biriydi.

 

Maç öncesinde toplumu öylesine gerdik ki, sonunda büyük bir felaketle  karşılaşılabilirdi. Bunun en sonunda bir futbol maçı olduğunu unuttuk. Bir ölüm-kalım savaşına dönüştürdük.


Gerçekten de Milli marşımızın ıslıklanması olayını çok büyüttük. Biz burada daha beterini yapıyoruz. Milli marş çalarken diğer takıma ana avrat küfür ediyoruz.

 

İstanbul’a ayak bastıkları andan itibaren, bir maç gösterisi bir tezahürat yerine yerine, adamları neredeyse dövmediğimiz kaldı. İşi fiziken hırpalamaya kadar götürdük. “İyi korkutursak, yeneriz” havası yarattık. Sanki, tribünler ne kadar bağırırsa o kadar çok gol atılırmış gibi bir tutuma girdik.

 

Hele maç sırasında bir ara, stadın hoparlörlerinden “Hadi şimdi ıslık çalın – Hadi ayağa kalkın” direktifleri dahi verilmeye başlandı. Sanki  halkı kışkırttık, sonra da “aman sahaya birşey atmayın” diye  yalvardık.

 

Hem kupadan olduk, hem de bu mücadelede sınıfta kaldık.

 

Allahtan bir kaza çıkmadı...

 

Başarısızlığımızı, yetersizliğimizi bu şekilde gölgelemeye çalışmamalıydık.

 

Küfür, yumurta yağmuru, tekme tokat, maç sırasında veya sonrasında bazı İsviçre’lilerin taşkınlığı ve küstahlığı yeterli gerekçe de olamaz.

 

Bu defa olmadı, gelecek Dünya Kupasına katılırız...

 






Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz