Bu cümleyi hatırlıyorsunuz değil mi? Deprem, önceki gün Afyon' u vurdu. Bir süre sonra İstanbul' u vuracak. Vurduğu zaman da kıyametler kopacak. Nedeni basit. Deprem önleme konusunda hala evcilik oynuyoruz.
Unutmuştuk.
Bir daha olmayacak sanmıştık.
Oysa onun bizi unutmaya hiç niyeti yokmuş.
Deprem " ben buradayım!" dercesine Afyon' u vurdu.
Afyonlular yine de şanslı çıktılar.
Benim merak ettiğim, İstanbul vurulunca neler olacağı.
Bu olasılığı ciddiye almıyoruz. Oysa, bütün bilim adamları İstanbul' un büyük bir depremle karşı karşıya olduğunu söylüyorlar. Deprem olacağı konusunda hiçbir kuşku yok. Görüş ayrılıkları, depremin ölçüsü ve fayların nerede kıralacağı ile ilgili.
Benim merak ettiğim nokta, büyük depremleri yaşadıktan sonra başlatılan çalışmalarda nereye kadar ilerliyebildik ?
Biliyorum, komiteler kuruldu. Prof.Işıkara elinden geleni ardına bırakmıyor. Belediye' de çalışmalara katılıyor. Ancak, toplumda hala bir kıpırdanma görülemiyor. Duyarlanma derecesi beklendiği noktada değilmiş izlenimi yaygın. Hala dolaşırken birbirinden kötü inşaatlar görülüyor. Hala yıkılması gerektiği, çıplak gözle görülen kocaman binalar oldukları yerde duruyor. Daha da ötesi, heran yıkılacak binalarda insanlar oturuyor. Çökenleri de hüzünlü şekilde seyrediyoruz. İçinde yaşamak zorunda olan insanlara acıyoruz. Hayatlarını tehlikeye atmalarını seyrediyoruz. İnsan hayatına değer vermediğimizi her tutumumuzla gösteriyoruz.
Deprem sigortası dedik, kimin nasıl yaptıracağı doğru dürüst anlaşılamadı. O konuda da bir başka karmaşa yaşanıyor.
Yine herşeyi Devlet' ten bekliyoruz.
Bu kısır dögüden kurtulabilmek için acaba İstanbul' un- Allah korusun- yerle bir olmasını mı bekliyoruz ?
Depreme karşı hazırlığın iki önemli unsuru vardır.
Bunlardan biri, kamu oyunu bilinçlendirmek ve hazırlamak , diğeri de para. Paranız olacak ki, bir takım binaları istimlak edeceksiniz ve yeniden yapılmalarını teşvik edeceksiniz . Bunun için önemli fonlar oluşturacaksınız. Kriz içindeki bir ülkeden, bu konuda büyük para ayırmasını beklemeyebilirsiniz. Ancak, bunun dışında kalan diğer çalışmalar siyasi irade gerektirir ki, bunun da parayla ilgisi yoktur.
Herşeyden önce de Büyükşehir ve İlçe belediyelerinin duyarlıkları gerekir. Eğer bu konuda ciddi davranılmazsa, hiçbir ilerleme sağlanamaz. İstanbul' un üzerinde bu kadar fazla durmamızın nedeni, olası bir depremde karşılaşılacak maddi ve manevi zararın altından kolay kolay kalkılınmasının zorluğudur.
Afyon da unutulacak ve birgün gerçeklerle karşı karşıya gelinecek. Daha bugünden, gazetelerde çıkacak yazıları, açık oturumlarda yapılacak tartışmaları tahmin etmek hiç güç değil.
Yine dizlerimizi döveceğiz.
Devlet yardımlarının neden bu kadar geciktiğinden yakınacağız.
Bunca zamandır gereken önlemlerin alınmamış olmasına kızacağız.
Liderler ve Bakanlar deprem bölgesine koşup yaşlı gözlerle insanların acılarını dindirmeye çalışacaklar.
Milletvekillerimiz büyük büyük sözler edecekler. Muhalefet partileri, bu fırsattan istifade iktidara nasıl gol atabileceklerini planlıyacaklar ve büyük olasılıkla, tek çözümün erken seçim olduğunu söyleyecekler.
TV' lerde sabahlara kadar süren programlar düzenlenecek.
Sonra...
Sonra hepsini unutacağız ve yıkılan binaların yerine, eskilerden daha kötü ve daha çirkin binalar inşa etmeye başlayacağız.
Bu bizim yazgımız olmamalıdır.
Artık hem kendimize, hem de dünyaya başka türlü bakmamızın zamanı gelmiştir.
2000' li yıllarda gerçek yerini bulmak isteyen bir ülkeyi yönetenler ya farklı düşünmeyi öğrenmeli veya farklı düşünenleri bulup ülke yönetimini bu insanlara bırakmalıyız.