KAŞ BÜYÜMÜŞ, ANCAK
ŞİRİNLİĞİNİ KAYBETMEMİŞ...
Kalkan’ı görmemiş olsanız, Kaş için de “bölgenin yıldızı“ diyebilirsiniz. Ancak ikisinin arasında önemli bir fark var. Bıraktığımda küçücük bir kasaba idi. Bugün ise, orta boyda bir kent görünümünde.
Allahtan ve hem bazı belediye başkanlarının, hem de yine uzun yıllar boyunca oraya yerleşmiş İstanbulların sayesinde, Kaş’ın tarihi bölümü kurtarılmış. Aynı dar yollar, aynı güzelim evler ve ara sokaklar.Yine bazı zevksiz yapılar ve çirkinlikler var tabii...Olmasa olmaz. Onlar bizim adeta markamız. Nefis bir rum evinin yanı başında, iğrenç bir bina koymakta üstümüze yok.
Bütün bunlara rağmen, eski Kaş kendini korumuş.
Barları ve restoranlarıyla cıvıl cıvıl.
İki restoran tavsiye ederim: Biri, yılların Mercan’ı, diğeri ise Kaş’ın neredeyse anıtlaşan simgesi Evy. 30 yıldır burada. Hem Fransız, hem Türk vatandaşı. Kime sorsanız onun restoranını gösterir. Fransız usulü koyun budu yedim, tadına doyamadım.Artık 70’ine geldiğini ve eviyle restoranı satıp keyfine bakmak istediğini söylüyor. İçime bir hüzün çöktü. Evy olmadan Kaş olamaz ki...İnşallah Kaş’lılar onu ikna ederler.
Diğer bir tavsiyem de, giderseniz otelde kalkamayın. Zaten fazla otel de yok. Pansiyonları tercih edin. Ben bunun kadar temiz pansiyon görmedim.
Kaş’ın asıl hoşuma giden yanı, Belediye Başkanı Halil Kocaer’in deyimiyle, alt yapısının önemli bir bölümünün tamamlanmış olması. Marinası, Kalkan’a oranla daha iyi organize, daha bakımlı ve düzgün. Yanaşır yanaşmaz, hemen yardım elleri uzanıyor ve rahat ettiriliyorsunuz.
Kaş, bölgenin dalış merkezi.
Tüm etrafı güzelliklerle dolu.
Buradaki adresiniz de Murat Draman olmalı (0532.2321668, Archipel Dalış merkezi, [email protected] ) Aslında 6-7 ciddi dalma okulu var. Draman’a göre, hepsi de son derece profesyonel. Gerçekten de, baktım tekneleri ve verdikleri giysiler-tüpler gayet kaliteli.Draman’dan, sizi batığa götürmesini isteyin, bayılacaksınız.
KEKOVA’NIN ADINI HANGİ
AKILLI DEĞİŞTİRDİ ACABA ?
Kaş’tan kalkıp, kendimizi Kekova’ya attık. Burası, tekne turizminin cenneti. Karadan gelip gitmek güç.Denizden de kolay sayılmaz, ancak bütün dünya denizcilerinin rüyalarındaki bölge. Gelen gitmek bilmiyor.
Likya’lılardan kalma mezarları, denizlerin içindeki lahitleriyle bir tarih ve tabiat cenneti. Ulaşılması güç, ancak ulaştıktan sonra da tadına doyum olmuyor.
Kekova’ nın diğer özelliği, dalış bölgelerinin çok hoş olması.
Tavsiyem, dalma meraklılarının Erkan Çağlar (05322317339, Demre Dalış Merkezi, [email protected]) ile temas etmeleri. Zaten Erkan oraların tek ismi. Nefis bir batığı var. Diğerleri gibi, donanımı çok temiz ve bakımlı. Son derece sempatik ve gencecik bir uzman.
Kusura bakmayın, Kekova konusunda beni çıldırtan tek gelişme, Ankara’da bazıları adını değiştirmişler ve tarihi adını atıp, yerine Geyikova koymuşlar. Efendim, adalardan birinde geyik varmış da, bundan dolayı ismini Türkçeleştirmişler.
Aklınıza şaşayım sizlerin.
Yılların Kekova’sını siz, küçük dünyanıza uysun diye adını istediğiniz kadar değiştirin. Orası bizler için yine Kekova kalacaktır.
GÖÇEK’e HER GİRİŞİMDE ÖZAL’A DUA EDERİM...
İyi bir haber vereyim.
Göcek iyi korunuyor, bozulmuyor. Bazı süprüntü restoranlar dahi yıkılmış. Koylar, tüm tahrip ve kirletme çabamıza rağmen direnmiş.
Göçek’e her girişimde Başbakan Özal’a dua ederim. Tabii onu yönlendiren ve Göçek’i korumaya aldırma konusunda Başbakanı ikna eden Can Pulak‘a da duayı eksik etmem. Bu iki insan bu ülkeye öylesine büyük bir iyilik yaptılar ki, heykellerini diksek azdır... Allah onlardan razı olsun.
Benim bir projem var.
Sürekli yazıyorum ve birilerinin dikkatini çekene kadar da yazmaya devam edeceğim.
Göçek koyuna girişi paralı yapalım.
Bu koyun bir eşi yok. Ne yapıp edip korumalıyız.
Böylesine harika bir güzelliği korumanın yolu da, buraya gelenlerin yaşadıkları güzelliğin karşılığını ödemeleridir.
Girişlerde, özel teknelerden para alınır. Ticarilerden de mutlaka vergi gibi para kesilir. Biriken bu paralarla da, bütün teknelerin sintineleri kontrol edilir, ağaçlara bağlamamaları ve çöplerini kıyıya atmamaları için birkaç zodiak ile sürekli koylar denetimde tutulur.
Bunu yapabilirsek, bu güzelim bölge bizde kalır ve uzun yıllar boyunca Göçek’ten yararlanabiliriz. Aksi halde, çok zorlanırız.
GÖKOVA DİRİLMİŞ
Herkes “Gökova öldü” diyordu, oysa tam tersiyle karşılaştım.
Örneğin, Karaca limanı: Küçük amrinası ve mutlaka yemek yenilmesi gereken Gökova Yelken Kulübü ile sanki kurtarılmış bir bölge.
Örneğin Yedi adalar : Tabiatla başbaşa geçirdiğiniz nefis koylar insanı hayran bırakıyor. Üstelik tertemiz ve kıyılarda da kaçak lokanta çirkinliklerine rastlanmıyor.
Bir de fevkalade hüzünlendiğim bir yer gördüm: Çökertme.
Arkası dağlar ve çam ormanları ile kaplı bu nefis koyun dibindeki köye, sakın sabah saatlerinde uğramayın. Bir zavallı ağaca bir sürü tekne bağlamışlar, sokakları çöp ve pislik içinde, kokudan geçilmiyor. Binaları tipsiz ve özensiz. Sağlık bakanlığından bir teftiş görseler, köy yatlara kapatılabilir. Merak ettim, bu yörenin belediyesi ne yapıyor? İnsanları neden böylesine pislik içinde yaşatıyor. Çökertme koyuna girin, ancak köye sakın çıkmayın.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|