Mehmet Ali Birand
 
İNTERNETİMİZİ RAHAT BIRAKIN LÜTFEN
 
 

İNTERNETİMİZİ

RAHAT BIRAKIN LÜTFEN

Artık yetti.

           

Gerçekten böylesine hoyratça bir uygulama dünyanın çok az ülkesinde geçerlidir.

           

Yargı İnternet ’teki özgürlüğümüzü katlediyor ve kimselerin kılı kıpırdamıyor. Kimseler kalkıp “ Bu gidişe artık dur diyelim, yasalara bir çeki düzen verelim” demiyor. Yargı sistemimiz gibi, yargıçlarımız da uygulamada duyarlık göstermiyorlar.

           

Şu manzara bakın,sadece son 1 yıl içinde Türkiye Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bünyesindeki “Bilgi İhbar Merkezine” yapılan 25 bin civarındaki başvuru sonucunda 1112 sitenin erişebilirliği engellendi. www.ihbarweb.org adresine başvurdunuz mu, inanılmaz bir çark dönmeye başlıyor ve sonunda bir bakıyorsunuz, site kapanmış.

           

Tabii bir de yargı kanalıyla yasaklamalar var ki, durum daha da içler acısı. 5651 sayılı yasa aslında çocuk pornosuna karşı çıkarılmıştı, ancak şimdi nerdeyse her başvuru için kullanılıyor.

           

Youtube.com, Wordpress ve Google Groups’dan sonra şimdi de Blogger’lar kapatılıyor.Yasaklanan siteler arasında Dailymotion.com, geocities.com, Ekşi Sözlük, egitimsen.org, Prof.Richard Dawkins sitesi, turandursun.com ve devrimciler.org var.

           

Lütfen artık  (çocuk pornosu dışında) şu veya bu nedenle yasakları İnternete sokmayın. Adalet Bakanı M.Ali Şahinl bu konuda bir şanstır. Ancak onun yanısıra, yargı sistemi ve savcılar ve yargıçlarımız da ne yapacaksa yapmalı ve bu yüz karası duruma bir son demeli…

 

 

HER OLAYDA YAYIN

YASAĞI KONUYOR

 

Bizim kadar yasaklamaktan hoşlanan başka bir uygar ülke yoktur herhalde.

           

Savcılarımızın başları sıkıştığında veya işin içinden çıkamayacaklarını anladıklarında en kolay yol olarak yayın yasağı ”koydurma yolunu seçiyorlar.

           

Hiç abartmıyorum.

           

Gelin, son dönemlerdeki yayın yasaklarına bir göz atalım.

           

Ergenekon soruşturmasını başlatan, Ümraniye’deki bombaların ele geçirilmesinden, iddianame açıklanana kadarki süreç…

           

Dağlıca davası…

           

Hrant Dink cinayeti…

           

Malatya Katliamı…

           

Engin Çeber’nin işkence altında ölmesi…

           

Aktütün baskını…

           

Listeye bakarsanız, Türkiye’nin gündemini en çok etkileyen olaylardan söz ediyoruz..Ne zaman asker veya poliste bir sıkışma olur, ne zaman savcılar çaresiz kalırlarsa hemen yayın yasağına başvuruyorlar.

           

Üstelik bir de gariplik yaşanıyor.

           

Şöyle ki, yayın yasaklarını yazılı medyada uygulatacak, yaptırımcı bir kurum yok. TV’lerde ise, RTÜK var. Durum böyle olunca, TV’ler RTÜK korkusundan yayın yapmıyor, yazılı medya ise çarşaf çarşaf yazıyor.

           

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denmez mi buna…

 

 


TÜRKİYE’SİZ BİZANS

SERGİSİ OLUR MU?

 

Londra’da Royal Academy’de “Bizans 330-1453” adlı sergi geçen hafta bütün ihtişamıyla açıldı. Görenler, eserlerin kalitesinin yüksekliğine dikkat çekiyorlar, böyle bir serginin ilk  defa yapıldığını ve ne kadar kapsamlı olduğunu söylüyorlar. İngiliz gazeteleri çarşaf çarşaf ondan söz ediyorlar.

 

Ancak gelin görün ki, Bizans sergisinde Türkiye’den bir tek eser yok!

 

Neden mi?

 

Kanunlarımıza göre, eser verilirse sergi boyunca bir komiserin Londra’da kalması gerekirmiş. İngilizler de bunun çok pahalıya mal olacağını, ayrıca kendilerinin gereken tüm güvenlik önlemlerini aldıklarını, şimdiye kadar hiçbir olaya rastlanmadığını belirterek Türkiye’nin bu istemini  reddetmişler.

 

Bu tip bir yasa eğer yanılmıyorsam sadece Mısır ve bir başka   Asya ülkesinde daha var.  Baktığınız zaman yanlış da değil. Ancak  bunun gerekli garantileri  veren ve sizin de güven duyacağınız ülkelere uygulanmaması gerekiyor.  Ne Amerika ne İngiltere ne de Avrupa ülkeleri 5-6 ay süreyle  sizin göndereceğiniz komiseri  beslemek istemiyor.  Yani eski koşullara göre yapılmış olan bu yasa günümüz koşullarında komik oluyor.  Hiç değilse  mutlaka bir gözetici göndermek istiyorsak Devlet bunun masrafını cebinden vermeli ve  sergi organize edenlerden de  karşılığını almalı.  Bugünkü uygulama  dışarıda adam besletmeye benziyor.

 

Sonuçta da çok önemli sergilerde boy gösterilemiyor.

 

 

MUSTAFA’NIN FARKI...

 

Can Dündar’ın açtığı  pandora kutusundan çıkan MUSTAFA, kimi çevrelerde şok yarattı.  Eleştirenlerin üstünde  durdukları,  filmde anlatılanların yanlış veya eksik olmasıyla ilgili değil. Tarihi verilerin hepsi doğru, ancak eleştiriler daha çok “Ne gerek vardı bunları ortaya koymaya” cümlesiyle özetlenebilir.

 

Atatürk’ün içki içmesi, aşkları, Latife hanımın antipatik, Fikriye’nin sempatik gösterilmesi, annesinin ikinci evliliğine tepkisi, Abdüllatif’i evlat edinmesi gibi konuların filmde işlenmesine  tepki gösteriliyor.

 

Atatürk’ün fevri davranışları, zaman zaman  hükümetleri zor durumda bırakacak tutumlar (Hatay konusundaki gibi) takınması, hele sırf Cumhuriyetin ilanı ve meclisin  sorunsuz açılabilmesi için  dini lidere ödün vermesinin filme konması eleştiriliyor.

 

Neden?

 

Halk Atatürk’ü böyle tanımasın” diye (!)

 

Bunda ne zarar var? Bu millet budala mı? Bu millet liderini hataları ve sevaplarıyla sevemez mi? Üstelik, Mustafa’nın kişisel sorunları veya farklı davranışları da, yarattığı eseri hiçbir şekilde gölgeleyemez ki... Artık tabularla yaşamayı bırakalım. 70 yıl sonra artık herkesin bir Atatürk’ü var. Yıllardır, kimi zaman kitaplarda kimi zaman fısıltı halinde tüm gerçekler zaten konuşuluyor, tartışılıyor. Bugün nihayet gerçek Atatürk’ü tartışıyoruz.



ÖDÜLÜN TARİHÇESİ

 

1995        Burhan Doğançay, Adalet Ağaoğlu, Şefika Kutluer

1996        Cahit Külebi, Yekta Kara, Arif Sağ

1997        Turhan Selçuk, Lütfi Akad, Hayrettin Karaca

1998        Yıldız Kenter, Fikret Otyam, İstanbul Kültür Sanat Vakfı

1999        Nevzat Atlığ, Turgut Özakman, Rengim Gökmen

2005      Halil İnancık, Oktay Akbal, Ferruh Başağa, Ara Güler, Sevda-Cenap And Müzik

     Vakfı

 

NİHAYET, BİRİLERİ

YAŞAR KEMAL’İ HATIRLADI

 

2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, geçmiş yıllarda da titizlikle seçilmiş isimlere verilirdi, ancak bu defa ve özellikle Yaşar Kemal’in ön plana  çıkarılmasıyla çok daha anlamlı oldu.

 

Yaşar Kemal, bu ülkenin onurudur. Bu ülkeye,  Kürt kökenini hiçbir zaman reddetmeden, ancak uluslararası alanda da Kürtlüğünü kullanmadan büyük katkılarda bulunmuştur.  Onunla ne kadar onur duysak azdır.

 

Cumhurbaşkanı Gül, bu yılki edebiyat ödülünü Yaşar Kemal’e verirken hem tabuları yıkmış, hem de toplumsal barışın arzulandığı yönünde  bir mesaj vermiştir. Yaşar Kemal’in bu tip ödüllere belki ihtiyacı yok. O hepimizin kalbindeki bir yazar, ancak yine de Cumhurbaşkanlığı tarafından ödüllendirilmesinin anlamı bambaşka oldu.

 



 Selim İleri, benim için de unutulmaz anıları olan  tramvaylarla İstanbul’da sizi gezdiriyor. Sadece İstanbulluların değil, Selim İleri’nin tadına varmak isteyenlerinde okuması gereken bir kitap.



BELGELERLE ERGENEKON

 

Bugünlerde Ergenekon’la yatıp Ergenekon’la kalkıyoruz.. Cumhuriyet tarihinin en önemli davalarından birinde yargı süreci başladı.. Her duruşmadan sonra sanık ve tanıkların ifadeleri, savunmalar, belgeler ne var ne yok ortaya dökülecek.. Belki de bir çok kişinin kafası daha çok karışacak.. Hatırlayın, sadece iddianame bile  2455 sayfadan oluşuyordu.. İşte bu bilgi bombardımanında kafasını netleştirmek isteyenler için bir tavsiyem var.. Hürriyet’teki başarılı haberlerinden tanıdığınız gazeteci Saygı Öztürk’ünBelgelerle Ergenekon” adlı kitabı.. Son zamanlarda içinden “Ergenekon” geçen çok sayıda kitap yayınlandı.. Ama bu kitabın çok önemli bir farkı ve özelliği var.. Zaten adı üstünde, kitabın ortaya koyduğu belgeler, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışanlara ışık tutuyor. Saygı Öztürk’ün ulaşıp bir araya topladığı belgeler, bulanık resmin netleşmesine yardım ediyor.. “Araştırmacı gazeteciliğin” de çok önemli bir örneğini ortaya koyuyor.. Ergenekon’un ne olduğunu merak eden ve konuya ilgi duyanlar için son derece titizlikle hazırlanmış bir kaynak.. Ellerine sağlık Saygı Öztürk




Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz