TERÖR DAHA DA
ARTACAK...
PKK terörünün son durumuna bakarsak, gelişmeleri iki şekilde okuyabiliriz.
Madalyonun bir yüzü, PKK’nın birden bire eski günlerini hatırlatır şekilde toparladığını, bölgede durumu kontrolüne aldığı ve istediği zaman istediği kadar insanı sokağa dökebilecek noktaya geldiğini gösteriyor. Karşımızda, bitti bitiyor denirken içten ve dıştan ardı ardına saldırlar düzenleyen, güç gösterisindeki bir örgüt var...
Madalyonun bir de öbür yüzü var...
İstihbarat raporlarına göre, telaşa kapılmış ve elindeki son derece önemli iki kaleyi kaybetmemek için ölümüne bir terör dalgasını başlatmış bir örgüt ile karşı karşıyayız.
Telaşın bir nedeni, önümüzdeki yerel seçimlerde, Diyarbakır veya bölgedeki başka bazı belediyeleri AKP’ye kaptırma olasılığı.
Telaşın diğer önemli nedeni, Kuzey Irak’ı kaybetme tehlikesinin son aylarda giderek artması. Barzani-Ankara yakınlaşmasını gösteren işaretlerin çoğalması.
PKK bu iki konuda da, durumunu kontrol altında tutabilmek için terörü arttırıyor.
Bölgede ne kadar çok olay çıkarır, sokak gösterilerini, yürüyüşleri ne kadar arttırır, Türk güvenlik güçlerine ne kadar saldırırsa, halkı o kadar arkasına alacağına inanıyor. Gerilim sayesinde, eski taraftarlarını, daha önceki seçimlerde AKP’ye kaymış olanları da tekrar yanına çekebilecek. Nitekim, yaratılan ortamın PKK’ya avantaj sağladığı da görülüyor.
Aynı şekilde, PKK dışarıdan (Kuzey Irak’tan) kaynaklanan saldırılarını da arttırarak güçlü olduğu mesajını veriyor. Ancak asıl amacı Barzani’ye “Türkiye ile anlaşmaya gidersen buraları ateşe veririm” diyebilmek.
Güvenlik Kuvvetlerindeki bilgiler, bu durumun giderek artacağı ve önümüzdeki dönemde daha çok sayıda eylem ve baskınla karşılaşılacağı yönünde.
Bu konuda, PKK içinde de görüş ayrılıkları var.
Örgütten gelen istihbarat bilgileri ve haberleşmelerden elde edilen ipuçları, terörün böylesine arttırılmasına karşı çıkanların çoğaldığını gösteriyor.
Terör belki PKK’nın etkinliğini arttırıyor, ancak öte yandan da Türk kamuoyundaki tepkileri çok yaygınlaştırıyor. Diğer büyük sakıncası, gözdağı vermek istedikleri Barzani-Talabani’yi de korkutması ve Ankara’nın yanına itilmelerine neden olması. PKK içinde bir diğer kaygı, terör dozunu arttırmanın, Avrupa’daki “Terörist PKK” imajını yaygınlaştıracağı, hükümetlerin baskılarını yoğunlaştıracağı, örneğin Avrupa Parlamentosunda artık eskisi kadar destek bulamayacağı şeklinde...
PKK, cinayetlerini arttırmaya hazırlanırken büyük risk alıyor. Eğer Ankara’da gözlenen yeni toparlanma işaretleri somut sonuç verirse, örgüt hem içerde, hem de dışarıda çok büyük kayıplara uğrayabilir. Yeter ki, Devlet içinde gerçek bir koordinasyon kurulabilsin ve eski dağınıklıktan kurtulunsun.
Özetle, önümüzde çok gerilimli bir dönem var.
Sabırlı olmaktan başka çare yok.
NİHAYET GERÇEK
MUSTAFAYI GÖRDÜK
Cumhuriyetimizin 85 inci yıldönümünü kutluyoruz, ancak hala bir uzlaşı bulamadık. Hala Cumhuriyetin din boyutunun ne olacağı saptanamadı. Kimin kime gücü yeterse, onun dediği ön plana çıkıyor. Anayasa Mahkemesi’nin, AKP kapatma davasındaki gerekçesi nasıl bir kafa karışıklığı yaşadığımızı gösteriyor. Ancak dikkat, bu dengesiz yaklaşım ve uzlaşı aramak yerine güç kullanıp istediğini yaptırma anlayışı, bir süre sonra geri teper.
Bundan 10-15 yıl sonra, türbanı üniversite dışında tutacak veya Cumhuriyeti din unsurundan koruyacak kadrolar bulunamayabilir. Ne yargıda, ne Anayasa mahkemesinde, ne de üniversitelerde yeterli sayıda kadrolar bulunabilir.
İşte, Can Dündar’ın MUSTAFA’sını bu düşünceyle izledim. Dolmabahçe Sarayındaki özel gösterim çok hoştu.
Hayatım boyunca, Atatürk’ün resmi ideoloji çerçevesinde sert bakışlı, son derece ciddi bir lider olarak tanıtılmasına karşı çıkmışımdır.
Mustafa’yı ilk defa Can bize tanıttı.
Onun insan yönünü ortaya koydu.
Birlikte çalıştığımız yıllarda, Can’a hep “Sen senaryo yazmalı, film çevirmelisin” derdim. Çok haklıymışım. Dündar, o güzelim adamın içindeki insanı çıkardı. Resmi ideolojinin yerine, gerçek Mustafa’yı tanıttı.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|