GS BUNLARI
HAKETMEDİ
Bir Galatasaray’lı olarak, Cumartesi günü gördüklerimi bir daha yaşamak istemem.
Kelimenin tam anlamıyla bir kabus gibiydi.
Düşünün:
Klübün kasası tamtakır.
Haziran sonuna kadar 40 milyon dolar civarında para lazım, oysa kimseden borçlanamıyor.
Tam bir batak içine düşülmüş durumda.
AIG’den hisseler geri alınmış. Geri ödenmesi gereken 23 milyon dolar bulunamıyor. Ünal Aysal adlı hayırsever bir üye parayı ödeyip hisseleri klüp adına almasa, yeniden 70 milyon dolarlık bir borç daha binecekti.
Durum böyleyken seçim yapılıyor.
Son iki yılda, ne yazık ki şanssız bir performans gösteren Özhan Canaydın ile yeni aday Mehmet Cansun yarışıyor.
Salona bakıyorum, mutsuz suratlar. Çaresizlik içinde oy vermeye hazırlanan delegeler. Adaylara yeterince güvenmediklerini, yönetim kurullarını zayıf bulduklarını söylüyorlar. Camianın büyükleri, hastalığın temeline inip yeni bir başlangıç yapmak yerine, perde arkasında kalıp oyları etkilemekle yetiniyorlar.
Sonunda delegeler memnun olduklarından değil, kerhen “hadi bir daha şans verelim” deyip Canaydın’ı seçiyorlar.
Oysa beklenen neydi?
Klübün ağır topları bir araya gelmeliydi. İnan Kıraç’lı, Selahattin Beyazıt’lı, Alp Yalman’lı, Ünal Aysal’lı, Canaydın ve Cansun’lu 100. yıldönüm için süper bir yönetim kurulu oluşturmalı, Jefi Fıratlı gibi gençleri de aralarına alıp klüpte devrim yaratmalılardı.GS’ı holdingleştirmeli ve parasal kıskaçtan kurtarmalıydılar.
Yapmadılar veya yapamadılar.
Seçimde oyumu kullandıktan sonra maça gittim.
Fatih Terim’in veda maçı.
Dev tribünlerde kaybolan taraftarlar hala “İmparator Fatih Terim” diye tezahürat yapıyor. Hala Terim’i bağrına basıyor.
Ne beklersiniz?
Hocalarının son maçında takım şahlanacak, nefis bir oyun oynayacak ve Rize Çayspor’u perişan edecek...
Nerede...
Mahalle takımından beter bir GS. Ne ahenk kalmış, ne istek. Motivasyonu yok olmuş. Canım Arslan, dişsiz bir kediye dönmüş.
Nitekim kısa bir süre sonra, taraftarın “İmparator” çığlıkları “I love you Hagi” ye dönüşüyor. Bakıyorum, Fatih Terim dahi maç sonunda beklenen turunu atmak yerine, aceleyle soyunma odalarına koşturuyor.
Hepimizin idol’ü, bizi dünya’ya açan Fatih Terim’i ağlayarak yollamak yerine, kendi aramızda takıma ve klübe sinirlenerek, hatta bazılarımız küfür ederek evlerimize döndük.
Kendi kendime sordum: Biz buna layık mıyız? Galatasaray’ı bu duruma düşürenlerin utanması gerekmiyor mu?
Hiçbir Başkan kötü niyetli davranmadı, ancak hepsi amatörmüş. Demek ki yüzmilyonluk bir klübü yönetecek çapta değillermiş ki, Galatasaray’ı bu noktaya getirdiler.
İşte bir daha, geçen günkü gibi bir Kara Cumartesi yaşamak istemiyorsak, hepimizin harekete geçmesi gerekiyor. Tüm sorumluluğu Canaydın’ın sırtına yükleyip köşemize çekilmemeliyiz. Böyle yapar, egoistçe davranır ve sadece uzaktan eleştiriyle yetinirsek Galatasaray’ı kaybederiz. Zira klüp bu yıl gerçekten çökme tehlikesiyle karşı karşıya...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|