İSMAİL CEM’İN
İYİLEŞME HABERLERİ...
Gıpta ile baktığım eski meslekdaşlarımdan biri İsmail Cem’dir. Gazetecilikle başladığı dünyasını ilerde siyasete atıldıktan sonra fiilen şekillendirebilmiş nadir şahsiyetlerden biridir.
Bir yandan bilim adamlığı, öte yandan da gazeteciliğinde, dağarcığı hep yüklü olmuş ve daha da güzel tarafı, bir süre sonra akademisyen ve siyasetçi olarak kafa yorduğu dış politikanın başına geçmiş, yönetmiş ve yönlendirmiş bir insan.
Bilgi Üniversitesi yayınları arasında çıkan, Yunanistan ve Kıbrıs konularına ayrılmış, kitabını (www.bilgiyay.com) okurken çok heyecanlandım.
Cem’in bakanlığı, TürkqYunan yakınlaşması, Kıbrıs sorununda ilk adımların atılması ve AB ile ilişkiler açısından son derece önemli bir dönemdir.
Hele bir yanda MHP gibi herkesi düşman gören bir koalisyon ortağı, öte yandan Yunanistan ve Kıbrıs konularında son derece kuşkulu bir Ecevit-Gürel ikilisi ile başedebilmek, bu insanlara laf anlatabilmenin güçlüğünü düşünürseniz, Cem’in çektikleri daha kolay anlaşılabilir. Ne yazık ki bu toplum fazla Cem’ler üretemiyor.
Cem’in iyileştiği haberleri benim gibi herkesi çok memnun ediyor.
Ona daha çok ihtiyacımız var...
GS HEPİNİZİ
ŞAŞIRTABİLİR
Fenerbançeli dostlar kendilerinden çok eminler.
Nefis transferler yaptıklarını ve gelecek yılın şampiyonluğunu da şimdiden garantiye aldıklarını söylüyorlar. BJK’nın yaşlandığını, GS’ın zaten yok olduğunu, dolayısıyla sahanın kendilerine kaldığına inanıyorlar.
Bence, hem takımı, hem de tahminlerini çok abartıyorlar. Her biri dev yıldızlardan kurulu Real Madrit’in durumunu hepimiz gördük. İyi isimleri bir araya getirmekle iyi sonuç alınamadığı isimleri bir araya getirmekle iyi sonuç alınamadığı açıkça ortada. Üstüne üstlük bir de Şampiyonlar kupası var. FB’nin geçmişte katıldığı kupalardan hiç galibiyet alamadan ayrıldığını düşünürsek, bu defa epey zorlanacaklarını tahmin etmek pek güç olmasa gerek.
Doğrusu, GS parlak bir dönemden geçmiyor. Parasal yönden durumu çok kötü. Bundan dolayı da istediği transferleri yapamadı.
Ancak bu hiç belli olmaz.
Yunanistanın Avrupa kupasında yaptığı gibi, Galatasaray’da bir süpriz yapabilir ve aradan sıyrılabilir.
BALIK ÇİFTLİKLERİNDE
MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ...
Bu hafta başı Bodrum yarımadası civarındaki balık çiftliklerine ateş püskürmüştüm. Çok az yerde bulunabilecek koylara, deniz turizmi için kaybedilemeyecek güzelliketeki yörelere yerleşen bu çiftliklerin hem denizi pisletmelerine, hem de mavi bidonlarıyla kıyıları harabeye çevirmelerine çok kızdığımı açıkça belirtmiştim.
Bugün, madalyonun öbür tarafına bakacağım.
Yan sütunda, Hürriyet gazetesinde çıkan ve son derece doğru ve güzel bilgiler veren bir haberi okuyacaksınız. Ayrıca Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim Geliştirme Genel Müdürlüğü Su ürünleri Daire Başkanı Erkan Gözgözoğlu ile konuştum.
Benim anlayabildiğim kadarıyla, eğer bugün bizleri rahatsız eden manzaraların büyük bölümü, bürokrasinin bu konuya ancak 1997’den itibaren el atmış olması ve “Su Ürünleri Yetiştiriciliği Yönetmeliğinin” sadece 29 Haziran (yani iki hafta öncesi) çıkması. Bugüne kadar tam anlamıyla bir kargaşa yaşanmış. İsteyen istediği yere balık çiftliği kurmuş. Ne soran, ne danıyan olmuş.
Şimdi, yeni yeni Tarım Bakanlığı koordinasyonu altında bu işler bir düzene sokulmaya başlanmış.
Doğrusu, şu anda da öyle bir bürokrasi devi yaratılmış durumdaki, şimdiye kadar koylarımızın elden çıktığına üzülürdük, bundan sonra balık çiftliği açmak isteyen müteşebbislere acıyacağız.
Şimdi sıkı durum...
Balık çiftliği kurmak isterseniz, bakın kaç yerden onay almanız gerekiyor:
Tarım Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Denizcilik müsteşarlığı, özel idareler, Çevre Koruma müdürlüğü, Orman işletmeleri ve Kültür bakanlığı.
Baş sorumlu Tarım Bakanlığı. Denetleyen makam hem Tarım Bakanlığı, hem de Sahil Güvenlik Komutanlığı.
Çevre düzenleme planları da Valiliklerin koordinasyonunda hazırlanmış.
Bir işe bu kadar fazla “yetkili” sokarsanız sonucun ne olacağını tahmin edebilirsiniz.
Bizler “koylarımızı bize bırakın, daha açık denizlere çiftlik kurun” diyoruz, yatırımcı devlet’e başvuruyor. Ancak bu kadar yetkiliden öylesine fazla ses çıkıyor ki, adamlara bir türlü yer gösterilemiyor.
Ne olursa olsun, hiç değilse eski kargaşa yok. Onun yerine Bürokrasi hazretleri gelmiş.(!)
* * *
ÇİFTLİK BALIĞI CİROSU
350 MİLYON DOLAR
Yıllık 600 bin ton civarındaki balık üretiminin yüzde 90’ı avlama yöntemi ile elde edilirken, bürokratik engellerin de etkisiyle, denizlerde balık yetiştiriciliği çok zor gelişior. Türkiye’de, su ürünleri üretimi yapılabilecek 200 tabii göl, 206 baraj gölü, 953 gölet, toplam uzunluğu 177.7 bin km olan 33 nehir ve ırmak ile 24.6 milyon hektar (246 bin kilometre kare) genişliğinde deniz alanı bulunuyor. Üretim yapılabilecek göl, baraj gölü, gölet ve deniz alanlarının geniyliği 25 milyon 871 bin (258 bin 710 kilometrekare) hektara ulaşıyor.
Bu kadar geniş bir yatırım alanı potansiyeline karşın, şimdiye kadar, 1100’ü iç sularda olmak üzere, toplam 1650 balık yetiştiriciliği tesisi için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan belge aldı. Bunların toplam üretim kapasitesi ise 85 bin ton.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|