BU KRAL, ÇOK
FARKLI BİR KRAL
AMMAN
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Ürdün’de üç gün geçirdik ve hayretler içinde kaldık. İkimizde daha öncelerini bildiğimizden dolayı, bu ülkenin birkaç yıl içinde nasıl bir ekonomik patlama içine girdiğini daha net şekilde görebildik.
12 yıl önce Kral Hüseyin ile söyleşi yapmıştım. Hüseyin kadar karizması zengin, karşılaştığı her insanı kendine bağlamasını bilen başka bir lider görmemiştim. Sıcacık, konuşurken dostluk saçan bir kişiliği vardı. Ölümünden önce süpriz bir kararla, kardeşi Hassan yerine, büyük oğlunu tahtına oturttuğu zaman, Abdullah’ı kimseler tanımazdı. Hatta, babadan oğula geçen Kraliyet sistemi çok çevrede rahatsızlık dahi yaratmıştı.
Kral Abdullah’la, Akabe’deki evinde konuştuk. 10 yıl önce Kızıldenizin fakir bir köyü gibiydi. Bu defa gözlerime inanamadım. 5 yıldızlı otellerle çevrili dev bir serbest bölgeye dönüşmüş. Burada üretilen ürünler Irak’a ve ABD’ye gümrüksüz ve kotasız satılabiliyor. 3 yıl önce ABD ile 14 milyon dolar olan ticareti şimdi 600 milyon doları bulmuş. Kasasında 40-50 milyon dolar rezervi olan ülkenin bugün 4 milyar dolara yakın parası var.
Birçok Türk firması da kokuyu almış ve hemen buraya yerleşmiş.
Kral Abdullah’ın yaşadığı evden tutun da, kapıdan içeri girer girmez sergilediği kimliği, Kral Hüseyin’in çok iyi bir tercih yaptığını göstermeye yetti.
Kısa ile orta boy arasında, spor yaptığını ortaya koyan adaleli bir yapı, açık mavi gözler ve sürekli gülümseyen bir surat.
Kral Abdullah’ın, bizim Orta Doğu’da görmeye alıştığımız tipteki krallardan olmadığı hemen anlaşılıyor. Yeni ve genç kuşağın en parlak temsilcisi diyebilirim.
Sorduğumuz sorulara son derece net ve kısa yanıtlar veriyor. Lafı dolaştırmıyor. Hem kendi ülkesine, hem de dünyaya son derece farklı bakıyor.
Karşımda, Kral olduğunu gösteren, Taht’ta oturmanın verdiği kasılmayla konuşan bir lider yoktu. Adeta, mantıklı yere sağlam basan, akıllı bir iş adamı vardı.
“İnsanların karınları doyduğu zaman reformlara çok daha kolaylıkla uyum sağlıyorlar” diyerek Ürdün’de başlattığı değişim hareketinin neden başarılı olduğunu, yani sihirli formülünü açıkladı.
Kral Abdullah’ta babası gibi Türkiye’ye sempatiyle bakıyor. Ailedeki Türk kanı kaybolmamış. Zaten gençliğinde de İstanbul’a birkaç defa gelmiş. Türk toplumunun da Ürdün’lülere sempatiyle baktığını biliyor.
Sohbetimizi yaptığımız yazlık evi de son derece mütevazi. Ürdün’ün genel zenginliğinin ötesine geçilmemiş. Fakir bir Ürdün vatandaşı dahi gelse, Kralının yaşadığı ortamı yadırgamaz. Tek lüksü en meraklı olduğu deniz sporları için tuttuğu iki motoru.
Salonda dolaşırken dikkat ettim, her yer babasının resimleriyle süslenmişti.
Eşi son derece güzel bir kadın.
Raina, Arap dünyasının değişen yüzünü gösteriyor. Ürdün kadını, İslam dünyasındaki kadının nasıl olması gerektiğinin açık bir simgesi. Ne türban sorunu, ne ispatlamaya çalıştığı bir yanı.
Ürdün’lüler bu bölgenin en şanslı ülkelerinin başında geliyor.
Hemen hemen aynı yaklaşımı, Suriye Devlet Başkanı Bassar Esad ile konuşurken de görmüştüm. O da babasından farklı bir tutum içindeydi. Genç kuşak lider olarak ülkesini hızla reforme etmeye çalışıyordu.
Ürdün ve Suriye, dünya’nın da değiştiğini ve kendilerinin de hızla değişmesi gerektiğini en iyi anlamış iki ülke konumundalar.
Kral Abdullah’ın teşhisi çok doğru.
Özetlemem gerekirse;
“Eğer bizler değişmez, kendi sistemimizi reforme etmez, toplumumuza daha fazla demokrasi ve refah getirecek bir reçete oluşturmazsak, başkaları gelip bizim için reçete yazmaya başlayacaklardır” diyor.
Kral Abdullah Türkiye’nin müslüman ülkeler, özellikle de Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir sürece girdiğine dikkat çekti. Söyledikleri çok ilginçti. Yarınki yazımda bu konuya daha geniş yer vermek istiyorum.
“Orta Doğu’dan nasıl görülüyoruz?” sorusuna yanıt arıyorsanız yarın yine bu köşede buluşalım...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|