Mehmet Ali Birand
 
HAYDİ HAYIRLISI...
 
 

HAYDİ HAYIRLISI...

 

TBMM bugün 23 üncü yasama dönemine giriyor. Milletvekillerimiz yemin edecekler ve kolları sıvayacaklar.

 

Bu dönemin eskilere oranla önemli bir farkı var.

 

İlk defa, Anayasa temelinden değişecek.

 

Cumhurbaşkanlığının yetkileri azalacak ve halk tarafından seçilecek.

 

Bundan önceki Anayasalarda, siyasetçiye güven duyulmadığından dolayı, siyasetin denetimi,  kenarından köşesinden ve gizli -açık şekilde bürokrasiye- askere bırakılmıştı.

 

Şimdi yapılan hazırlıklara bakılacak olursa, Anayasa daha sivilleştirilecek, daha da demokratikleştirilecek.

 

Üniversitelerde türbanın önünü kapayan YÖK’ün değiştirilmesi büyük gürültü koparacak.

 

Milli Güvenlik Kurulunun anayasanın  dışına taşınması tepkiler yaratacak.

 

Bir kesim, AK Partinin (AKP)  bu değişikliklerden yararlanarak, Anayasa’da islamcılığı önleyen maddeleri  temizlemek istediğini ileri sürecek.

 

Diğer bir kesim, aynı şekilde Kürt milliyetçiliğinin önünün açılacağını ve ülke’nin bölünme tehlikesinin artacağını vurgulayacaklar.

 

AKP ise, bu değişikliklerin, ülkenin iyi yönetimi, sistemin sivilleşmesi ve demokratikleşmesi açısından önemini savunacak.

 

Eğer AKP, “ben istiyorum, olacak” yaklaşımı yerine, kamuoyunu iyi aydınlatır ve rahat bir tartışma ortamı yaratırsa, işini kolaylaştıracak.

 

Ancak şimdiden bilelim ki, bu iş kolay olmayacak.

 

Büyük bir direniş... Büyük bir mücadele sergilenecek.

 

En büyük yük, bugün görevi devralacak milletvekillerinin omuzunda olacak. Ne kadar sağduluyu, uzlaşı ve tartışmaya en kadar açık davranırlarsa, hepimiz o oranda rahat edeceğiz.

 

İşte bu açıdan 23 üncü meclisi çok önemsiyorum.

 

 

 

BRAVO HAKİM BEY...

 

Hiç yakıştı mı?

 

Van İl Seçim Kurulu Başkanı Hakim Mesut Kundakçı’nın, seçimler sırasında, adliyede görev yapan 68 polisin kendisine kimlik sormaları üzerine, tümünün ifadesini aldırmak amacıyla günlerce sürüklettirmesi ayıbından söz ediyorum.

 

Birkaç gün bekledim.

 

Belki Kundakçı yalanlar, medyanın abartısı olabilir diye ümitlendim.

 

Hiç yakıştı mı?

 

Polisimize biraz saygı duymaz, en basit görevini yerine getirirken dahi “Sen, benim kim olduğumu biliyor musun?” anlamına gelen yaklaşımla tepki gösterirsek, bu insanlardan fedakarlık bekleyebilir miyiz?

 

Hele bunu bir hakimin yapması çok daha üzücü...

 

 

 

KEFELİ’LERİN BAŞARISI...

 

Başarılı insanlara bayılırım. Hele başarıları sayesinde para kazananları alkışlamaktan özel bir zevk alırım.

 

İşte bunlardan biri de İbrahim-İrem Kefeli’liler. Baba-kız, Bisse’den sonra yeni bir marka yaratma yarışında el ele vermişler.

 

Marka yaratmanın keyfini bilirim.

 

Bundan dolayı Baba-kız Kefeli’lere gıptayla bakıyorum. Eminim, bunu da başaracaklar.



 

DERİN DEVLET’İ

ANLATAN KİTAP

 

Lube Ayar’ın, BİRHARF yayınevi (0212 245 55 10) tarafından, bir süre önce piyasaya çıkarılan FİRAR adlı kitabını ancak bitirebildim. Alaattin Çakıcı’nın Türk Devleti adına nelen yaptığını, nasıl korunduğunu, kimlerle  ilişki ağı kurduğunu anlatan bu kitap, “Derin Devlet Nedir?” sorusunu soranlar açısından bulunmaz bir kaynak. Okurken hayretler içinde kalacaksınız. Devletin, kendi  yapması işleri

Nasıl yasa dışı çeteler ve liderlerine bıraktığını göreceksiniz.

 

Lube Ayar çok güzel bir iş yapmış. Gizli kalmış birçok konuyu aydınlığa çıkartmış. Tavsiye ederim...  


 

 

ULUHAN, KADINLARI

SERGİLİYOR (!)

 

Önce mimardı. 4 yıl eğitim aldı. Sonra branşını değiştirdi ve iç mimari bölümüne geçti. Uzun yıllarını bu alanda verdikten sonra aniden heykel ve relief çalışmalarına başladı.

 

Hayatından o kadar çok kadın geçmişti ki, tüm çabalarını kadınların iç dünyasını konu yapan heykelle verdi. Onca yıllık iç mimariden daha büyük keyif aldı. İlk sergisini de 2005’te Bodrum’da evinin bahçesinde açmıştı.  O kadar ilgi gördü ki, ikinci sergisini önümüzdeki Cuma (10-25 Ağustos’ta) yine Bodrum Yalıkavak Marina’da açacak. Yine geliri AÇEV’e kalacak.

 

Uluhan Ataç’tan söz ediyorum.

 

Onu tanıyanlar bilirler. Kadın dünyasının gerçek doktorudur. Ancak bu sır sizle benim aramda kalsın zira annesi onun hala mimarlık fakültesinde okuduğunu ve başarılı bir mimar olduğunu sanıyor. Oysa miki Uluhan şimdi giderek büyüyen bir heykeltraş.

 

Yolunuz düşerse, mutlaka Yalıkavak marinaya uğrayın ve Uluhan ile tanışın...




THY NEDEN ISRAR

EDİYOR?

 

Acaba kimse şikayet etmiyor mu?

 

Bodrum havaalanındaki CIP’deki durumdan söz ediyorum. Küçücük bir salon ve bu salonun bir köşesinde fosur fosur sigara  içilen bir köşe. Eğer sigaradan rahatsız  olanları memnun etmek için böyle bir düzenleme  yapıldıysa, şimdiden söyleyeyim, hiçbir işe yaramıyor. Bütün salon, o köşeden gelen pis duman ve koku içinde boğuluyor.

 

CIP’de sigara içmek isteyenler, iki adım ötedeki genel bekleme salonundaki sigara odasına yönlendirilebilir. Merak etmeyin, kimsenin yıldızları da dökülmez.

 

Kendimden örnek vereyim. Hiçbir şekilde sigara dumanı ile karşı karşıya gelmemem gerekiyor. Benim gibi sigaradan nefret eden insanlar ne yapsın?

 

THY’nin bu konuda neden böylesine ısrar ettiğini anlayamıyorum. Ben yazmaya devam edeceğim. Şikayetçilerin sözcüsü olacağım.

 

 

 DTP’Yİ DIŞLAMAYALIM...

 

Cumhurbaşkanı Sezer, teknik bir boşluktan yararlandı ve henüz TBMM’deki bir grubun lideri olmadığından dolayı Ahmet Türk ile görüşmedi.

 

Sezer, PKK’yı açıkça reddetmediklerinden dolayı DTP liderinin elini sıkmak istemedi.

 

Şimdi tüm gözler, Başbakan Erdoğan’ın, meclis çalışmaları başladıktan sonra, Ahmet Türk’e aynı  muameleyi yapıp yapmayacağına döndü.

 

Başbakan da DTP’yi dışlayacak mı?

 

Yoksa tam aksine, elini uzatıp, PKK’dan koparmaya, meclis çatısı içinde asimile etmeye mi çalışacak?

 

Hepimiz, DTP’nin bu aşamada PKK’ya açıkça başkaldıramayacağını biliyoruz. Ya bu milletvekillerini görmezden geleceğiz, onlara oy veren milyonları cezalandıracağız.  Veya DTP’yi ve onu destekleyenleri yanımıza çekmek için, şimdilik bu ısrarımızdan vaz geçeceğiz.  Görmezden geleceğiz ve herkese uyguladığımız protokolü devam ettireceğiz.

 

Çok rahatlıkla “PKK’ya tepki göstermeyenlerlerle  bizim işimiz yoktur” diyebiliriz. Ancak siyasette bazen, uzun vadeli çıkarlar için, kısa vadede sabırlı olmak daha doğrudur.

 

Ben Cumhurbaşkanı’nın tutumunu hiç anlayabilmiş değilim. Cumhurbaşkanı’nın,  tüm topluma elini uzatması , toplumun her rengini kucaklaması, varsa hatalarına dikkat   çekmesi  gerekir.

 

Yeni dönemde hemen çekişme ve karşılıklı birbirine ders verme çabasına girmek yerine, daha bir soğukkanlı davransak, galiba çıkarlarımıza daha fazla hizmet edeceğiz.

 

 




Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz