UZLAŞININ GÜZELLİĞİ
Köksal Toptan bu kadar sevildiğini herhalde bilmiyordu. Meclis Başkanlığı’na aday olması ve seçim şekli onu birden bire yıldız politikacı konumuna getirdi.
Her şeyden önce, Toptan’ın aday olmasını kararlaştıran, ardından Arınç’ı başkanlıktan ayrılmaya ikna eden kimse, onu tebrik etmek gerekir. Başbakan mı, yoksa başka biri mi bilemiyorum. Bildiğim, Toptan’ın Meclis Başkanlığı’na getirilmesinin Ak Parti’ye (AKP) prim sağladığıdır. Kamuoyu gözünde daha bir merkeze kaydı. “İslamcı” veya “dinci” sıfatları geri planda kaldı.
Tayyip Erdoğan çok akıllıca bir karar almış oldu.
Şimdi hepimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimine döndük.
Acaba aynı uzlaşı havasını görebilecek miyiz?
Gül aday olacağı için, bir bölümümüz sinirlenecek. Diğer bir bölümümüz ise, alkışlayacak.
Sırf Gül’ün eşi türbanlı olduğu için askerin tepki göstereceği varsayımından hareket edenlerimiz kaygılanacaklar.
Toptan’ın eşi de türbanlı olsa aynı tepkiyi gösterecektik.
Anlayacağınız, tepkiler kişilerin kimliklerinden çok giysileri nedeniyle şekilleniyor.
Türbansız Toptan, türbanlı Gül’den daha fazla alkış alıyor.
Bayan Gül, sırf rahat bir Cumhurbaşkanı eşliği yapmak için türbanını çıkartmayacağına göre, önümüzdeki günlerde daha bir gelimli sürece kendimizi hazırlayalım.
Ben, Abdullah Gül’ün her şeye rağmen, toplumun bir kesimi açısından “handikaplı” görülen bu açığı kapatmak için büyük çaba harcayacağına ve sonunda toplum tarafından sevileceğine inanıyorum.
GERÇEKTEN DOĞRU MU?
Perşembe günkü SABAH gazetesindeki haberi gördünüz mü?
Buna göre, Yunan Alfa Bank’ın Tuncay Özilhan’a ait Abank’ı satın almasını durduran BDDK, Yunan bankasının yönetim kurulunda eski bir Yunan istihbarat başkanının görev almasını gerekçe göstermiş.
Bu haber yalanlanmadığı taktirde, ne anlama geliyor biliyor musunuz?
BDDK “Yunan istihbaratından üst düzey bir kişinin, emekli dahi olsa, Alfa’nın yönetim kurulunda görev alması, Türkiye’nin güvenliği açısından sakıncalıdır” demiş oluyor.
Ben böyle bir mantıktan hareket edilerek, Abank’ın satışının engellenmiş olabileceğine inanmak istemiyorum. Bundan daha dar görüşlü, paranoyaya varan korkunun, BDDK tarafından benimsendiğini kabul etmek istemiyorum.
İşin bir başka yönü daha var ki, o da tüyler ürpertiyor.
Doğrulanamayan haberlere göre, BDDK sırf bu satışı engelleyebilmek için, Alfa Bank’ın incelenmesi için MİT’e yazı yazmasıdır.
MİT’in bu satıştaki rolünü anlayabilmek çok güçtür.
Satış ekonomik bir konudur.
Güvenlik sorunu değildir.
Eğer BDDK tüm çalışmalarını bu yaklaşımla sürdürüyorsa, bravo doğrusu.
Ulusalcıların alkışlarıyla karşılanan bu kararı BDDK’nın yeniden gözden geçirmesinde, yeniden değerlendirmesinde çok yarar var.
AFERİN MESUT
YILMAZ’A...
Belki Mesut Yılmaz’ın politikalarından hoşlanmıyor olabilirsiniz. Hatta iktidar olduğu dönemlerde onun en hızlı muhaliflerinden biri de olabilirsiniz.
Ancak bir konuda hakkını vermelisiniz.
Mesut Yılmaz, şimdiye kadar hiçbir liderin gösteremediği bir tutum takındı ve tek başına çalışıp Rize’den seçilmesini bildi.
Bu, alkışlanacak bir tutumdur.
Bizde genellikle, hele liderlik düzeyine çıkmış kişiler, burunlarından kıl aldırtmazlar. Kendilerini öylesine büyük görürler ki, başka hiçbir yere layık bulmazlar. Post gitmiş olsa dahi, hala Başbakan veya parti lideri gibi davranırlar.
Mesut Yılmaz tam aksini yaptı.
Kendine güvendi.
Arkasında hiçbir parti olmamasına rağmen, basit bir milletvekili adayı gibi yollara düştü. Hem de AKP’nin tüm karşı kampanyasına, seçilmemesi için elinden geleni yapmasına rağmen, Rize’den alnının akıyla çıktı.
Mütevazi bir milletvekili gibi Meclis’te yerini aldı.
Hem de tek başına.
Ne alkışlayanı var, ne de destekçisi.
İstediğiniz gerekçeyi bulun. Adını temizlemek için yaptığını, siyasi hırsından dolayı bu adımı attığını ileri sürün. Ne adını temizlemeye ihtiyacı var, ne de başına geçebileceği bir parti.
Mesut Yılmaz, bizim toplumumuzda çok az görülen bir özgüven örneği verdi. Her şeye sıfırdan başlanabileceğini ve bu tutumun kişileri küçültmediğini gösterdi.
SİLAHTAN
HEDİYE OLMAZ
Vecdi Gönül, son derece efendi, kibar bir insandır. Gazetelerde, bakan arkadaşlarına ayrılık hediyesi olarak birer tabanca verdiğini okuyunca çok şaşırdım.
Gönül tipindeki bir insanın aklına “tabanca hediye” geleceğini hiç düşünemezdim. Acaba Savunma Bakanı olmasının etkisi altında kaldığından dolayı mı tabancayı seçti dersiniz?
Öyle olsa ya Kalaşnikof veya daha etkili bir makineli tüfek de aklına gelirdi (!)
Aslında, günlerdir bir açıklama gelebileceğini düşündüğüm için hiçbir şey yazmadım. Sonra gele gele, işin sadece parasal yönüyle ilgili açıklama geldi.
Umut Vakfı son derece yerinde bir çıkışla, bakanların bu tabancaları iade etmeleri gerektiğini söylüyor.
Doğrudur...
Önüne gelenin silahlandığı, magandaların kol gezip, sağda solda, kutlama için havaya ateş ederken insan öldürdükleri bir ülkede, bakanlara tabanca hediye vermek gerçekten büyük bir gaftır. Bakanların şimdi “Vecdi Bey’e ayıp olur” diye bunları iade etmeyeceklerini de biliyorum.
Ne yazık değil mi?
Silah aşkı bu kadar tepelere çıkar ve böylesine kötü örnek olursa, sokaktaki magandalarla nasıl başa çıkacağız?
Gelelim işin parasal yönüne.
Benim öğrendiğim, Vecdi Bey’in kalbinden kopan bu tabancaların maliyeti 50 bin YTL civarında. Ama açıklamasında silahların 2 bin YTL tutarında olduğunu üstelik kampanyayla 600 YTL’ye aldığını belirtmiş.
Kim verdi bu parayı sorusuna da şöyle açıklık getirmiş: “İstesem temsil bütçesinden karşılardım ama cebimden karşıladım. Bu duygusal bir şey.”
Vecdi Gönül’ün duygusal hediyesi 20 kişiye gitmiş. Ama aslında daha fazla kişiye gittiği de konuşuluyor.
Cebinden çıktığına göre kaça mal olduğu onu ilgilendirir. Ama ne hediye ettiği hepimizi ilgilendirir. Biz, düğünlerde veya statlarda havaya ateş edenlere kızıyoruz. Oysa asıl örnek insanlara kızmamız gerekiyormuş.
Vecdi Bey’e hiç yakışmadı...
ÇOK BAŞARILI
BİR RESİM SERGİSİ BAŞLADI
Geçen haftada dikkatinizi çekmiştim.
Uluhan Ataç’ın, Yalıkavak Marina’da (Bodrum) açtığı sergi (Antik Taş Ev) tüm ilgiyi üstünde toplayıverdi. 25 Ağustos’a kadar sürecek. Seramik Heykel ve Relief sergisinde son derece hoş eserler var. Eğer yolunuz Bodrum’dan geçiyorsa, mutlaka Yalıkavak Marina’ya uğrayın.
Uluhan Ataç’ın ilk sergisi “Kadınlar I” idi. Ardından diğerleri geldi. İç mimar olarak hayata atılan Ataç’ın heykellerinin özelliği, kadının iç dünyasını göstermesidir.
Galeri G-ART’daki serginin tüm geliri de AÇEV’e bırakılacak. Bundan dolayı, mutlaka gidin ve mutlaka bir heykel veya relief alın...
ADİLE SULTAN’DA
SİGARA İÇİRMEYİN (!)
Geçenlerde yolum düştü ve hayran oldum.
Kandilli Kız Lisesi’nin eski yatakhanesi başta olmak üzere, Adile Sultan Sarayı yeniden inşa edilmiş, dekorasyonu elden geçirilmiş. Sabancı Vakfı’nın 5 milyon dolar harcadığı söylendi.
Tahmin edemeyeceğiniz kadar güzel bir mekan ortaya çıkmış. Muazzam ahşap bir salon, altın kaplamalı sütunlar ve oymalı tavan. Her iki tarafından da deniz görünüyor.
Bu salonda özel davetler veriliyor.
Ancak, ne yazık ki kimsenin aklına, sigara içilmemesi gerektiği gelmemiş. Böylesine güzel ve değerli yerde insanlarımız fosur fosur sigara içiyorlar. Hem yangın tehlikesi hem de o dünyanın parasına çıkmış dekorların bozulması pahasına, önünü gelen sigara veya purosunu yakıyor.
Adile Sultan Sarayı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı. Diğer saraylarımızda gösterilen duyarlık nedense Adile Sultan’da gösterilmiyor.
Bakanlık’tan, bu güzelim eserin sigara dumanına harcanmaması için gereğini yapmasını bekliyoruz. Bakalım Hüseyin Çelik sesimizi duyacak mı?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|