Mehmet Ali Birand
 
GS, BUGÜN FARKINI GÖSTERMELİ
 
 

GS, BUGÜN

FARKINI GÖSTERMELİ

 

Bütün Türkiye bugünü bekliyor.

 

Saat 18:45’ten  sonra, Ali Sami Yen’in yemyeşil sahasına FB takımı çıkacak ve bir anda stad birbirine girecek.

 

Sahaya binlerce su şişesi, çakmak, sopa, ele ne gelirse atılacak. Tribünlerden toplu bir hakaret korosu yükselecek. FB’liler neye uğradıklarını şaşıracaklar.

 

İşte, Galatasaray taraftarından böyle bir muamele bekleniyor. Böyle olsun ki, “İşte GS’lıların rezaletini görün” diyebilmeyi bekliyorlar. GS’lının kibarlığı, çağdaşlığı yok edilsin ve diğer klüp taraftarlarına benzesinler isteniyor. GS Lisesi efsanesinin de bu sayede yok olması arzulanıyor.

 

Çok merak ediyorum, acaba GS taraftarı, göz göre göre bu tuzağa düşecek mi?

 

Yoksa inadına, farklı mı davranacak?

 

GS’lılığın başka birşey olduğunu gösterebilecek mi?

 

  1. Örneğin; GS’lı futbolcular, Chelsea’nin Manchester United’a yaptıkları gibi, tünelin başında iki yanlı sıraya girip FB’lileri alkışlayabilir, tribünler de bu alkışa katılır.
  2. Örneğin; GS’lı futbolcular alkışlarken, tribünlerden hiç ses çıkmaz. Bu sessizlik, belirli bir protesto anlamına gelir.
  3. Örneğin; GS’lı futbolcular alkışlamaz ve FB sahaya çıktığında stad derin bir sessizliğe gömülür . Ne alkış, ne protesto.
  4. Örneğin; milli marştan sonra, GS takımı FB’li futbolcuları teker teker el sıkarak tebrik ederler.

 

İşte size 4 senaryo.

 

Bu cesareti gösterebilecek tek kişi de Özhan Canaydın’dır. Bugüne  kadar ki tutumuyla centilmenlik ödülü kazanmış, tribünlere rağmen yaklaşımını değiştirmemiştir.

 

Eminim, yönetim kurulu dahi burnundan soluyor, tribünler şampiyonluk FB’ye kaçırıldığı için köpürüyor. Yani, bugün FB’yi alkışlamak zordur. Ancak önemli olan da, zoru yapmaktır. Eğer bunu başarabilirse, GS tarihine bambaşka geçer. Kimse, eski başkanların klübü kaç defa şampiyon yapmasını hatırlamaz. Farklı ne yaptığına bakar.

 

GS, Türk futbol tarihine damgasını vurmak, Canaydın’da GS tarihinde  başka bir yere oturmak istiyorsa, bugün diğer takımlar ve seyircileri gibi davranmaz.

                                                                      

NOT: FB’nin şampiyonluğunu alkışlayıp, sonra da sahada yenen bir GS, kalplerin şampiyonu olur. Yenilse bile o kadar yara açmaz. Ancak, diğerlerinden farklı olmayan bol küfürlü bir karşılaşmadan sonra, bir de FB’ye yenildiğini düşünün. Bundan daha kötü bir senaryo olabilir mi?

 

 

 

İKİSİNE DE HİÇ

YAKIŞMIYOR...

 

Bülent Ersoy ve İbrahim Tatlıses, Türkiye’nin en çok izlenen ve sevilen iki ismidir. Yaptıkları, söyledikleri yakından gözlenir. Programları reyting rekorları kırar.  Ancak gelin görün ki, bu iki sanatçı, onlara bu kadar saygı gösterenlere gereken düzeyde hitap etmiyorlar.

 

Son olarak televizyon kanalları aracılığı ile yaptıkları sataşmaları okuyunca, gözlerime inanamadım.

 

Şu sözlere bakın:

 

Bülent Ersoy: Doğurmak ayıp mı? O cahil olduğu için anlamaz. İbrahim Tatlıses, konuşmalarına dikkat et. O geçirdiğin alt yazıları yediririm sana sonra. Ben hayatımda hiç kimseye talimat verip de “Bu adamı öldürün” demedim. Beni sinirlendirme! Kıskançlığı bırak! İstemez miydin arkadaşın doğursun?

 

“İbrahim Tatlıses: Ben cahilim...Bana öyle demişler...Parmağını sallayarak “İbrahim Efendi kendine gel”  diye konuşmuş. Ben senin o parmağını alır, kulağını kaşındırırım. Kafan çalışmıyorsa ben ne yapayım. Beni kendinize benzetmeyin. Sayın Ersoy Efendi yanlış konuşuyorsun. Kimsin, sen nesin?”

 

Ayıptır. Böylesine bir düzeysizliğe hakları yok. Belki bu şekilde reytinglerini arttırıyor olabilirler, ancak kendilerinden ve kişiliklerinden kaybediyorlar. Bazı kesimlerin hoşuna gitse dahi, bizim kesimimizdeki insanları kaybediyorlar.

 

Gerçekten ayıptır.

 

 


Alışverişe kahve molası…

 

 

Neslihan Özyükseler’in Pegasus Yayınları’ndan  (02122442350) çıkan kitabının adı bu : “Alışverişe Kahve Molası”.

 

Aşk ve alışveriş kadınlar için kapı komşusu, Neslihan da kitabında detaylı olarak bu ruh halini anlatıyor.

 

Günlük işlere mola verip, hem aşktan hem de alışverişten biraz uzaklaşıp okunulacak bir kitap…

 

Yaza yaklaştığımız bugünlerde, dinlenmek için ideal..

 

 

 

 

PARLAMENTERE DAHA DA

FAZLASINI VERELİM...

 

Son günlerde özellikle medyamızın en populist konularından biri, parlamenterlerin seçim öncesinde alacakları maaşları geri vermeleri. Öyle manşetler, öyle köşe yazıları okuyorum ki, emin olun garibime gidiyor. Aslında o manşeti atan, yazıyı yazanlarda alkış aldıklarını bildiklerinden dolayı, kampanyayı ısrarla sürdürüyorlar. Parlamenteri aç gözlü, birkaç bir YTL için oyunlar çeviren bir grup konumuna koyuyoruz. Sonra da, anketler yayınlayıp “halk panlamentoya güvenmiyor, askere güveniyor” diye ders veriyoruz. Parlamentomuzu kendi elimizle zedeliyoruz.  Sonra ülkenin geneli bir güven abidesiymişte,  oradan gelen  milletvekillerimis öktü örnek oluşorlarmış gibi, garip bir hava içindeyiz.

 

Biliyorsunuz, seçim tarihi 22 Temmuz. Bu tarih Yüksek Seçim Kurulundan çıktı. Parlamenterler de üç aylık maaşlarını 15 Temmuz’da alacaklar.

 

İddia şu: Çalışmayacak, hatta bazıları seçilemeyecek, buna rağmen, bu parayı ceplerine atacatlar. Haksız kazanç elde edecekler. Parayı geri versinler.

 

Beyefendiler, hanımefendiler...

 

Yapmayın,etmeyin.

 

Bunca sorumluluk verdiğimiz bu insanlara bu parayı fazla görmeyin. Üstelik, tamamen teknik bir nedenle  ortaya çıkan bir durumdan domayı, bu insanları haksız şekilde suçlamayın.

 

Bırakın... Helal olsun, deyin.

 

Gerçektende bu panlamento çok çalıştı. Bu parayı fazlasıyla haketti. Üstelik, unutmayın ki bugün Türkiye’nin geldiği düzeyde, Türk parlamenterlerine verilen 8.200 YTL aylık çok azdır. Belki içlerinde  çalışmayanı, haketmeyeni vardır. Ancak neden hepsini cezalandırıyoruz? Aksine, onlara daha fazla olanak sağlamalıyız ki, daha fazla verim isteyelim.

 

Türk parlamenterlerinin bugün kadrosu yoktur. İnceleme yapacak yardımcıları, sekreteryası, büyük olanakları bulunmamaktadır.

 

Asıl haksızlığı bizler yapıyoruz.

 

Bu insanları cezalandırmak, fakirlik edebiyatı yapmak yerine, medya asıl öğretmenlere, polislere ve yargıç-savcı kesimine sahip çıksın. Cumhuriyetin temelini kollayıp koruyan bu insanlara daha düzgün bir hayat sağlanmasi için hükümetleri ve parlamentoyu sıkıştırsın.

 

Ucuz tiraj ve reyting satın almak için bu haksızlığa göz yummayalım.

 


 

İSKİT’TEN DİPLOMASİ

DERSLERİ...

 

Temel İskit’i yürüyen kütüphaneye benzetirim.  Yıllarını diplomasi  adamış, şimdi de (emekli olduktan sonra)  DİPLOMASİ adlı kitabı yazmış, nadide diplomatlarımızdan biridir.

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları  (ISBN 975-6176-77-6) arasına giren DİPLOMASİ, bu konuya biraz olsun merak duyanların dünyasını değiştirecek nitelikte bir kitap.

 

Adı üstünde, Diplomasi sanatını anlatıyor. Ne olduğunu, ne olmadığını gösteriyor. Özellikle “ne ABD, ne AB. Bağımsız Türkiye” diye, sokakları inleten Ulusalcılarımızın okumalarını tavsiye ederim. Bu sloganın nasıl boş olduğunu, bu kitabı okuyanlar çok daha iyi anlayacaklardır.

 

Temel İskit bizlere nefis bir eser hediye etti. Emekliliğin,  tüm birikimlerin bir süzgeçten  geçirilip bu topluma yansıtıldığı bir dönem olduğunu göstermiştir. Ne kadar teşekkür etsek azdır.

 


Jülide ile Hilmo’nun hikayesi…

 

Rahmi Turan’ın, Bilgi Yayınevi’nden (03124344998) çıkan kitabı “Dağların Sesi”, vahşi dağlarda yaşanmış bir aşkın hikayesini anlatıyor.

 

Hilmo, kulağının dibinde vızıldayan kurşunlarla dalga geçen bir teğmen.

 

Jülide, bahar çiçeği kadar taze ve güzel bir genç kız.

 

Zor koşullarda, dağlarda yeşeren bir aşk.

 

Keyifle okuyun derim.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz