Mehmet Ali Birand
 
KURTLARA YASAK GEREKMİYORDU...
 
 

KURTLARA YASAK

GEREKMİYORDU...

 

Ben, yayıncılıkta yasaklarla bir yere varılamayacağına inananlar arasındayım. Belirli ilkeler konur, bu ilkeler yasalarla güçlendirilir. Bundan sonrası, yayıncı kuruluşların iradesine bırakılır. Yayıncı kuruluşlar, sadece yasalar veya temel ilkelerle  çizilen sınırları korumakla yetinmezler. Kamuoyundaki  ortama, günün koşullarına göre kendi kurallarını koyarlar ve uygularlar. Bu yaklaşım, uygar ülkeler için geçerlidir. Ne yazık ki, işler bizde böyle yürümüyor.

 

Yayıncılarımız ne yasa, ne ilke tanırlar. Tek amaçları yasa ve ilkeleri delmektir. Reyting veya tiraj için ne gerekirse yaparlar.

 

İşte bundan dolayı da, piyasa bozuldu ve bu defa kendi arasında anlaşamayan yayıncıların başına, sopalı bir jandarma getirildi :RTÜK.

 

RTÜK’ü bugünlere taşıyanlar bizleriz.

 

Dünyadaki uygulaması, bir yönlendirici olmanın ötesine geçmeyen RTÜK’ü bizler sansürcü konuma getirdik.

 

Bu tutumumuzu da hala  sürdürüyoruz.

 

İşte, Kurtlar Vadisi olayı bunun tipik bir örneği.

 

Bu diziye bizler özel  anlamlar verdik. Başbakan dahil hepimiz övdük. Olayın basit bir kurgu olduğunu unuttuk. Yapımcılar dahi hepimiz, farklı nedenlerle reyting tutkusuna kapıldık.

 

İşte bugün geldiğimiz nokta.

 

Bu noktada RTÜK’ü suçlamayalım. Eğer mutlaka bir suçlu aramamız gerekiyorsa, hepimizin bunda payı var. Yapımcı da, yayıncı da, reklam veren de ve alkışlayan da...

 

Kurtlar vadisi basit bir filmdir. Neden bu kadar abartıyoruz? Nedeni basit: Biz böyleyiz...

 


 

SAYGINLIĞIN ÖLÇÜSÜ, NEYİ

DESTEKLEDİĞİNİZE BAĞLIDIR

 

Bir millet, bir kurum veya bir insanın saygınlığını neye göre ölçeriz? Hangi kıstasa göre puan veririz?

           

Bu sorunun iki yanıtı vardır.

           

Bunlardan biri,  kişi, kurum veya milletin neye karşı olduğuna bakılarak karar verilir.

 

Bağırarak, çağırarak,  kişi, politika veya fikirleri yerden yere vurursunuz. Sürekli şekilde tepki gösterirsiniz. Eleştirileriniz öylesine katı, öylesine yıkıcıdır ki, fırtınalar estirirsiniz.

 

Bu yaklaşımınızla saygınlık kazanamazsınız.

 

Saygınlık kazanmanın bir tek yolu vardır. O da, neyi desteklediğinizi, neye taraf olduğunuzu göstermektir.

 

İlki,  yıkıcı bir yaklaşımı simgeler. Çatık kaşlar, yüksek ses ve sadece eleştiriye yönelik bir söylem. Bu yaklaşım çok kolaydır. Böylelerini  hergün okuyor veya dinliyorsunuzdur. Birgün dahi ağızlarından olumlu veya yapıcı bir söz çıkmaz. Yaklaşımları hep terstir. Belki söylediklerinden birçoğuna katılırsınız, ancak genel yaklaşımlarını benimsemezsiniz.

 

Bu insanlar saygınlık statüsünü elde edemezler.

 

Saygın millet, saygın kişi veya saygın kurum ise, tam aksine neyi desteklediğini ve neden desteklediğini ortaya koyar.

 

Fikir Özgürlüğünden yanadırlar.

 

Demokrasiden yanadırlar.

 

İnsanlıktan yanadırlar.

 

Millet olarak, neden bu değerleri benimsediklerini anlatırlar.

 

Kavga etmezler. Bağırıp çağırarak görüşlerini açıklamazlar.

 

Sizi ikna etmeye çalışırlar.

 

İşte o millete, o partiye, o lidere, o kişiye saygınlık damgası vurulur.

 

Etrafımıza baktığınızda ne görüyorsunuz ?

 

Daha çok “neye karşı olduklarını” anlatanlar mı, yoksa “neyi desteklediğini söyleyenler mi çoğunlukta?”

                       



ROMANYA’DAKİ GECE

MUHTEŞEMDİ...

 

Çarşamba akşamı çok hoş bir davetteydik. KANAL D, Romanya’da yayına geçiyor. Bu Kanal D tamamen Rumenler tarafından yönetiliyor. Yatırımın %75’i Doğan Yayın Holding, yüzde %25’i de  Romanya’daki en büyük medya gruplarından  biri sayılan  İsviçre kökenli Ringier’e ait.

 

Kanalın açılış daveti çok görkemliydi. Eski diktatör Çevuçesku döneminde yapılan ve dünyanın (Pentagon’dan sonra) en büyük binalarından biri sayılan  Parlamentonun tören salonunda yaklaşık 800 kişinin katıldığı  gösteri çok başarılı geçti. Doğan Yayın Holding’in, Türkiye’den özel olarak getirdiği 100 kişilik davetlilerin yanısıra, Romanya siyasetinin en önemli isimleri de gelmişti.

 

Aslında, Romanya politikasındaki son gelişmeler, bizi pek aratmıyor. Cumhurbaşkanı ile Başbakan kanlı bıçaklı kavgalılar ve hükümet, Cumhurbaşkanı’nı görevden uzaklaştırmak için özel bir yasa hazırlıyor. Cumhurbaşkanı da, Başbakan’ı köşeye sıkıştıracak ne gibi adım varsa, hepsini atıyor. Anlayacağınız tam bir kargaşa yaşanıyor. Buna rağmen gece hem renkli, hem de büyük katılımlı geçti.

 

Ancak yine de, bizler için gecenin en renkli isti, GS’lı HAGİ idi. Artık futbolu bırakmış, “para kazanıyorum” diyor. Etrafı hemen sarıldı ve bol GS’lı sohbetler yaptık.

 

Aydın Doğan’ın en prestijli yabancı davetlisi eski Alman Başbakanı Schröder idi. O da “Hayatımdan ne kadar  memnunum bilemezsiniz. Artık sadece istediğim işleri yapıyorum. İstemediklerimi reddediyorum” dedi. Onunla konuşmalarda söz dönüp dolaşıp Avrupa Birliği’ne geldi. AB’yi suçladı ve Türkiye’ye yanlış bir yaklaşım gösterildiğini söyledi. Sonunda da ekledi: “Fazla ciddiye almayın. Bir süre sonra AB Türkiye’yi reddedemeyeceğini anlayacak” dedi.

 

Gecenin bence en hoş yanı, Romanya yatırımının öncülüğünü yapan Begümhan Doğan Faralyalı’nın konuşması ve sonunda  tüm kanal ekibiyle birlikte sahnede dans etmesiydi. O kadar tatlı, o kadar içten bir konuşmaydı ki,  Rumenler ayakta alkışladılar.

 

Bizim kuşağımız için, yurtdışına yatırım yapan Türk firmaları alkışlamak yeni bir olgu. Meğer ne hoş bir hismiş. İnsanın kendine güveni artıyor. Gurur duyuyorsunuz. Koltuklarınız kabarıyor.

 

Bu manzarayı görünce, gerçek milliyetçiliğin, gerçek vatan sevgisinin ne olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Milliyetçiliğin, fikirlerini beğenmeyenleri öldürmek, olay çıkartmak değil, Türkiye’nin gerçek gücünü yatırımlarla dünyaya göstermek olduğunu daha net gözlüyorsunuz.

 

 


YENİ BİR AYRILIĞA MECALİM YOK

 

Mesut Yar’ın Truva Yayınları’ndan çıkan (0212 5138544) adlı kitabı  2002 yılında çıkan Ölüler Kitabı”nın genişletilmiş ve yeniden düzenlenmiş hali. Bambaşka bir tatta ve olgunlukta.

 

İçinde herkesi, çocukluğuna götüren sakız reçelleri, mahalle dostlukları, çocukluk tatları, ayrılıklar ve mecalsizlikler var...

 

Mesut, gazeteci kimliğiyle insani duyarlılıklarını ve kendine has bakış açısını birleştirmiş, ortaya keyifli bir kitap çıkmış.

 

 

 

“İKTİDARA TAŞIYAN KADIN”

 

Gazeteci Ayla Özcan’ın “Emine Erdoğan”ı anlattığı kitabı, Birharf yayınlarından (0212 2455510) çıktı. Özcan, farklı bir Emine Erdoğan portresi çiziyor bize. Hırslı ve kararlı bir kadın imajı ile Türkiye’nin yakın tarihindeki kimi sorulara da yanıt buluyorsunuz. Bir gazetecinin bakış açısıyla...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz