Mehmet Ali Birand
 
AFERİN TÜRKİYE’YE
 
 

AFERİN TÜRKİYE’YE

 

Uzun yıllardır, Türkiye sürekli şekilde, gelişmelerin dışında kalmakla, seyirci gibi davranmakla, ön almamakla suçlanmıştır.

 

Türkiye, hep başkalarının attıkları adımlara tepki gösteren bir ülkeydi. Bütün gazetecilik yaşamımda  sürekli  bu uyuşukluğumuza  tepki göstermişimdir. İlk defa, son yıllarda Türkiye -iyi veya kötü, doğru veya yanlış- inisiyatif alan, öne çıkan bir ülke konumuna girdi. Başkalarının oynadıkları oyunun figüranı değil, başrol oyuncusu oldu.

 

AB’ye karşı son limanlar adımı bu tutumun en ilginç açılımlarından biri.

 

Atılan adımla hiçbir şey elde edilemeyebilir. Avrupa Birliği, Ankara’nın önerilerini görmezden gelebilir.

 

Bunların hiç önemi yok.

 

Önemli olan, Türkiye’nin inisiyatifi elinde tutması ve oyun yapıcı ülke konumuna girmiş olmasıdır.

 

Ankara doğrusunu yaptı.

 

Avrupa Birliği’nin kafasını karıştırdı. 25 ülke arasındaki çatışmayı arttırdı. Bölünmeyi genişletti.

 

Uzunca bir süredir ilk defa Rumlar “hayır” diyen taraf oldular. Bütün operasyonun amacı da buydu. Buna “Kafaları karıştırma, AB’yi bölme harekatı” demek çok doğru olur.

 

Bu yaklaşım, eskiden yapılmış önerilerin ambalajının değiştirilip yeniden satılmasından başka bir şey değil. Ancak önemli olan, ne sattığın değil, neyi nasıl sattığındır.

 

Bırakın, Rumlar reddetsinler.

 

Bırakın, Finliler yetersiz olduğunu söylesinler.

 

Bırakın, Almanya ile Fransa bu öneriyi küçümsesinler.

 

Hiç önemli değil.

 

Türkiye’ye destek veren ülkeler (başta İngiltere, İsveç, İtalya, İspanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti) bu öneriyi alıp “Bakın Türkler çözüm arıyor. Esnek davranıyorlar. Hadi Rumlar da hareketlensinler” diyeceklerdir.

 

Bakın göreceksiniz, önümüzdeki hafta boyunca bu öneriler konuşulacak. Üzerinde pazarlıklar yapılacak. Türkiye yeni adımlar atacak, Rumlar gerileyecek, AB farklı davranacak.

 

En ideal sonuç -hiç sanmıyorum ancak- limanlar konusunun tümüyle sonuçlanmasıdır. Sanmıyorum, zira ne Rumlar ne de AB’nin HAYIR cephesi buna izin verir.

 

Eğer, 14-15 Aralık doruğuna kadar ki süreçte;

 

  1. Merkel’in önerdiği 2007-2009 arası yeni bir rapordan vazgeçilirse,
  2. Askıya alınması önerilen bölüm sayısı 8’den 5’e indirilirse, Türkiye kazanmış olacaktır.

 

Hiçbir uluslararası pazarlıkta her istediğinizi elde edemezsiniz. Birazını alır, birazını verirsiniz. İşte Türkiye’nin hesabı budur ve doğru bir hesaptır.

 

Pısırık, sadece tepki gösteren ve başkalarını suçlayan bir Türkiye mi? Yoksa inisiyatifi ele alıp iyi satranç oynayan Türkiye mi?

 

Ben böyle bir Türkiye görmek isterim.

 


 

ACARLAR’IN KATLİAMINDAN

DEVLET SORUMLUDUR…

           

Ne Acarlar’ı tanırım, ne Acarlar’da evim var. Yine de değinmeden edemeyeceğim. Zira hayretler içindeyim.

 

Bu olay yıllardan beri gözlerimizin önünde cereyan ediyor ve yeni farkına varılıyor.

           

Acarkent adında bir kent inşa edildi. Hepimiz gittik dolaştık. Kimimiz beğendi, kimimiz çok taş yığını olduğunu ileri sürdü. Bazılarımız  beğendi ve paralar ödeyip evler satın aldı.

 

Ardından, şimdi de Acaristanbul’un yapılması başladı.

 

Milliyet’deki şu resim yayınlanana kadar durumun felaketinin farkında değildim. Herhalde Milliyet de farkında değildi ki, o zamana kadar ilgilenmedi ve Orman Bakanı Pepe’nin olay yaratan demecinden sonra harekete geçti.

 

Pepe’ye göre, Acarlar yüzde 6’lık inşaat yapma izni aldı oysa yüzde 60’lık inşaat yaptı. 1 milyon ağaç kesti ve gelen memurları da tabancalarla kovaladılar.

 

İsmet Acar ise, tam aksini iddia ediyor.

 

Ayrıntılarını bilmiyorum, ancak ben İsmet Acar’ı sorumlu bulmuyorum. Elinde verilmiş izinler var. Nasıl elde etmişse etmiş. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir müteahhite böyle bir olanak verirseniz, o da daha fazla para kazanmanın yolunu arar. Hiç kimse “Devlet bana izin verdi, ancak tabiat bozulmasın” diye milyonlarca dolarlık bir karı reddetmez. Sorumluluk, o güzelliği koruması gerekenlerindir. Planlamayı yapacak ve uygulayacak olanlarındır.

 

Hiç kimse aksini söyleyemez. Asıl sorumluların listesi ortadadır:

 

Acar’a  bu izinleri verenlerdir.

 

İzinleri verdikten sonra hiçbir şekilde kontrol etmeyenlerdir.

 

Rüşvet karşılığı, her türlü uygunsuzluğa göz yumanlardır.

 

Devlet sorumluları, belediye başkanlarıdır.

 

Orada ağaç kesileceğini kimse bilmiyor muydu? Bölgenin böylesine dramatik biçimde değişeceğinin farkında değiller miydi?

 

Bakan Pepe, ya bürokrasiyi görmezden gelip sadece Acar’ın üstüne gidiyor veya devletin bürokrasisi doğru izinleri verdi ve Pepe yanlış şeytanı taşlıyor.

 

Ortada birileri yanlış yapıyor. Ancak kimin veya kimlerin gerçekten yanlış hareket ettiğini bir türlü çıkaramıyorum. Benim asıl peşini bırakmak istemediklerim, devlet ve belediyelerdeki eşkıyalardır. Onların yüzünden tüm güzelliklerimizi kaybediyoruz. Belediyelerdeki hırsızlar yüzünden sahillerimiz her gün bozuluyor.

 

Bunun aksini ispatlayabilen varsa, beri gelsin…

 

           

 

RTÜK’ÜN BASKI YAPMASINA

GEREK VAR MIYDI ?

           

Gazetelerde okumuşsunuzdur. RTÜK baskı yapınca, dört büyük kanal ortak bir kararla bazı magazin programlarına çeki düzen verme girişimi başlattı.

           

Buna göre, Semra Türk, Meriç Erkan, Faik Öztürk, Caner, Tülin, Safiye Soyman, Ahu Tuğba gibi ekranları istila eden bazı isimlerden kaçınılacak. Magazin programlarındaki seviyesizliğin göstergesi bağırış çağırışlı programlardan vaz geçilecek. Reyting getirdiğinden dolayı TV’lerin gözdesi durumuna giren bazı isimler de bu şekilde ekranlardan uzaklaşacaklar.

           

Ben çok merak ediyorum. RTÜK’ün böyle bir baskı yapmasına gerek var mıydı ? Dört büyük kanal bir araya gelerek aynı kararları alamazlar mıydı ? Sağduyu ile hareket edemezler miydi ? Sadece reyting getiriyor diye, çıtanın bu kadar inmesini yasaklayamazlar mıydı ?

           

Hayır, yapamazlardı.

           

Nedeni de basit: Zira birbirlerine güvenemezlerdi. Söz verip, imzalar koyduktan iki gün sonra anlaşmaların bozulacağını bildiklerinden dolayı adım atamazlardı.

           

Ne zaman ki büyük abi geldi. Elindeki sopayı gösterdi. İşte o zaman herkes hizaya girdi.

           

Her konuda aynı şekilde hareket ediyoruz.

           

Ekonomimizi düzeltmek için IMF sopasını beklemedik mi ?

           

İnsan Hakları için Avrupa Birliğini’nin sopası gerekmedi mi ?

           

Söyleyin bana, dışımızdan bir baskı gelmeden, kendi kendimize neyi başarabildik ?

 

 

 

TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİNDE

 TARİHİ GERÇEKLER

 

Prof. Dr. Aysel Ekşi editörlüğünde, “Belgeler ve Tanıklarla Türk Ermeni İlişkilerinde Tarihi Gerçekler” adlı kitap Alfa Yayınları’ndan (0212 513 34 20) çıktı.

 

Bugüne dek Türk-Ermeni İlişkileri ve sözde soykırım üzerine çok fazla kitap yayınlandı. Bu kitap da  onlara değerli bir katkı koyacak cinsten. Özellikle de, Türkiye’nin her zaman için gündeminde kalan bu konu hakkında her gün yeni bir sayfa açılıp yeni iddialar ortaya atılırken…

 

Bu kitapta sözü olanlar ise, Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği adı altında bir araya gelen bir avuç aydın. Kitap, bu aydınların çeşitli toplantılarda, panellerde sundukları bildiri, tartışma ve bu çerçevede yapılan arşiv çalışmalarından oluşuyor. Kitapta farklı kaynaklardan ve zihinlerden gelen bilgi ve yorumlar var. Bu da  okuyucunun  Türk-Ermeni ilişkilerine bakışının geniş bir perspektifte olmasını sağlıyor tabii.

 

Hep güncel olan bu konuyu bir de bu kitaptan okuyun derim…

 

 



İnternetten bir istatistik;

 

Almanya’da                 70 bin sağlık kurumu...   8 bin kilise,

Fransa’da                    60 bin sağlık kurumu...   9 bin kilise,

Türkiye’de                   7 bin sağlık kurumu... 77 bin cami.

 

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz