Mehmet Ali Birand
 
MUSTAFA KOÇ KAPTAN KÖŞKÜNDE
 
 

MUSTAFA KOÇ

KAPTAN KÖŞKÜNDE


Bu hafta Koç Holding’in kaptan köşküne oturan Mustafa Koç’un medya’nın bir bölümüyle yaptığı yemek dikkatleri çekti.


Mustafa Koç’un yaklaşımı, Koç grubunda yeni bir dönemin başladığını gösteriyordu. Ailenin giderek geri plana çekildiği ve kararları profesyonel yöneticilere bırakma sürecine girdiğinin işaretleriyle dolu bir toplantıydı.


Eskiden, Koç grubunun devlete çok yakın durması, hatta demokrasi askıya alındığında fazla sesini çıkartmaması eleştiri konusu olmuştu. Mustafa Koç konuşmasında ısrarla demokrasi ve Avrupa Birliğini savunarak, grubun yönünü gösterdi.


Koç grubu Türk özel sektörünün temel direklerinden biridir. Bu grup ne kadar sağlam olursa, Türk ekonomisi de aynı oranda sağlam  bir yapıya kavuşur. Bu açıdan bakıldığında, Mustafa Koç’un omuzlarına aldığı sorumluluğun önemi daha da belirginleşiyor.




ARİA TAHKİM

KONUSUNDA HAKLI


ARİA’nın sonunda sabrı taştı.


Farina son derece nazik bir insan. İki yıldır çalmadığı kapı kalmadı. Açıklamalar yaptı, gazetecileri topladı ve “Türkiye verdiği sözü tutmalıdır” dedi.


Türkiye ise, her zamanki gibi, çözemediği veya çözmek istemediği sorunları sürekli erteledi. Oysa ARİA ( Türkiye İş Bankası ile İtalyan TIM – Telecom İtalia Mobile- ortaklığı) 2,5 milyar dolarlık yatırımı yaparken, (bugüne kadar yapılan yatırım toplamı 4 milyar dolar) Türk devleti  ile bir de anlaşma imzalamıştı. Kendi vericilerini tamamlayana kadar, daha önce kurulmuş TURKCELL ve TELSİM’in vericilerinden yararlanacak ve karşılığında da belirli bir ücret ödeyecekti. Ancak bu iki şirket astronomik rakkamlar isteyince, ARİA devletin kapısını çaldı. Anlaşmasının uygulanmasını istedi.


Devlet kurumları ne yaptılar biliyor musunuz?


Önce bir süre topu birbirlerine attılar. Ardından Danıştay’ın fikrini (!) sordular.


ARİA bu komediden bıkınca Uluslararası tahkime başvurdu ve Türkiye’yi  şikayet etti. Şimdi Ankara’da büyük telaş var. Zira son derece önemli bir prestij kaybı söz konusu...


Eee ne demişler?


Kendi düşen ağlamaz.


BÜYÜK KADIN

ŞİRİN DEVRİM


Şirin Devrim’in “Şirin” adlı anılarını, (Doğan Kitap -0212 677 06 20)  eşim Cemre dün gece sabaha kadar okudu ve yakından tanıdığı Şirin teyzesini yeniden hatırladı:


“Şirin teyzeyi New York’ta 5-6 yaşında tanıdım.  Annemin en neşeli, en patırtılı arkadaşıydı ve bence annemden  sonra dünyanın en güzel kadınıydı. Upuzun bir boy, siyah kıvırcık saçlar, kalkık kaşlar... Zaten manken olarak çalışıyordu. Annemi de  kandırmış, o da bir yıl New York’ta büyük bir modaevinde mankenlik yapmıştı. İkisi yan yana  görülecek bir manzaraydı.


Kocası Wes o kadar yakışıklıydı ki, o küçük kafamla eninde sonunda Hollywood tarafından  keşfedileceğine inanırdım. “Flash Gordon”  adlı televizyon serisinde 3 saniyelik rolünü büyük bir hayranlıkla izlemiştim.


1954’de Amerika’dan aynı gemiyle döndük. Gümrükten geçirmek için (o zaman Türkiye’de herşey yasaktı) Amerika’dan aldıkları kumaşları günlerce büzüp acayip etekler haline sokmaları hala gözümün önündedir.


Amerika’dan dönüş galiba o dönüş oldu. Ondan sonra Şirin teyzenin “Şirin” adlı kitabında yazdığı birçok olaya genç kız olarak uzaktan, yakından şahit oldum. Aşklarına, tiyatro’daki o muhteşem rollerine, acılarına...


Babası öldüğünde Cenevre’de o, ben, annem, kardeşi Nejad Devrim beraber olduk. Nejad Devrim hayatımda gördüğüm ilk  “Paris’te yaşayan bohem ressam” idi. Aliye Berger, Füreyya, Suat Şakir gibi normal hayata sığmayacak  büyüklükteki o insanları sayesinde tanıdım. Biri bir tablo hediye etti, biri de kolej mezuniyetim için bir seramik pano. Suat Şakir ise elimden tutup Side’yi gezdirmişti... Ve küçük bir anı daha:  Amerikan Kolejinde “Abdülaziz” adlı bir piyesde başrolü oynuyordum. Onun tiyatrodan bana temin ettiği paşa üniforması içinde ne yakışıklıydım! Küçük sınıflardan bir kızdan aşk mektubu bile aldım!


Şirin teyzenin hayatının varoşlarında yaşadım belki ama onun hep söylediği  “tünel’in sonundaki ışık” aklımdan hiç çıkmadı.


İşte bütün bunları kitabında gün ağırıncaya kadar  büyük bir zevkle okudum. Demek dolu dolu yaşamak, kadın olmak buymuş diye düşündüm. Ellerin sağ olsun çocukluğumun Şirin teyzesi...”





Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- BAŞKA BİR DÜNYAYA GİTTİM VE BAKIN NELER GÖRDÜM…
- Levent telgrafçıları başta, hepinize teşekkür ederim
- Dürrüşehvar Sultan’da öldü...
- 12 EYLÜL BELGESELİ BENDEN İZİNSİZ SATILIYOR
- TARKAN’A ÇÖZÜM BULSAK KÖTÜ MÜ OLURDU?
- POWER FM’İN GÜCÜ…
- Kuşadası toparlanıyor...
- BURSA CEZAEVİNDEN MESAJ VAR…
- Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan...
- Bodrum belediyeleri: Altın yumurtlayan kazları kaçırmak üzeresiniz
- Lig şimdi yeniden başlıyor...
- Teşekkürler...
- EMİNİM, MÜFTÜ ŞAKA YAPMIŞTIR
- Artık kime inanacağımızı şaşırdık
- Beş gün başka bir dünya'da yaşadım…
- "... Sesimi duyan var mı?"
- Türk kaptanı, Kenyalı rehber kadar olamıyor…
- Ya program ya da koalisyon çökecek
- Kırmızı ışıkta durmayan
- Bilmem farkında mısınız...
- Bu kupa kime ne kadar kazandırdı…
- ALATON’UN KATKILARI
- GS ligden, kendi kararıyla çekilmeli
- Türkiye, Süper Lig mücadelesinde
- Dayatma olmadan hareket edemiyoruz