AB, TÜRKİYE
İÇİN KARARSIZ…
Avrupa Birliği ile ilişkilerde zorlu bir start verildi. Ancak tek değil, birkaç finiş çizgisi var. İlki Aralık ayındaki Kopenhag doruğu. Eğer Kopenhag’da istenilen elde edilmezse, 2002-2003 dönemindeki doruklardan birinde de aynı sonucu alabiliriz. Yani AB ile katılım müzakerelerinin başlama tarihi saptanabilir. İşki bu müzakereler, 12 aday ülkenin tam üyelikleri resmen uygulamaya girmeden önce başlasın.
Türkiye’nin tercihi, bu perspektifin Kopenhag’da elde edilmesinden yana. Ancak, gerçekleşmezse de tren tamamen kaçmıyor. Treni yakalamak, güçleşiyor.
15 AB üyesi dışişleri bakanlarının geçen hafta sonu Kopenhag’daki toplantılarından Türkiye’ye yansıyan tek manşet, AB komisyonu’nun genişlemeden sorumlu yetkilisi Verheugen’in “Türkiye tarih beklememeli” sözüydü. AB karşıtları hemen ellerini ovuşturmaya başladılar. “Gördünüz mü, biz haklı çıktık. Ağzımızla kuş tutsak, adamlar oralı olmayacaklar” diyerek, garip bir keyif duyuyorlar. Sanki onların yaşadıkları Türkiye farklı bir ülkeymiş gibi davranıyorlar.
Neyse, bu tipler zaten tedavi edilemezler. Bundan dolayı boş yere zaman harcamayalım.
AB, HALA KARAR
VEREBİLMİŞ DEĞİL…
Kopenhag’daki Dişişleri bakanları toplantısında, Türkiye ile ilgili henüz bir görüş birliğine varılamadığı ortaya çıktı. Bu köşe’de daha önce de değinmiştik. 15’ler Türkiye konusunda hala kararsızlar. Zira, müzakerelerin başlama tarihini verseler, Türkiye’yi 7-8 yılda tam üye statüsünde bulabileceklerinden korkuyorlar. Kendilerini henüz bu konuda hazır hissetmiyorlar. Ancak öte yandan da, Türkiye’nin çabalarını desteklemek, Ankara’yı kırmamak istiyorlar.
Kopenhag’daki toplantıya katılan, bazı AB üyesi ülke diplomatıyla yaptığım konuşmalardan aldığım izlenim, “hem Türkiye ile olmuyor, hem de Türkiye’siz olmuyor” şeklinde…
ACABA UYGULAYACAK MI?
AB Komisyonundaki hava da farklı değil.
Çıkarılan uyum yasalarının son derece önemli olduğu, Türkiye’nin cesur adımlar attığı kabul ediliyor ve arkasından da şu sözler ediliyor:
“… Katılma müzakereleri için tarih verilebilmesi kriterlerin tümüne uyum gerektirmektedir. Oysa Türkiye’nin eksikleri çok. Sayısız yönetmelik çıkması, düzenlemelerin tamamlanması lazım. İşkence iddiaları hala sürüyor. Dernekler üstündeki kısıtlamalar hala bitmedi. Milli Güvenlik Kurulu yerinde duruyor. Böyle bir durumda tarih verilemez. Daha gidilecek yolunuz var. Biz yapacağımızı yaptık, bundan sonrası AB’ye ait diyemezsiniz. Kendi kendinizi aldatmış olursunuz. “
Bu sözlerin altında “Türkiye yasa yapar ancak uygulayamaz. Gözümüzü boyar ve eski yaklaşımını sürdürür” kuşkusu yatıyor.
SEÇİMİ BEKLEYELİM
AB Komisyonu ve üye ülke başkentlerindeki diğer öncelikli bekleyiş 3 Kasım seçimlerinin sonucu. Bana bu konuda konuşanlar, niyetlerini hiç saklamadılar. Eğer MHP’li bir koalisyon çıkarsa, çok rahatlayacaklar. Zira MHP’nin mevcudiyeti, AB’ye uyum yasalarının uygulanmayacağı sinyalini verecek. Dolayısıyla, onlar da bir tarih vermek konusunda çekimser davranacaklar.
AKP’li bir koalisyondan, AB karşıtı yaklaşım çıkmayacağını biliyorlar. Ancak AKP ile sorunları, bu partinin İslamcı etiketini taşıması. Washington’un da bu etiketten son derece rahatsız olması. ABD’deki duyarlık, AB’yi de etkiliyor.
SONUÇ: BASTIRMAK
VE ANLATMAK GEREKİYOR
Önümüzdeki aylarda, yokuş yukarı bir mücadeleye girmemiz gerekiyor.
Bir yandan, eksiklerin tamamlanması, yönetmeliklerin çıkması için hızlı bir çaba şart.
Öte yandan da, karar mekanizmalarını etkileyen başkentler ve Brüksel’i etkilemek için, kolları sıvayıp yollara dökülmek gerekiyor. Bu açıdan “Biz yapacağımızı yaptık. Bundan sonrası AB’nin işi” diyemeyiz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|