AB SEÇİMLERE
KAYGIYLA BAKIYOR
KOPENHAG
Mesut Yılmaz ile birlikte, Avrupa Birliği dönem başkanı Rasmussen görüşmesine gittim. AB’nin dönem başkanlığı çok önemlidir. Eğer belirli bir konuyu hızlandırmak isterlerse, işi kolaylaştırabilirler. Eğer istemezlerse, yokuşa sürdürebilirler.
Rasmussen, geçen Nisan ayında Ankara’ya gelmişti. Uzun bir konuşma yapmıştım ve bana “Türkiye, Kopenhag siyasi kriterlerini tamamladığı taktirde tarih alacaktır” demişti. Bu defa yine görüştük ve tepkisi “Türkiye şimdi, Avrupa’ya Nisan ayına oranla daha yakınlaştı” oldu.
Avrupa halen tatilde. Eylül’ün ortalarına kadar tam anlamıyla toparlanamaz. Bundan dolayı da, AB’nin nabzını tam anlamıyla tutabilmek güç. Ancak dönem başkanı olan Danimarka “ilk izlenimi” verme açısından önemli bir duraktı.
Konuştuğum diğer AB yetkililerindeki şaşkınlığı burada da hissettim. Başbakan Rasmussen açıkça, “şaşırdım” dedi.
Nedenini de şöyle anlattı:
“… Ben de politikacıyım, bilirim. Böylesine önemli ve böylesine duyarlı konuları, hele seçim kararı aldıktan sonra kimse oylamak istemez. Seçim sonrasına bırakmayı tercih eder. AB uyum yasaları, eğer böylesine bir ortamda ve böylesine önemli bir farkla geçtiyse, bu Türkiye’deki siyasi kararlılığı gösterir. İşte bu yönden şaşırdım..”
Danimarka Başbakanına göre, Türkiye şimdi AB’ye daha yakınlaştı. Ancak, henüz herşey bitmiş değil. Kopenhag kriterlerinin geri kalanları (en zorluları geçtikten sonra, diğerleri önemli sayılmıyor) ve daha da önemlisi, reform paketinin “uygulanması” sorunu var.
AB, UYGULAMA
KONUSUNDA KUŞKULU
Türkiye geçmiş yıllarda Avrupayı o kadar aldatmış veya yanıltmış ki, önemli bir güvensizlik sorunu yaşanıyor.
Türkiye’nin anlaşmalara imza atıp sonradan uygulamamasına öylesine alışılmış ki, şimdi yoğurt üflenerek yeniliyor. Türk bürokrasisinin “nasıl uygulayacağını” değil, “nasıl uygulayamayacağını düşünerek” yasa değişiklikleri yaptığı, herkes tarafından biliniyor. İşte bundan dolayı, AB şimdi “uygulama” konusunda son derece duyarlı.
Rasmussen’in kafasındaki “uygulama” sözcüğü sadece önümüzdeki ayları kapsamıyor.
Tam aksine, seçim sonrası ile ilgili. Benimle konuşurken bu konuda ilk sinyali de verdi.
“3 Kasım seçimlerinden, AB ile yakınlaşmayı destekleyenlerden oluşacak bir hükümet çıkarsa sorun olmaz. Ancak, AB aleyhtarı bir hükümet, Avrupa’da Türkiye’ye kuşkulu bakanların baskısını arttıracaktır. Tarih verilmesi konusunda önemli engeller çıkabilir” dedi.
Açıkça söylememekle birlikte, Danimarka başbakanı olası bir AKP-MHP koalisyonuna işaret etti. Özellikle MHP’nin katılacağı bir koalisyon, Türkiye’nin 12 Aralık Kopanhag doruğundan tarih almasını güçleştirecek. İlk defa bu konu ortaya atılmış oldu. Önümüzdeki aylarda, daha da fazla duyacağız.
AB’yi en çok rahatsız eden parti MHP. Hükümete girdiği taktirde hiçbir uyum yasasını uygulatmayacaklarına inanılıyor.
AKP, AB’den yana olmasına rağmen, AB başkentlerinde (Washington’dan kaynaklanan uyarılar sonucu) yine de rahatsızlık yaratıyor.
Bu aşamada, AB başkentlerinin yavaş yavaş Türk reform paketinin ne anlama geldiğini öğrenmeye başladıklarını, tutum saptama aşamasının Eylül-Ekim’de belirginleşeceğini ve en kritik dönemin Kasım-Aralık olduğunu söyleyebiliriz.
Önümüzdeki aylar, Türkiye’nin AB ile ilişkileri açısından son derece hayati. 12 Aralık Kopenhag doruğundan , Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin 2004 sonuna kadar (yani 15 üyeden, 27 üyeye çıkmadan önce) başlayacağı kararının çıkması gerekiyor. Bunu başarmanın yolu da, 15’leri ikna etmekten geçiyor.
Bu fırsatı kaçırırsak yazık olur…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|