DERVİŞ’İN PRESTİJİ DE
EROZYONA UĞRUYOR
Kamuoyu denilen “yaratık” kendine özgüdür. Ne zaman neyi seveceği bilinmez. Kimi yüceltip, kimi çöp tenekesine atacağını da tam olarak hesaplayamazsınız. Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda herşeyi değiştirebilir. Bunun mantıklı bir gerekçesi de olmayabilir.
Kamuoyu, lider konumunda gördüklerini sürekli izler ve onların yaklaşımlarından, konuşmalarından, hatta giyimlerinden dahi birşeyler algılar. İşte sihirli kelime budur: Algılama. Sizin gerçekte ne düşündüğünüz, politikalarınızın ne olduğu da önemli değildir. Önemli olan, kamuoyunun nasıl algıladığıdır. Bazen, sizin yapmak veya vermek istediğinizin tam aksini algılar. Suç yine sizde olur. Kendinizi doğru yansıtamamanın faturasını ödersiniz.
DERVİŞ İLE BİR
AŞK HİKAYESİ
Kemal Derviş’in Türk kamuoyu ile yaşadığı aşk hikayesini izlerken aynı durumla karşı karşıya kalırız.
Derviş, kamuoyunu müthiş etkilemiştir. Ciddiyeti, görüşlerini çok net biçimde anlatma yeteneği, mantıklı, daima ne yapacağını bilen hali, doğruları söylemesi. Sözünde durması ve partiler üstü konumuyla, Derviş kamuoyunun önemli ve etkili bir bölümünü kendine aşık etmiştir. Doğru veya yanlış, kamuoyunun bu algılaması Derviş’in politika üstü bir yere taşınmasına yol açmıştır. Hangi ankete bakarsanız bakın, aynı sonuçları görürsünüz. Kemal Derviş, adeta bir süpermen gibi, kayıtsız şartsız güvenilen, prestiji yüksek bir kimlikle karşınıza çıkar.
BU İMAJ İLK DEFA
SARSILIYOR…
Durum böyle olunca da, Derviş tek seçici konumuna sokuldu. Hangi partiyi seçerse ya barajı atlatacak veya tek başına iktidara taşıyacaktır. Toplum böyle algılar olmuştu.
Son aylarda bu imaj ilk defa sarsılıyor. Derviş’in hatasından veya kötü politikalarından dolayı değil. Kamuoyunun “algılaması” farklılaşmaya başladığı için.
İlk darbeyi, Hüsamettin Özkan- İsmail Cem ikilisinin DSP’den hemen ayrılmalarından sonra, hükümetten istifa etmesi, ardından Ecevit ve Sezen’in ısrarları üzerine geri almasıyla yedi. Kamuoyunun gözünde “ona yakışmamıştı”.
Ya istifasını uygulamalı veya hiç istifa etmemeliydi.
İkinci darbeyi, önce Cem-Özkan ikilisiyle birlikte hareket ediyormuş izlenimini vermesi, ardından “YTP tek başına yetmez” anlamına gelen bir tutumla, geniş tabanlı bir ittifak arayışına girmesiyle yedi.
Belki, Derviş’in gerçekleri bambaşka. Belki başından beri tutumu hep aynıydı. Ancak kamuoyu farklı algıladı. Şu sıralarda da, eski birikimini yiyiyor. Zira, onu omuzlarda taşıyanlar ilk defa “Derviş’te farklı değilmiş. Onun da oyun planı yokmuş. O da sözünde durmazmış” demeye başladılar. Yani Derviş, süpermenlikten sıradanlığa inmeye, diğer politikacılardan farklı görülmemeye başlandı.
Eğer biran önce kararını vremez ve bugünkü belirsizliği sürdürürse, daha hırpalanacaktır. Son yıllarda düşlediğimiz ve sonunda bulabildiğimiz nadir bir lider adayının kendini bu şekilde yıpratması da yazıktır…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|