EM AĞLARIM,
HEM GİDERİM
ANKARA
Haftabaşından beri Türkiye Büyük Millet Meclisindeyim. CNN TÜRK çadırını kurduk ve halkın temsilcileriyle konuşuyoruz. Çıkarabildiğim en çarpıcı sonuçları şöyle sıralayabilirim:
Erken seçim kararı alınması için çalışılıyor, oysa kimse (Milletvekillerinden söz ediyorum) seçim istemiyor. Liderler emrettikleri için bu şekilde hareket ediyorlar. Uysal davranarak, liderin sözünü dinleyerek, zaten az olan tekrar seçilme şansını tümüyle kaybetmek istemiyorlar. Yoksa kan ağlıyorlar. Kerhen oy veriyorlar.
AB yasaları bir “hedef” olarak algılanmıyor. Partilerin tamamına yakın bölümü, bu yasaları Türkiye’nin önünü açacağı için değil, bir diğer parti veya rakibini köşeye sıkıştırmak için kullanıyorlar. Seçimlerin sonrasına kalmasını da gizliden gizliye temenni ediyorlar.
Türkiye, ciddi şekilde yönetilmiyor. Politikalar ayak üstü, tamamen söylentiler ve küçük hesaplara dayandırılarak saptanıyor. Ülkenin uzun vadeli çıkarları değil, partilerin küçük oy hesapları düşünülerek politika yapılıyor. Herkes karnından konuşuyor. Kimse gerçek düşündüğünü söylemiyor. Ankara, özellikle TBMM halktan kopuk yaşıyor. Halkın beklentilerinin çok uzağındalar. Kendi dünyalarına kapanmışlar, hayatlarını sürdürüyorlar.
KİMLER DAHA ÜZGÜN,
KİMLER DAHA EMİN
Kimlerin daha üzgün, kimlerin daha memnun olduğuna bakacak olursak, şöyle bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz:
MHP’li Milletvekilleri, tüm erkek ve güçlü görünümlerine; Türkiye ‘yi bir yerde zorla seçime götüren parti olmalarına rağmen, seçimi en çok istemeyenler listesinin başında geliyorlar. Zira büyük bölümü bir daha seçilemeyeceklerini biliyorlar. Üstelik, liderleri Bahçeli’nin özellikle son aylarda “başka kadrolarla geleceklerini” söylediğimi de duyuyorlar. Bundan dolayı, erken seçimden nefret ediyorlar.
DSP’liler en şanssız olanlar. Hiçbir şansları yok. İçlerinden ancak küçük bir bölümü tekrar seçilebilecek.
DYP’liler şaşkın durumdalar. Hem yeniden seçilip seçilemeyeceklerini bilmiyorlar, hem de aday gösterilme konusunda kuşkuları var. Tansu Çiller ile bir yere varamayacaklarını bilmelerine rağmen, birşey yapamamanın rahatsızlığı içindeler.
ANAP’lıların da çok kuşkulular. AB bayrağı ile nereye kadar gidilebileceğini, AB’nin oy getirip getiremeyeceğini bilemiyorlar. Bir bölümü, ümidini kesmiş durumda.
Geriye kalanlar da düzenlerinin bozulmasından dolayı son derece rahatsızlar.
TBMM’nin manzarası işte böyle…
ANKARADAKİ
SAVAŞ KORKUSU
Salı günü akşamüstü hepimiz panikledik. Öylesine bir trafik yaşandı ki, genel izlenim, ABD’nin Türkiye’den aniden Irak harekatı ile ilgili önemli isteklerde bulunduğu ve Ankara’nın da telaşla bu konuyu en üst düzeyde tartışmaya başladığı şeklindeydi.
Herkes telaşlandı.
Aradan birkaç saat geçtikten sonra durum giderek netleşti.
Bulduklarımı ve tahminlerini şöyle özetleyebilirim:
Washington’dan bilinmeyen yeni bir talep yok. Paul Wolfowitz ziyaretinden bu yana devam eden teknik ayrıntılar tartışılıyor.
Irak konusu gayet tabii gündemde. Özellikle Irak muhalefetini oluşturma çabaları sırasında, ABD’nin Türkiye’yi ve Türkmenleri devreye sokmaması konuşuluyor.
Bu arada Washington’un, Ankara’ya yolladığı “rüşvetler” gündemde. 228 milyon dolarlık Afganistan yardımı, AWACS projesi vs…
Bütün bunların ötesinde, Ecevit’in “savaş öncesinde erken seçim olmaz” mesajı var. Başbakan’ın Irak olayını, erken seçimi engellemek için kullanmak istediği de, kulislerde en çok konuşulan konu.
Önümüzdeki günlerde durum biraz daha netleşecek, ancak benim Türk ve Amerikalı yetkililerden (özellikle Washington’dan) anlayabildiğim kadarıyla, şu anda “heyecanlanacak” büyük bir olay yok. Kısa bir süre sonra olacak, ancak bu defaki durum, daha çok iç politikaya bağlanıyor.
İster inanın , ister inanmayın…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|