DERVİŞ, BAŞKAL
VE CEM (2)
ANKARA
Toplum olarak en belirgin özelliklerimizden biri, paylaşmaktan hoşlanmamaktır. İster iş hayatında, ister siyasette olsun, genellikle ortaklık sevmeyiz. “Küçük olsun, benim olsun” yaklaşımı geçerlidir.
Hedefe varabilmek için gereken özveri veya paylaşım dahi kolay kolay kabul etmeyiz.
Şu sıralarda Ankara’da, büyük bir “trajedi” ile sonuçlanacak veya Türk siyasetinde “ilk” olabilecek bir pazarlık yaşanıyor. Önce kulislerde başladı, ardından olayın aktörlerinin de katılımıyla dallanıp budaklandı.
Kemal Derviş’in “geniş tabanlı bir hareket gerçekleştirme” operasyonundan söz ediyorum.
Derviş, YTP’ye katılarak siyasete girmekte kuşkulu. Onun kafasında “CHP, DSP, YTP’nin bir araya gelebileceği, M.Ali Bayar, Ahmet Özal ve partisiz bazı isimlerin de katılabilecekleri” bir hareket var. bunun nasıl gerçekleşebileceği pek net değil. Ancak, derviş’in YTP veya CHP ile siyaset yerine, bir çok akımı merkezde buluşturabilecek bir gruplaşmayı düşlediği biliniyor.
Acaba Kemal Derviş böyle bir mucizeyi gerçekleştirebilir mi? Bu kadar gücü ve cesareti var mı? İsmail Cem ve Deniz Baykal bu yöndeki bir girişimi nasıl karşılarlar?
İSMAİL CEM’İN
GÜCÜ SINIRLI…
Yeni Türkiye Partisi (YTP), gücünün ve estirdiği havanın büyük bölümünü, Kemal Derviş’in de bu partiye katılacağı yolundaki izlenim oluşturmaktadır. Eğer Kemal Derviş tutumunu değiştirir ve YTP’ye katılmazsa, İsmail Cem-Hüsamettin özkan ikilisi gücünü kaybeder. YTP’nin lokomotifi Kemal Derviş’tir.
Derviş-Cem-Özkan ikilisine, geniş tabanlı bir hareket yaratabilmek için , CHP ile birlikte hareket etmek, Bayar gibi merkezdeki bazı isimleri de beraberinde taşımak istediğini söylerse, ne olur?
Cem-Özkan ikilisi, reddedebilirler mi? “Küçük olsun, bizim olsun” mu derler?
Ben, kazanmaları çok güç bir inatlaşmaya girebileceklerini hiç sanmıyorum. İnatlaşırlarsa, çok mantıksızlık olur. Barajı dahi gçememek gibi bir risk mi, yoksa uzun ve ince bir yola girip, uzun vadeli düşüerek hedefe yürümek mi?
İsmail Cem ile Hüsamettin Özkan mantıklı ve geniş düşünen siyasetçilerdir. Derviş’e sırtlarını dönmezler, daha doğrusu dönemezler.
DENİZ BAYKAL
EGOİSTLİK EDER Mİ?
Geniş tabanlı bir hareketin gerçekleşebilmesi için üçüncü anahtar (Derviş ve Cem-Özkan ikilisinden sonra) Deniz Baykal’ın cebinde duruyor.
Deniz Baykal’ın en büyük gücü, CHP’nin yükseliş trendinde olması ve diğerlerinde (YTP) bulunmayan bir teşkilatın başında bulunması.
Böyle bir durumda Baykal “Benim liderliğin altında, basit birer partili gibi gelirseniz gelin, ancak ben kimseye özel muamele yapmam”diyerek işleri zorlaştırma yolunu mu seçer, yoksa tam aksine, belirli ilkeler çerçevesinde, kollarını açıp Kemal Derviş’in girişimini kucaklamayı mı tercih eder?
Deniz Baykal, deneyimli ve gerçekçi bir liderdir. Bu seçimler onun için de son derece önemlidir. Zira bir dahaki beçim döneminde 70’yerine grimiş olacaktır ve onun üstünde de “yeter çekil” baskısı başlayacaktır. Bundan dolayı, bu defa çok farklı ve ülkeyi yönetecek bir kazanıma büyük ithiyacı vardır.
Ben, Baykal’ın egoistlik yapmayacak kadar, belirli oranlarda “paylaşımı” kabul edecek olgunluğa ve gerçekçiliğe ulaştığına inanıyorum. Aksi durumda çok hayal kırıklığına uğrayacağım.
KEMAL DERVİŞ
DIŞARDA DAHİ KALABİLİR
Derviş’in ne yapmak isteyeceğini yakında kendi ağzından öğreneceğiz. Kulislerde ve ona yakın kişilerin sık sık tekrarladıkları bir olasılıktan daha söz ediliyor. Buna göre de, Derviş hayalindeki geniş tabanlı bir oluşumu gerçekleştiremezse, politikaya fiilen grimekten de vazgeçebilir. Seçimlerden sonra oluşacak koalisyonun durumuna göre, tabii talep gelirse yine dışardan ekonominin başına geçebilir.
Anlayacağınız, son derece ilginç bir hafta veya haftalar yaşayacağımız anlaşılıyor.
Sol’daki aktörler ya gerçek bir Türk gibi davranıp uzlaşı ile ödün vermeyi birbirine karıştıracak, paylaşmak yerine “küçük olsun, benim olsun” diyeceklerveya genç kuşaklara vizyonu geniş, yepyeni bir Türkiye hediye edecekler.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|