ASKER, ACABA
NEDEN SUSUYOR?
Bu başlığı okuyanların önemli bir bölümü farklı yorumlar yapacaklardır. Bir bölüm okur bu yazıyı “Asker’i kışkırtma, işin içine sokma çabası” olarak görebilecektir. Oysa benim tek amacım, bu konuyu merak edenlerle yaptığım bir araştırmayı paylaşmaktır.
Acaba Asker, bugünkü suskunluğu ile giderek siyasi gelişmelerin dışında mı kalmak istiyor, yoksa bir siyasi partinin iç kavgasında taraf tutmama çabası mı var? Veya bütün bu gelişmeleri, izini belli etmeden perde arkasından şekillendiren, yönlendiren güçlerden biri mi?
Bu soruların gerçek yanıtlarını belki hiçbir zaman tam anlamıyla bilemeyeceğiz. Ancak, dışardan bakıp algılayabildiğimiz kadarıyla, alışılmamış bir durumla karşı karşıya bulunduğumuz da bir gerçek.
Nasıl olmasın ki…
Gerektiğinde kurban derileri sorunundan, TRT vericilerinin nereye dikilmesine kadar birçok konuda görüş açıklayan Asker, bu son krizde sus pus oldu. Oysa daha öncelerde, kimi zaman “ dost gazetecilerin” kulaklarına görüşler fısıldanır, emekli bazı komutanlar TV’lere çıkıp konuşurlar, tüm çabalara rağmen muhataplar mesajı yine de anlamazlarsa, bu defa brifingler veya açık demeçlerle “Asker’in düşüncesi” yansıtılırdı.
MEDYA VE ALKIŞÇILARDA
ORTADA YOKLAR
Bu defa dış görünüşe göre, tam bir sessizlik hakim. Daha ilginci, medya’da pek ilgilenmiyor. Teşne olmuyor, “Paşam son durumlar hakkında ne diyeceksiniz?” şeklinde, derin gazetecilik bilgisi (!) içeren sorular sorulmuyor.
Aynı şekilde gelişmeleri kendi lehlerinde etkilemek için zaman zaman sahneye çıkıp “Komutanım ne olacak bu vatanın hali? Ne zaman ağırlığınızı koyacaksınız, ne zaman bizi bu politik entrikacılardan kurtaracaksınız” diyen sözde sivil ve demokratik güçler de(!) suskunlar. Ortalarda görünmüyorlar.
Neden acaba?
Bu gelişme beni çok ilgilendirdi. TSK’yı yakından izleyen emekli askerlere, bazı düşünür ve bilim adamlarına sordum. Adeta bir anket yaptım ve ağırlıklı olarak edindiğim izlenimler şöyle oldu:
PARTİ POLİTİKASI KORKUSU…
Komutanların eskisi gibi görüş açıklamak istememelerinde, DSP’nin bir kavgası şekline dönüşen siyasi bir mücadeleye taraf olmaktan kaçındıkları görüşü ağırlık kazanıyor. Kamuoyundaki imajlarını olumsuz etkileyebilecek, bir şu veya bu partiyi tuttukları veya bir parti politikasının içine karıştıkları anlamına gelecek bir pozisyona düşmek istemediklerinden dolayı suskunluğu tercih ettikleri vurgulanıyor. Demokratik bir süreç veya hesaplaşma içinde görünmeleri dış dünyadaki kuşkuları daha da arttıracağı, Askerin her işte parmağı olduğu izlenimini yaygınlaştıracağı için de karışmamaya özel çaba gösteriyorlar. Ayrıca, yaşanan gelişmeler ülkenin varlığını veya TSK’nın duyarlı olduğu ilkeleri tehdit eder mahiyette olmadığı için gerekte görülmüyor.
GELİŞMELERDEN MEMNUNLAR…
Genelkurmaydaki suskunluğun bir diğer nedeni olarak da gelişmelerden duyulan “memnuniyet” gösteriliyor. Bir süredir Ecevit’lerin görevi daha genç birine bırakmaları gerektiği sinyalleri yollayan askeri çevreler, beklentilerinin gerçekleştiğini ( Aslında beklenti Cem-Özkan-Derviş üçlüsünün DSP’yi teslim alıp yollarına devam etmeleriydi. Ancak Ecevit bu senaryoyu bozunca B planı devreye girdi) görüyorlar. Son gelişmeler, AK Partiye bir alternatif yaratacağı ve Mesut Yılmaz’ın elinden AB bayrağını alacağından dolayı, Genelkurmay’ı ayrıca memnun etmesi gerektiğine dikkat çekenler, “Dolayısıyla, Askerin ortaya çıkmasına hiç gerek yok” diyorlar.
ASKER DE DEĞİŞİYOR…
Yukarda analizlerin doğruluğuna bende inanıyorum. Ancak, bu arada Asker’inde bizler gibi değişme süreci yaşadığını gözden kaçırıyoruz gibime geliyor. Artık tek düşünen, komutanın görüşünü kendi görüşü olarak benimseyen bir TSK’dan söz edemeyiz. Askerin içinde de çeşitli konularda farklı görüşler var. Ayrıca artık herkesin da bir Asker’i var. AK parti, MHP, DSP,ANAP’lıların da konuştukları ve görüş aldıkları komutanlar var. Ulaşılmaz, iletişimsiz bir bloktan söz edemeyiz.
Asker ne kadar suskun olursa olsun, gelişmeleri çok yakından izliyor. Gerekli gördüğü zaman da “yönlerdirme işlevini” yapmaya hazır.
Özetle kendileri için son derece önemli şura toplantıları öncesi bu genel suskunluğu (medya ve alkışçılar dahil) memnuniyetle karşılamamız gerekir.
Doğrusu da budur. İnşallah uzun ömürlü olur. O zaman siyasi kadroların olgunlaştıkları ve kendi işlerini kendi başlarına gerçekleştirecek noktaya geldikleri sonucuna varabiliriz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|