Mehmet Ali Birand
 
Gizli görüşmelerde kim kimi aldattı? (5)
 
 

ERİVAN

 

Türkiye’nin Ermenistan ile imzaladığı Protokollerin bir türlü onaylanamaması ve Ermeni Açılımının başladığı noktada kalmasının temelinde tek bir sorun yatıyor:
Protokollerin onayı ve uygulamaya geçişi ile Karabağ sorunu arasında bir bağ var mı?
Ermeniler, böyle bir bağ olmadığını, müzakereler sırasında kendilerine bu konuda güvence verildiğini belirtirken, Türkler, imzalanan metinlere yazılmamasına rağmen, böyle bir bağın bulunduğunu ve görüşmelerde durumun Ermenilere anlatıldığını söylüyorlar.
Azeriler de öte yandan, Türkiye’nin, bu anlaşma hakkında kendilerine hiç bilgi vermediğini, durumun vahametini imzadan sonra anladıklarını ve tepki gösterdiklerini vurguluyorlar.
Ankara bu konuda da çok net: Azerilere sürekli bilgi verildiğini, asıl Bakü’nün sonradan bağırtı çıkardığını söylüyor.
Kimin doğruyu söylediğini çıkarabilmek son derece güç. Üç tarafı da bir masa etrafına oturtup “Sen ne dedin, sen ne zaman ne yaptın?” diye sorulamayacağına göre, her taraf kendi devletine inanmak zorunda.
Ben de çeşitli fırsatlarda, üç ülkenin yetkilileriyle konuşup, her birinin sözlerini sizin için özetledim. Karar sizlerin...


"Türkler bize, Bakü'den politika izni almayız, dedi"
Türk heyetiyle müzakerelere fiilen katılmış üst düzey Ermeni yöneticiler, son derece net ve açık konuşuyorlar. Protokollerin onayı ve uygulanması ile Karabağ sorununun çözümü olmasa dahi, belirli bir ilerleme sağlanması arasında bir bağ veya böyle bir önkoşul olmadığını belirtiyorlar.
Hatta içlerinden biri, birlikte olduğumuz Türk heyetin diğer kişilerinin de katıldığı tartışmada, bize şu çok ilginç sözleri söyledi:
“...Türk tarafına biz sorduk. ‘Azeriler ne olacak, onlar tepki gösterirlerse ne yapacaksınız?’ dedik. Bize çok açıkça,’ hiç merak etmeyin biz konuyu hallettik. İzlenecek bir politika üzerinde aramızda anlaşmaya varırsak, bunun için Azerilerden izin almayacağız,’ dediler. Biz anlaşmayı önkoşulsuz bir başlangıç yapmak üzere hazırladık. Zaten başka türlüsünü de kabul edemezdik. Önce protokoller onaylanacak, ardından diplomatik ilişki kurulacak, sonra kapı açılacak ve Tarihçiler Komisyonu oluşturulacaktı. Türkiye, Azerilerin sert tepkisi üzerine, ortaya Karabağ önkoşulunu atmasına son derece şaşırdık...”
Ermeni bir diğer yetkili aynı konuda, daha da ileri gitti ve “Karabağ ile bu Protokoller arasında bir bağ olamayacağı konusunu, Başbakan Erdoğan’a Davos’daki görüşmede anlattık. Ardından Gül’e buraya geldiğinde söyledik. Prag’daki görüşmede tekrarladık... “ dedi.
Hatırlarsanız, Cenevre’deki imza töreni bir ara tehlikeye düşmüştü. Sonradan, tarafların yapacakları konuşmalar konusunda anlaşamadıkları ve konuşma yapılmamasına karar verildiği belirtilmişti.
Peki ne olmuştu da, bu gecikme yaşanmıştı?
“...Biz yapacağımız konuşmayı önceden Türk tarafına yolladık. Onların konuşması ise, imzaya 10 dakika geldi ve bir de baktık ki, Karabağ ve Soykırım konularına dolaylı atıflar veya o anlama gelecek cümleler var. Bunun üzerine itiraz ettik ve konuşmaların ikisi de iptal edildi ve sadece imza ile yetinildi. Bu tutumumuz da, ön koşul veya bağ kurulmasını kabul etmediğimizin bir işaretiydi...” diyen Ermeni yetkiliye bu defa Ermenistan Anayasa mahkemesinin kararını hatırlattık.
“Çok yanlışsınız, mahkemenin ilk cümlesi bu protokollerin anayasaya uygun olduğunu belirtir. “ diye söze başladı.
Peki, ya sonraki uyarılar? Tarihçiler Komisyonu ve sınırın bugünkü durumuyla tanınmasına itiraz ettiği izlenimini veren bölümlerine ne demeli?
“...Mahkeme son derece muğlak şekilde dikkat çekmenin ötesine gitmiyordu. Üstelik bunun ne anlama geldiğini biz Türk tarafına açıkça da belirttik... Türkiye bugünkü tutumuna gerekçe bulmak için bu mahkeme kararına takılıyor. Yoksa içeriğinin bir engel yaratmadığını çok iyi biliyor...”
İşte Ermeni cephesinin görüşleri.


Türkiye bize çok geç bilgi verdi...
Azerilerin bu konudaki tutumları da  çok farklı.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Sekreteri Ramiz Mehdiyev ile  İstanbul’da görüştüm ve aynı soruyu sordum: Türkiye size sürekli bilgi verdiğini söylüyor.  Protokollerin içeriğini ilk ne zaman duydunuz?
Doğrusunu söyleyeyim, aldığım yanıtta gri bölgeler vardı. Azeri Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle, Cumhurbaşkanlığı Köşkü arasında pek bir netlik yok.
Cumhurbaşkanlığına göre, protokol 2009’un Nisan ayında parafe edildi ve ilk defa bilgi 2009 Haziran’ında verildi. Nisan-Haziran 2009 arasında  Babacan   Nisan ve Erdoğan’ın Mayıs aylarındaki  Bakü ziyaretlerinde de ayrıntılı bilgi verilmedi. İlk defa Haziran ayında ayrıntıya girildi ve Ekim 2009’da da imzalandı.
Azeri Dışişleri Bakanlığı ise, biraz mahçupça Babacan’ın  Nisan 2009’daki Bakü görüşmesinde (paraftan sonra) ilk bilgiyi verdiğini ileri sürdü, ancak tarihleri karşılaştırmaya  başlayınca, Cumhurbaşkanlığının  görüşüne katılmak  zorunda kaldı.
İkinci sorum, “Neden bu kadar sert tepki gösterdiniz? Sınırın açılması, Türkiye’nin Ermenistan üstündeki ağırlığının artması sizin için iyi değil mi?” oldu.
Mehdiyev’in yanıtı çok samimi ve  doğruydu: “Politika budur. Politika nedeniyle bu tepkiyi gösterdik” dedi ve  devam etti:
“1993’te Ermeniler Karabağ’a girince, Türkiye sınırını kapattı. Bu tutum bizim için, Ankara’nın Karabağ sorunu çözülmeden sınırın açılmayacağının işaretiydi. Bundan dolayı çok şaşırdık... Ayrıca, şunu da bilin ki, bizim bu kadar tepki göstermemiz sizin için çok iyi oldu. Gerçek dostunuzun kim olduğunu size hatırlattı.”
İşte Azerilerin yaklaşımı.
Ortada bir karışıklığın bulunduğu apaçık  görülüyor...


"Ermeniler ve Azerilere son derece açık davrandık"                             
Şimdi gelelim, Türk yetkililerin açıklamalarına.
Dikkat edecek olursanız, hem Ermenilerin, hem de Azerilerin Türk yaklaşımıyla ilgili ciddi suçlamaları var.
Bu iki ülke yetkililerine göre, Türkiye verdiği sözleri tutmamış.
Açıklamalara inanılacak olursa, Türkiye Ermenilerle Protokolü imzaladıktan sonra, Azerilerden kopan kıyamet üzerine çark etmiş. Bakü’nün böylesine sert bir tepkisini beklememiş olacak ki, Başbakan hemen Aliyev’e gidip, Protokole ince ayar yapmış!
Bu durum ne oranda doğru?
Müzakerelere katılan ve işi başından sonuna kadar yürüten Dışişleri yetkilileri ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile bu süreç içindeki konuşmalarımda, aynı soruları sordum ve tümüyle farklı yanıtlar aldım.
“...Protokole Karabağ önkoşulu veya bağı konmadı. Yazılı hiçbir şey yok. Zira Ermeniler bunu kabul etmezlerdi, ancak Başbakanımız, Azerbaycan- Ermenistan ilişkilerinde, yani Karabağ konusunda bir ilerleme sağlanmadan, Türk - Ermeni ilişkilerinin rayına oturtulamayacağını açıkça söyledi... Hemen her buluşmada, Ermenilere çeşitli düzeylerde, açıkça böyle bir bağ kurulmasa dahi, bunun zımnen ve moral açıdan ortada olduğunu belirttik. Başka türlü bir ilişki zaten düşünülemezdi. ...” diyen Türk yetkililer, Azerbaycan’a sırtını dönen veya Azerileri politik açıdan satışa getiren bir politikanın düşünülmesinin dahi imkansız olduğuna dikkat çektiler. Sürekli şekilde, Ermenilere kimi zaman açıkça, kimi zaman üstü kapalı şekilde bu gerçeğin anlatıldığını vurguladılar.
Türk Dışişlerine göre, asıl oyun bozan taraf Ermenistan :
“... Sarkisyan Protokolleri siyasi bir yatırım olarak düşündü ve tersinden bağ kurdu. Önce Türk Meclisi onaylasın, dediler. (Ermeniler bu açıklamayı, Türkiye’nin Karabağ koşulundan sonra yaptılar. MAB)... Ardından, Anayasa Mahkemesinin getirdiği ve Protokole gölge düşüren karar çıktı... Sarkisyan, iyi niyetli davranmadı...”
Peki, Azerilere yeterince bilgi verildi mi?
Davutoğlu, bu konuda bana defalarca, Azeri dostlarımıza sürekli bilgi verildiğini ve hiçbir zaman hiçbir şey saklanmadığını söyledi.
Biliyor idiyseler, o zaman Azeriler neden böylesine sert tepki gösterdiler?
Bu konuda Türk tarafı rahatsız.
Azerbaycan’ın gereksiz bir tepki gösterdiğine inanılıyor.


BENİM VARDIĞIM SONUÇ ŞU:
Gerçeğin kendisini bulabilmek çok zor. Ancak benim bunca kişisel deneyimden ve konuştuğum insanların vücut dillerine, söz ve mantıklarındaki inandırıcılıklarına baktıktan sonra vardığım sonuç şu:
Büyük olasılıkla, Türk tarafı Azerilere, Protokollerin içeriğini ya yeterince ve ayrıntılı şekilde anlatamadı veya Azeriler aldıkları bilgiyi yeterince ve ciddi şekilde değerlendiremediler.
Türk tarafı, Azerilerin böylesine sert bir tepki göstereceklerini ummadı, Azeriler de, son dakikaya kadar Türkiye’nin protokolleri imzalayacağına inanmadı. İki tarafta birbirini idare edebileceğini sandı.
Her ikisi de yanıldılar.
Ermenilerin oyun oynadıklarına ve 11 yıl süren bu Protokolü sırf iç siyasette kazanç sağlamak için yapmış olduklarına inanmıyorum.
Ermenilerin ileri sürdükleri gibi, Türkiye’nin yalancıktan imza attığı iddiaları da hiç inandırıcı değil. Ak Parti hükümeti ipe un sermek isteseydi, bu Protokolü imzalamazdı. Ermeni Açılımını kendi eliyle boğmazdı. Türkiye bu kadar hesapsız bir ülke değildir. Ne istediğini bilir ve istediği de, Soykırımı rafta tutarken Ermenistan ile ikili ilişkileri canlandırmaktı.
Peki bundan sonra, bu durumu kurtarmak için ne yapmak gerekiyor?
Bu Protokolleri yaşatmak Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları açısından son derece önemlidir ve iptal edilmemelidir.
Tek çıkış yolu olarak, karşılıklı anlaşmayla, Türkiye’deki genel seçimlerin sonrasına kadar buzdolabına kaldırılması ve Azerbaycan’ı da ikna ederek bir ortak yol bulunmalıdır. Başbakan Erdoğan bir açıklama yapıp, Protokollerin devam ettiğini, ancak resmi onayın bir süre ertelenmesini isterse, Ermenistan’dan da olumlu bir yanıt alacaktır.
Gelinen bu nokta kaçırılmamalıdır.


Beklenmeyen destek, Rusya'dan geldi...
Türkiye-Ermenistan protokollerine genelde destek vardı. Amerika ve Avrupa Birliği başta olmak üzere batı dünyası bloke olarak, Ankara ve Erivan’nı teşvik ettiler.
Rusya konusunda ise, beklenmedik bir gelişme yaşandı. Türkiye’nin resmi olmayan çevreleri kadar, bir çok uluslararası  uzman, Rusya’nın  bu protokolleri sevmediğini yazıp çiziyorlardı.  Neden olarak, Ermeni-Azeri uzlaşmazlığını istemeleri, bu şekilde Kafkaslardaki etkinliklerini sürdürebilecekleri ileri sürülürdü.
Ankara ve Erivan’da görüştüğüm tüm resmi yetkililer ise, ağız birliği ettiler  ve Rusya’nın tahminlerin ötesinde destek olduğunu, işleri kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptıklarını belirttiler.
Neden?
Uzmanlara göre, hem Azerbeycan ile ilişkilerini geliştirmek, hem de Gürcistan’ı sıkıştırmak. Zira, Ermenistan’ın bölgede devreye girmesi, enerji  hatları ve ticaretini Gürcistan’dan bu tarafa kaymasıyla sonuçlanacak. Moskova’da hala bu  protokollerin  uygulanmasını istiyor.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…