Cumhurbaşkanı Gül, dört günlük İran resmi gezisini tamamladı.
Dışarıdan bakıldığında, daha çok protokoler bir ziyaretti. Gazetelerin manşeteçıkaracakları önemli kararlar alınmadı, ancak bütün konuşmaların altında, Türkiye’nin sonyıllarda giderek artan beklentileri yatıyordu.
Ankara’nın Tahran’dan ciddi beklentileri var.
Geçenlerde üniversite gençleriyle bir sohbet toplantısına katıldım
Onlara, Türkiye’nin İran politikasını anlatıyordum. Bunun nedenlerini ve perde arkasınıpaylaşıyordum. Biri elini kaldırdı ve benim gibi, bütün salonu hayretler içinde bırakan şusoruyu sordu:
“...Bize, Türkiye’nin ne kadar önemli tepkilere rağmen, İran’ı desteklediğinianlatıyorsunuz. Washington’da, sırf bu nedenlerle Ermeni soykırım tasarısının kabuledilebilineceğini söylüyorsunuz... Bunun dış ilişkilerimizdeki bir sıkışıklık olduğu veTürkiye’nin önemli bir özveride bulunduğu ortaya çıkıyor... Peki, size şunu sormakistiyorum: Bizler böyle bir tutumdayken, İran bize ne yapıyor ?..”
Salonda bir alkış yükseldi.
İran’lı dostlarımızın bilmeleri gereken nokta işte budur...
Kamuoyunda, İran’ın Türkiye’ye ne yaptığı konusunda önemli sorular soruluyor.
Özellikle de ekonomik ilişkilerde, Tahran’ın tutumu giderek göze çarpıyor.
Ak Parti iktidarı çırpınıp duruyor.
İran ise, hiç oralı olmuyor.
Türk Dışişleri Bakanlığı’nın, ekonomik çevrelerin şikayetleri şunlar: Türk şirketi ihale kazanıyor, reddediliyor... Gümrük duvarları en üst düzeyde tutuluyor... Türkiye, İran’dan daha fazla ürün alıyor ve biraz daha fazla satıp dengeyi kurmaya çalışıyorsa da, Tahrankılını kıpırdatmıyor.
Nitekim, Gül-Ahmedinecad görüşmesinde bu konu bilmem kaçıncı defa ele alındı ve çalışmaların sürdüğü açıklandı.
Peki sonuç?
Yıllardır bekleniyor, galiba uzun bir süre daha beklenecek.
Ancak bilmekte yarar var, Türk kamuoyundaki sabır giderek tükeniyor.
Umalım ki, son resmi gezi Türk-İran ilişkilerinde yeni bir sayfa açmış olsun.
* * *
BRAVO HOCAMIZA...
Dünkü haberler arasında benim gibi, önemli bir kesimi hayretler içinde bırakan açıklama, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker’den geldi.
Önce inanamadım ve tekrar okudum.
Başka gazetelere de baktım, hepsi aynı haberi veriyordu.
Hocamız öylesine bir söz söylemiş ki, dekolte giyen kadınların tecavüze uğramalarının normal olduğu, zira kadının tahrik ettiği sonucu çıkıyor.
Böyle bir şeyin bir profesör tarafından söylenmesini kabul edebilir miyiz?
Prof. Çeker, neden bu sözleri söylediğini uzun uzun anlattı.
Ne derse desin, ayıbını kapatamaz.
Böyle hocaların eğittikleri öğrencilerden siz ne beklersiniz?
Yarın, dekolteli kadınlara saldırılar başlarsa, acaba hocamız ne diyecektir? Bu yaklaşımıntutar yanı var mıdır ?
Merak içindeyim...
Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Süleyman Okudan dün konuyla ilgili CNN Türk’ün canlıyayınına katıldı ve tüm kadınlardan özür diledi.
Daha güzeli rektör bunu Prof. Çeker yayındayken yaptı. “Hoca’nın görüşlerini sadece kendini bağlar” dedi.
YÖK Başkanı’nın da kendisini arayıp duruma tepki gösterdiğini hatta Prof. Çeker’i dekanzannederek “Ne biçim dekanın var Süleyman, ara şunu bir konuş” dediğini söyledi.
Rektörün konuşmasından konu ile ilgili bir incelemenin başlatıldığını da anlıyoruz.
Bakalım sonuç ne olacak?
Acaba Prof. Çeker tüm bunlara rağmen kadrosunu koruyabilecek mi?
2011 yılında böyle kafaların bulunması ne kadar acı...
Bu kafaların hangi ülkelerde bulunduğunu saymak dahi istemiyorum.
Hala insanların kılık kıyafetleriyle uğraşanlar Türkiye’yi yüceltmez, sadece biraz daha gerigötürürler.
* * *
TOPRAKTAN PARLAMENTOYA MUAMMER ERTEN
Eski bakanlarımızdan Muammer Erten'in hayatını anlatan “Topraktan Parlamentoya” adlıkitap, Boyut Yayınları'ndan çıktı. Kitabı yayına hazırlayan ise Doç.Dr.Hakkı Uyar. 10. İnönüHükümeti Sanayi Bakanı olan Muammer Erten'in hayatı bize çok partili döneme geçişianlatıyor diyebilirim. Zira o yıllarda neler yaşanmadı ki; Demokrat Parti'nin kuruluşu, çok partili meclis, DP'nin iktidarı ve darbe. Erten, siyasetin merdivenlerinde yürürken biz deTürkiye'nin o dönem ki sancılarını okuyoruz. Çok güzel bir çalışma. (0212 413 33 33)