Hrant Dink cinayetinin üzerinden tam dört yıl geçti. Türk polisinin en büyük yüz karası sayılan bu olayın dolaylı sorumluları ise hala cezalandırılmış değil.
Nedim Şener gibi gazeteciler olmasa, belki kamuoyu farkına bile varmayacaktı. Oysa bu dört yıllık süre içinde, Hrant Dink’in kimi kasıtlı, kimi bilinçsiz ihmaller dizisi sonunda öldürüldüğü net şekilde ortaya çıktı.
Kamuoyu artık gerçeğin farkında:
- Cinayetin geldiği biliniyordu, ancak “Emniyet”, Hrant Ermeni kökenli olduğu için önlem almadı veya alamadı.
- Cinayet öncesindeki hazırlıkları polis, bilinçli veya bilinçsiz şekilde görmezden geldi.
- İstihbaratçılar, kasten veya vurdumduymazlıklarından dolayı, görevlerini yeterince yerine getiremediler ya da kasıtlı olarak getirmediler.
Sonuç: Hrant Dink, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ihmarkarlığı sonucunda öldürülmüştür. Bu sorumluluğu taşıyan tüm resmi yetkililer, bırakın hesap vermeyi, ödüllendirilmişlerdir.
Bu manzara aynen devam ediyor. İçişleri Bakanlığı gerekeni yapmıyor. Hrant Dink soruşturması dosyasını yeniden açmıyor. Suçluların ortaya çıkmasının devlete zararvereceğini düşündükleri için olacak, suspus durumdalar. Oysa, kamuoyundaki soru işaretleri mutlaka aydınlanmalıdır.
Türk milleti böyle bir leke ile yaşatılmamalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır.
* * *
HİZBULLAH BEKLENTİMİZ VAR...
Şu Hizbullah olayını gerçekten yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Kimseleri suçlamak vecinayetin faillerini aramak niyetinde değilim. Neyin ne olduğu açıkça ortada...
Ben bundan sonrasına bakmak istiyorum.
Koşullu serbest bırakılan Hizbullahçıların sırra kadem basmaları ve ardından da, MİTbaşta olmak üzere, istihbarat örgütlerinin birçoğunun İran'a kaçtıklarını açıklamaları, bütün gözlerin Tahran'a dönmesine yol açtı.
Türk kamuoyunun gözünde, İran bize pek benzemez.
Bizdeki algı şöyledir: Türkiye' nin dört bir yanı açıktır. Uzun sınır boyları yol geçen hanıgibidir. Giren çıkanın pek kontrolü yoktur.
İran konusunda ise, bakışlar çok farklıdır. İran'ın topraklarını çok iyi kontrol ettiğineinanılır.
Tabii bu durumda da, kamuoyunda Hizbullah ekibinin kısa sürede bulunup Ankara'yateslim edilmesi beklentileri artmaya başladı.
Eminim, İran'lı yetkililer "Biz nereden bilelim" diyorlardır. Ancak, Tahran ile bu kadar yakınlaşan ve İran'a kucak açan bir hükümeti rahatlatmak isteyeceklerinden de kuşkumyok.
İran, Hizbullah'ı korumak veya kollamak istemez.
Bu örgütün Türk kamuoyunda, özellikle iktidar partisi tarafından da nasıl sert şekildeeleştirildiğini biliyorlardır. Bu açıdan bakıldığında, ellerinden gelen çabayıgöstereceklerdir.
Beklentileri karşılayıp, Hizbullahçıları bulabilecekler mi ?
İşin o yanını yakında göreceğiz.
* * *
TÜRKİYE NE GS'Yİ, NE İÇKİYİ KONUŞUYOR. TEK SORUN: İŞSİZLİK...
Müthiş bir gerçekle karşı karşıyayız.
Bilmem haberlerde izlediniz mi, geçen perşembe TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu' nukonuk etmiştim ve BECERİ projesini açıklamıştı.
Kısaca anlatayım...
Başvuran gençleri seçip, eğilimlerine göre (örneğin egzoz ustası veya bilgisayarcı)kurslarda eğitiyorlar ve ardından, aynı konuda üretim yapan bir fabrikada staja sokuyorlar. Eğer genç adam başarılı bir performans gösterirse, işe alınıyor.
Her yıl 200 bin genç seçilecek.
5 yılda 1 milyon gence iş bulunacak.
Başvuru adresi: www.beceri 10.org
Geçen perşembe, Hisarcıklıoğlu, Kanal D Ana Haber'de bunu anlattıktan sonra neyaşanmış biliyor musunuz?
Tam 945 bin genç TOBB'un o ünlü 80 megabitlik sitesine hücum etmiş. Aynı anda girmekisteyince, tabii site çökmüş. 240 bin kişi adaylık başvurusu yapabilmiş.
Dikkatinizi çekiyorum, 1 milyon gençten söz ediyoruz.
Dehşet verici bir rakam.
Bu olay neyi gösteriyor?
Ne Hizbullah, ne GS stadındaki ıslıklı protesto, ne de içki yasası...
İnsanlarımızın en önemli sorunu işsizlik.
TOBB'un bu girişimi, şu anda en popüler ve gözde projelerin başında geliyor.
Hatırlayacaksınız, Başbakan bir konuşmasında "TOBB' un her üyesi bir işsize iş bulsa 1milyon kişiye ekmek sağlanır" demişti ve bu proje de böyle başladı. Herhalde Rıfat Hisarcıklıoğlu' nun en başarılı girişimi, TOBB un da herkese gururla gösterebileceği birörnek yaklaşım budur.
Laf üretmek yerine iş üretmek, işte buna denir.