Mehmet Ali Birand
 
Birkaç haftadır yazmak istiyordum...
 
 

Türkiye'nin, Patrikhane yaklaşımı bir devrimdir…

Birkaç haftadır yazmak istiyordum, ancak araya öylesine olaylar girdi ki, bugüne kadar fırsat olmadı. Görmezden gelinemeyecek önemde gelişmeler yaşamaktayız. Türkiye yaklaşımını değiştiriyor.

Türkiye, sessiz sedasız devrim niteliğinde bazı adımlar atıyor.

Türkiye’nin Patrikhane’ye  yaklaşımı her geçen gün değişiyor. Başka olaylar araya girdiğiiçin bugüne bıraktım, ancak dikkat çekmeden edemeyeceğim. Zira son derece önemliadımlar bunlar.  Bundan önceki iktidarların uyguladıkları politika ise çok farklıydı.

Patrikhane, bir kötülükler imparatorluğu olarak adlandırılırdı. Amacı, Türkiye’yi yıkmak olan, Yunanistan'ın Anadoluyu ele geçirebilmesi için sinsi planlar yapan bir çıban başıydı.Mutlaka ezmek, yerinden kıpırdatılmaması için çaba harcanması gereken bir kurum olaraknitelenirdi. Yabancı emperyalist güçlerin Lozan‘da başımıza sardıkları ve bundan dolayı kerhen taşımamız gereken bir düşman gibi görülürdü.

Bu ruh haletiyle, Patrikhane konusu askerlere ihale edildi. Atılacak her adım için, TSK’ nınonayı gerekirdi. Asker de, en basit bir hakkın verilmesini, ünlü karşılıklılık ilkesine bağlar,“Onlar da Batı Trakya da adım atsınlar” derdi.

İşte bu politika yüzünden, 1950’lerden itibaren, her fırsatta Patrikhane’nin elindeki birçok taşınmaza, kılıfına uydurulup, hukuk cinayetleri işlenerek el kondu. Faaliyetlerinekısıtlama getirildi. Rum azınlığa yapılan eziyetin eşi, bu din kurumuna karşı da geliştirildi.İş sonunda, ruhban okulunun 

kapanmasına kadar götürüldü. Ruhban okulununkapanması, Patrikhane'nin ana damarını kesmek, kan akışını durdurmakla eş değerdeydi.

Daha çok yakın bir zamana kadar, devlet kanalı başta olmak üzere, TV’lerde Patrikhane için yapılan programlarda söz alıp, ağzı köpürerek bu ihanet ininden söz eden ünlülerimizi, köşe yazıları, kitapları ve söyleşileriyle çığlıklar atan nice bürokrat, siyasetçive akademisyen izlemedik mi?

Milyonlarca kişinin saygı duyduğu, üstüne toz kondurmadığı Ortodoks Kilisesi'ninbaşındaki kişi , T.C. Devleti'nin resmi dilindeki adı  “Fener Patriği” idi. Patriğin muhatabıda, Fener Kaymakamı idi.
                                         

DÜĞÜMÜ ERDOĞAN ÇÖZDÜ...

Bu anormal durum, 1990'lardan itibaren yavaş yavaş değişmeye başladı. 
 
Uluslararası koşulların değişmesi, Yunanistanın AB’de tam üye olması, Türkiye’nin de ABüyeliği adaylığına asılması, bu süreci hızlandırdı.

Düğümü ise, iki kişinin vizyonu ve büyük çabası çözdü.

Bunlardan biri Bartholomeos’un 1991 ’de Patrik seçilmesi ile başladı.

Bundan önceki Patriklere benzemedi .

Türk Devleti'ni eleştirmek yerine, hakkını arayan, ancak Türkiye’yi özellikle uluslararasıcamiada yücelten, AB adaylığına inanılmaz destek veren bir yaklaşımla ortaya çıktı.Patrikhane’nin Türk kamuoyundaki imajını değiştirdi.
 
Düğümü çözen kişi ise, Başbakan Erdoğan oldu.
 
İktidara gelişinden itibaren, Patrik’i Fener Kaymakamlığı'ndan kurtardı, kendine muhatap etti. Sık sık görüştü. Bartholomeos ile kurduğu kişisel ilişkinin dışında, ideolojik olarakPatrikhane'yi şeytan cumhuriyeti gibi görmek yerine, tam aksine anlayışla yaklaştı.Dindarlığını, Patrikhane üzerinden ispatlamaya kalkışmadı, o tuzağa kendini ve partisinidüşürmedi. Aksine, kendine güveni gösterdi ve Patriğin önünü açtı.


SEN SİNOD İLE YETİMHANE KARARLARI ÇOK ÖNEMLİDİR

Ak Parti iktidarı, neden olduğunu tam anlayamadım, ancak sözler verilmesine rağmen,Ruhban Okulu'nu bir türlü açamadı. Buna karşılık, hayati derecede önemli olan Sen SinodMeclisi'ne can veren bir adım atıldı.

Başbakan, Patrikhaneyi besleyen ana damara kan veren Ruhban Okulu'nu açamayınca,Meclis’te görev alacak olanlara Türk vatandaşlığı vererek, resmen Ortodoks Kilisesi'ninkalbine giden damarlara by-pass yaptı.

Bu adım, hayati önemdeydi.

Ardından, Atina'ya yaptığı ziyarete Patriği de, Diyanet İşleri Başkanı ile birlikte  götürmeyi planladı ve ilk defa “Ekümenik sıfatı, ecdatlarımızı rahatsız etmemiş ki, bizi neden etsin”diyerek, bu tartışmayı da durdurdu.

En sonuncu adım, Patrikhane’nin uzun yıllardır geri almaya çalıştığı, Büyükada’daki RumErkek Yetimhanesi'nin geri verilmesi oldu.

Başbakan istemese , AİHM’ e rağmen, Türk yargı sistemi Yetimhane davasını öylesine süründürür, öylesine uzatırdı ki, insanları pes ettirmeye kadar götürebilirlerdi. Burada, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nü de tebrik etmek gerekir. Vakıflar da ayak sürümedi ve işikolaylaştırdı.

Türkiye’nin önünü açan bu adımlar, neresinden bakılırsa bakılsın son derece önemlidir.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…