YAZIK, THY’NIN
YILDIZLARI DÖKÜLDÜ...
Daha kısa bir süre önce THY ile gurur duydumu yazmıştım.
Benim gibi yüzbinlerce insanımız da aynı hisleri taşıyordu.
Bu kurumun yıldızı parlamıştı. Ardı ardına rekorlar kırıyor, filosu sürekli şekilde genişliyor ve herkes zarar ederken THY yılı karla kapatıyordu. Hele Kevin Costner’lı reklam ile THY uçağına binen herkesin kendisini “yıldız gibi hissetmesi” vaadi çarpıcıydı.
Sonra herşey birden bire bozuldu.
THY uçağının düşme nedeni hakkında ön açıklamayı dikkatle okuduğunuz zaman olayın tek sorumlusu olmadığını hemen anlayabiliryorsunuz.
Birçok neden var. Ancak, bunların temelinde bir mantalite, bir eğitim sorunu yatıyor. Uğur Cebeci’nin de altını çizdiği gibi, uçağın yüksekliğini gösteren aletteki arızanın yeterince titizlikle izlenmemesi, pilotların gerekli refleksi gösterip daha önceki arızaları bildirmemeleri... Son 8 uçuşta 2 kez aynı sorunun yaşanmasına rağmen yer hizmetlerinde bu sorunun ortaya çıkmaması, bütün bunlar bir disiplin eksikliğini, pilot ve bakım eğitimlerinin yetersizliğini yansıtmıyor mu?
Tamam. Bir tek olaya bakıp, THY’nı yerin dibine sokmayalım. Ama hava yolu taşımacılığı hiçbir hatayı affetmeyecek bir ulaşım biçimi. En küçük hata canla ödeniyor. Dolayısıyla Kurum’un da, kendi boşluklarını tespit edip düzeltmesini beklemek hakkımız değil mi?
“Kol kırılır, yen içinde kalır” demek yerine, hem Ulaştırma Bakanının, hem de genel müdür Temel Kotil’in olayı örtmeye çalışmak değil, tam aksine neşter vurmaları gerekir.
Bu olay bize bir başka gerçeği daha gösterdi.
Türkiyeyi neden Avrupaya taşımamız gerektiğini bir defa daha ortaya koydu.
Bir yanda, Avrupalı Hollandayı gördük.
Kaza olur olmaz, olay yerini güvenlik kuşağı altına alan, işi olmayanı oralara sokmayan, ölenlerin isimlerini ailelerine bildirmeden kimseye açıklamayan, son derece titiz bir inceleme yapan ve eline somut veri geçmeden konuşmayan bir Avrupa zihniyeti...
Öte yanda ise, etraftaki dedikodulara dayanıp konuşan, hem de çok konuşan, aynı tipte bir kaza olduğunda, elini kolunu sallayanın olay yerine girmesine izin veren ve daha da önemlisi olduk olmadık her türlü senaryoyu gerçekmiş gibi anlatan bir Türkiye...
Avrupa dışındaki Türkiye işte böyle...Bizim istediğimiz ise, Avrupalı gibi düşünen, Avrupalı gibi ciddi çalışan ve gerektiğinde, doğru verilerle konuşan bir Türkiye...
Siz hangi Türkiye’yi tercih edersiniz?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|