ASKER ÜSTÜNDE
SİVİL TERÖRÜ ESTİRİLİYOR
Uzun süredir geleneksel olarak Asker’i kayıtsız şartsız destekleyen, üstüne toz kondurmayan bazı kesimlerin, başta Genelkurmay Başkanı Org. Özkök olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta düzeyine yönelik eleştiri kampanyası bir türlü durmuyor.
Şimdiye kadar böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştık.
Kamuoyumuzun büyük bölümü Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenir ve yıpratılmasını istemez. Ancak bir kesim vardır ki, onların TSK’ya bakışları çok daha farklıdır.
Asker gibi düşünürler.
Asker gibi, hatta onlar adına da konuşurlar.
Asker gibi hareket ederler. Aynı dünyayı paylaşırlar. Türkiye ve dünya’ya bakışları da çok benzer. Askerin bir hatası olsa dahi, görmezden gelirler.
Bu kesim 1960’lardan itibaren Askerle özdeşleşmiş, adeta ideologluğu bizzat Asker tarafından yapılmıştı. Çoğunluğu emekli subay, emekli hakim-savcı-polis-Üniversite hocası-iş adamı- genelde başarılı olamamış politikacılar ve gazetecilerden oluşan bu kesimin en duyarlı olduğu noktalar, kendilerinden başka kimsenin Laik Cumhuriyetin yönetimine hatim olmaması, Ulusalcı yaklaşımın sürdürülmesi ve Kürt sorununda ödün verilmemesidir. Atatürk’ü de kendilerine göre yorumlayıp sembol yaparlar. Bu konularda TSK subay kadrosu gibi son derece kesin ve katı bir tutumu benimserler. Paylaştıkları değerlerin korunması için Askerin darbe yapmasını dahi isterler. Geçmişte gördüğümüz gibi, zamanında darbeleri hem kışkırtır, hem de desteklerler. Bu şekilde ülke yönetiminde ayrıcalıklı bir yer alabilirler.
İşte bu kesimin içindeki bazı isimler, şimdi TSK’ya ve özellikle de Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’e ateş püskürüyorlar. TSK kendi yarattığı yol arkadaşları tarafından eleştiriliyor.
TSK’YA YÖNELİK
ELEŞTİRİLER…
Bu eleştiri kampanyası, özellikle Org. Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığına gelmesinden sonra başladı. Org.Özkök ve yeni Komuta kademesi (Özellikle Org. Büyükanıt), Türkiye’nin AB sürecinde TSK’nın -duyarlı olduğu, laiklik gibi sorunların dışında- fazla ön planda görülmemesi yaklaşımı benimsedi. Eskisi gibi her aklına gelenin, her aklına geldiği konuda konuşmamasına özen gösterdi. TSK’nın, demokrasilerde gerektiği gibi, profili bir oranda düşürüldü. AKP hükümetiyle tartışmaya girilmedi. Gereksiz gerilimlerden kaçınıldı. Günün koşullarına uyum göstermeye çalışılıdı. Alışılmışın dışına çıkıldı
İşte asıl sorunlar da bu yaklaşım değişimiyle birlikte doğdu.
Bu kesimler, özellikle yazılı medya’da bir süredir, inanılmaz bir suçlama kampanyası başlattılar.
İstedikleri, Org. Özkök ve TSK’nın komuta katının AKP iktidarına karşı daha sert, daha katı ve adeta bir muhalefet gibi davranmaları, Ulusalcı bir yaklaşım göstermeleri.
Örneğin, yazılan eleştirileri alt alta koyunca bakın nelerle karşılaşılıyor:
- Org. Özkök AKP ile ılımlı bir ilişki sürdürüyor. Bunun nedeni de 2007’de Cumhurbaşkanı olmak
- 1 inci tezkere sırasında TSK, Türkiye’nin bir ABD üssüne dönüştürülmesine onay verdi.tekpi göstermedi.
- ABD’nin işgalini kolaylaştırmak için liman ve hava alanlarını açtı, İncirlik üssünün kullanım imkanlarını genişletti.
- Kıbrıs’ta Annan planını destekledi.
- Org.Özkök, Van’da hukuk arayan rektörlerle ilgili olarak, AKP yöneticileri gibi konuştu.
- Süleymaniye’ deki çuval olayına gereken tepkiyi gösteremedi.
- Başbakan, Genelkurmay Başkanına hocam diye hitap edebiliyor. (Bu konu resmen yalanlanmasına rağmen, hala yazılıyor)
- KKK brövesindeki Atatürk siluetini kaldırtarak, Atatürk’ü tarihten silme kampanyasına katıldılar ve AB’den gelen Atatürk’ün resimlerini indirin tavsiyesine uydular.
Daha birçok örnek var, ancak en çarpıcı ve en inanılması güç olanlar bunlar. Org. Özkök ve Org. Büyükanıt bu tip iddialarla ilgili bir çok açıklama yaptılar, gizli gündemleri olmadığını, sistem içinde hareket ettiklerini, duyarlı oldukları konularda herhangi bir tutum değişikliğinin bulunmadığını belirttiler ancak ilk defa niyetlerini henüz tam olarak kabul ettirebilmiş değiller.
TSK’ nın, en değer verdiği Atatürk sembolühü tarihten silmeye çalıştığı iddiasının inanılır bir yanı olabilir mi?
Acaba Asker, AB’ye karşı açıkça tutum mu almalıydı ?
Annan planı veya Irak politikalarında Genelkurmay, siyasi iktidarı görmezden gelip kendi politikasını mı uygulamalıydı? Türk Silahlı Kuvvetleri Ulusalcı bir tutum sergileyip AKP iktidarına karşı muhalefet görevini mi yapmalıydı ?
Benim anlayabildiğim kadarıyla, sözünü ettiğim bu sivil çevreler dünyadaki ve ülkemizdeki bazı değişimlerin ya farkında değiller veya fark etmek istemiyorlar. Belki de, değişen Asker- Sivil ilişkilerinin, uygulanmaya başlanan Kopenhag kriterlerinin eski alışkanlıklarını ve eski etkinliklerini yok etmeye başlamasının tepkisini ortaya koyuyorlar.
Gerekçesi ne olursa olsun, bu kesimi anlamak çok güç…
ASKER DE BU KESİMDEN
RAHATSIZ OLUYOR...
Bu arada, benim gibi Asker-sivil ilişkilerini yakından izleyenlerin dikkatlerini çeken bir başka hususta, yukarıda sözünü ettiğim sivil kesimden kaynaklanan eleştirilerin, Genelkurmayı açıkça etkilemesidir. Bu sonucu, Genelkurmayın başka kesimlerden gelen eleştirilere tepkilerinin aksine, bu defaki hafif çekimser, hatta utangaç yanıtlarından çıkarıyoruz.
Aile içi bir anlaşmazlık olduğu ve büyük abinin yeğenlere kızmasına rağmen, sesini fazla yüksültemediği veya yükseltmek istemediği izlenimi doğuyor.
Belki de yanılıyorum. Zira Askeri anlamakta çok güçtür...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|