ÇORUM, ACABA
MARKALAŞABİLİR Mİ?
Perşembe günü Çorum’daydık. Doğan Yayın Holding’in “Anadolu’daki Avrupa” adlı konferanslar dizisinin onuncusuna katıldım. Konu, Marka yaratmaktı. Markalaşılmadığı zaman gereken gelirin sağlanamadığı gerçeğini konuştuk.
Dışardan baktığımızda, Çorum denince aklımıza leblebi gelir. Oysa Erdem Çenesiz ve Kenan Malatyalı (Ticaret ve Sanayi Odaları ve dernek başkanları) anlatınca durum netleşti. Aslında Çorum başlı başına marka olmuş bile. Hitit’in izlerini taşıyan Alacahöyük’ü, kobileriyle, yemyeşil tabiatı ve Ece Banyo gibi nefis kuruluşlarıyla pırıl pırıl parlıyor.
Ancak kimselerin haberi yok.
Bilinmiyor, tanınmıyor.
Çorum marka olabilir tabii, ancak herşeyden önce kendini bize göstermeli.
Eminim bunu da yapacaktır.
NİHAYET, DERVİŞ’TEN
KURTULDUNUZ...
Geldiği günden itibaren Kemal Derviş. Siyasi dünyamızın bir bölümünü rahatsız etti.
Kimi onu “bir bölen” olarak niteledi.
Ecevit, DSP’nin erimesinden Kemal Derviş’i sorumlu tuttu. Bahçeli, koalisyonu bozdu ve MHP’nin büyük oy kaybına yol açtı. İsmail Cem, kurduğu partinin başarısızlığında Derviş’in tutumunu gördü ve tabii en büyük şikayetçi CHP Deniz Baykal oldu.
Aslında Derviş, toplumun büyük bir bölümü tarafından tek başına bir marka, siyasi lider olarak görüldü. Tabii bu da birçok lideri, hem sinirlendirdi. Hem de korkuttu.
Neyse, artık bitti.
Kemal Derviş, geldiği gibi alkışlarla geri döndü. Uluslararası bir kuruluştan (Dünya Bankası), diğer bir başka Uluslararası kuruluşa (BM) gitti.
Korkanlar kurtuldu...
Rahat edebildiler...
Herşeye rağmen Derviş siyaset hayatımıza standart getirdi. İlkeleri, ciddiyeti, konuşmasının anlaşılırlığıyla çıtayı yükseltti.
Bu kadar katkıya da razıyız...
THY YERELLİKTEN
KURTULAMIYOR...
Çok güzel ve yeni uçaklarınız olabilir. Hostesleriniz birbirinden güzel ve nazik olabilir. Yer hizmeti veren ekipleriniz çok etkili çalışabilir ve çokta para kazanabilirsiniz. Ancak herşeye rağmen yine de köylülükten kurtulamayabilirsiniz.
THY’den söz ediyorum.
Eğer, Amerika dahil, Avrupa uçuşlarında business uçarken dahi International Herald Tribune gazetesi bulunamıyorsa, bu yerelliktir. Sadece, Türk yolcuya Türk gazetesi servisi yapılır ve yabancılara “Sorry...” denirse, Uluslararası taşıyıcı niteliği kazanamazsınız.
Son bir yıldır en az on defa aynı durumla karşılaştım. Kimse bana “efendim her uçağa veriyoruz, ancak dağıtılması unutulmuş” gibi küçük yalanlar söylemesin.
Taşrarılıktan kurtulmanın yolunu arayın. Bu noktaya gelmeden de övünmeyin...
BORÇ ALIP
YAŞIYORSAN...
IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger, geçen hafta Türkiye’de bir dizi konuşma yaptı, ancak bir cümlesi sorun yarattı:
“Türkiye’deki 350 milyon TL’lik (260 $) asgari ücretle, işsizliğin azaltılmasının ve istihdamın arttırılmasının önünü tıkıyorsunuz. Kaçak işçi sayısı artıyor” dedi.
Kıyametler koptu.
Biri çıkıp “Siz ayda 260 $’la yaşayabilir misiniz?” diye sordu. Gazeteler hemen “Bu nasıl Anne’lik ?” veya “Saçmaladı” başlıkları attılar.
Krueger’ın yanıtı ise çok doğruydu. “Eğer 260 dolarla geçinmem gerekiyorsa, o kadar paraya göre bir hayat kurarım”.
Tabii, durmadan borç alıp zengin gibi yaşamaya alışmış iseniz, Krueger’in sözleri sizi kızdırabilir. Oysa, Türk toplumunun daha da kemer sıkması gerekiyor. Eski dönemlerdeki çılgınlıklar artık geçti...
ENGELLİLER 5 YIL DAHA
BEKLEMEK İSTEMİYOR
Bu hafta “Engelliler Haftası”.
74 yaşındaki bir engelli vatandaş Türkiye’deki 8,5 milyon özürlü adına bir e-mail göndermiş. Hasan Dulagil, yazısına Engelliler Yasası’nın Meclis’e sunulmasından duyduğu memnuniyeti belirterek başlamış. Dulagil, şöyle devam ediyor;
“5 yıl süre verilmesinin sebebini anlamadım. Yollarda kaldırımların ve geçitlerin inşaası, yeni özürlü otopark yerleri tanzimi zaman alacaktır. Ücretsiz sağlık taraması, bilgilendirme, yaşamda fırsat eşitliği verilmesi, engellilere kadro açılması, engellilere devletin bakması için gereken yardım ve yaşlılık aylığının artırılması, vergi muafiyeti, eğitim ve engelliler ve ailesinde engelli olanlara iş imkanlarının açılması bütçeye konacak para miktarına göre hemen başlar. Bir-iki senede tamamlanır. Böyle bir yasa çıkartıp ‘5 yıl içinde uygun hale gelecek’ demek ‘engellilere yaşama hürriyetinize devlet olarak bu kadar sene bir katkıda bulunmadık. 5 yıl daha bekleyin, paramız olunca yavaş yavaş yapacağız’ manasına gelir”
Hasan Dulagil, “74 yaşındayım, 5 yıl daha bekleyemem” diyor. Sizce haklı değil mi?
İBLİSLER, AZİZLER, KADINLAR
Necef Uğurlu, “Başka bir şey yapmamış gibi çoğu kişi tarafından Nazım’ı kaçıran, Viagra’yı ilk deneyen Türk olarak biliniyor” diye anlatmış Refik Erduran’ı…….
İblisler, Azizler, Kadınlar Refik Erduran’ın son kitabı. Bir dönemin, birkaç kuşağın, ülkemizin değişim ve dönüşüm yıllarının öyküsü…
Bu kitapla çıktığımız yolculukta pek çok isimle karşılaşıyoruz: Nazım Hikmet, İsmail Bilen, Muhsin Ertuğrul, Ulvi Uraz, Yıldız Kenter, Ertem Eğilmez, Müjdat Gezen, İlhan Selçuk, Rauf Denktaş, Duygu Asena, Necef Uğurlu... ve Erduran'ın yaşamına giren kadınlar... Leyla Umar’la tanışmaları ve evlenmeleri. Bu evliliğin Leyla Umar cephesini okumuştuk. Bir de Refik Erduran cephesi var tabii ki. Merek ediyorsanız sakın kaçırmayın… (Dünya Yayınları www.dunyakitaplari.com/ 0212 440 24 24)
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|