TÜRKİYE ARTIK
AB TRENİNDEN İNEMEZ
Türk toplumu henüz Avrupa Birliği gerçeğini algılayabilmiş değil.
Küçük bir azınlığın dışında, müzakere tarihinin alınmasını dahi hala şaka gibi görenlerimiz, ciddiye almayanlarımız çoğunlukta. Diğer bir bölümümüz “kardeşim bu işin bize dokunması en erken 10-15 yıl gerektirir, o zamana kadar da kim öle kim kala. Zamanı gelince düşünürüz” diyor. Başka bir grup var ki, onlar zaten inanmıyorlar ve sürecin başarısızlıkla sonuçlanması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Oysa yanılıyorlar.
Türkiye, artık geri dönülmesi imkansız bir sürece girdi. Bu süreç ister tam üyelikle, ister özel statüyle sonuçlansın, yine de hiçbir şey değişmeyecektir. Yani Türkiye, Avrupa Birliği sisteminin içine yerleşecek, AB sistemini uygulayacaktır. Bu sistemi Türk usulü “işimize geldiği kadarıyla” değil, tümüyle uygulamak zorunluluğu vardır.
Tekrar ediyorum, ister tam üyelik, ister özel statü olsun, Türkiye için bundan böyle sadece AB sistemi ile uyum sağlamaktan başka yol yoktur.
İŞİMİZE GELMEZSE
TRENDEN İNERİZ
İsmet İnönü, 1963 yılında Ankara anlaşmasını imzalamadan önce, etrafındaki kurmaylarına sormuştu: “İlerde işimize gelmez veya kaldıramayacağımız bir durumla karşılaşırsak bu trenden inebilir miyiz?”
Yanıt, 1963’te “Evet paşam inebiliriz” olmuştu.
O dönemde trenden inilebilirdi. Koşullar bambaşkaydı. Tam üyelik bir rüya idi. Üstelik yeni ortaklar katıldıkça Türkiye’nin avantajları eridi. Ancak, buna rağmen Türkiye trenden inmedi. Birçok kriz yaşandı, 1978’de ekonomik kriz nedeniyle yükümlülükler bir süre için donduruldu, ancak hiçbir Türk hükümeti trenden inmeyi düşünmedi.
Bugünkü durum bambaşka.
Bugün tam üyilik perspektifi net şekilde belirdi. Hele müzakerelerin başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin çok gereksinme duyduğu yabancı yatırımların artacağı daha şimdiden görülüyor. Ekonominin önümüzdeki 10-15 yıl süresince ayakta durabilmesi , kısa vadede IMF, uzun vade de AB sayesinde gerçekleşecek. Yabancı yatırımlar için en büyük güvence AB olacak.
İşte bütün bu koşullar bir araya konunca ortaya bir gerçek çıkıyor. O da, Türkiye’nin AB treninden inması artık imkansızlaşıyor.
1970-80’lerdeki AB treni çok yavaş seyrederdi. Belki inilebilirdi. Ancak bufünkü, Fransızların hızlı treni gibi 200 kilometreye yakın bir hızla gidiyor.
İstenirse belki yine inilebilir, ancak kafanız gözümüz yarılır. Ayakta duracak halimiz kalmaz.
Anlayacağınız, Türkiye’nin AB süreci, Tanzimattan başlayıp Atatürk devrimleriyle devam eden bir Batılılaşma arzusunun ötesinde, bir ekonomik gerekliliktir.
Bu verileri kabul ediyorsanız, bundan sonra anlatacaklarımı şimdiden benimseyeceksiniz demektir.
BU DENGEYİ BOZAN
ÜLKEYİ MAHVEDER
Şimdi size sormak istiyorum...
Türkiye gibi ekonomisi son derece hassas dengelere oturmuş, en ufak bir sarsıntıda istikrarsızlığa düşen, rezervleri her an kaçmaya hazır sıcak parayla dolu, dış kredi bulma yeteneği Uluslararası desteklere bağlı olan bir ülke, AB treninden inmeyi göze alabilir mi?
Hayır, alamaz.
Türkiye müzakereler sırasında veya müzakelerin sonunda “Ben bu işten vazgeçiyorum” diyebilir mi?
Hayır, diyemez.
Böyle birşey dediği anda, o ana kadar gelmiş yabancı yatırımlar kesileceği gibi, Uluslararası piyasalarda “Türkiye yön değiştiriyor” izlenimi doğar ve ekonomi çöker... Hiç abartmıyorum, dengeler öylesine bozulur ki, kendimizi kolay kolay toparlayamayız.
Trene bindikten sonra, kafanızı gözünüzü kırmak, hatta çok ağır yaralanma pahasına yine de inmek isterseniz, tabii o sizin bileceğiniz bir iştir. Ancak ben hiçbir hükümetin bundan böyle, bu riski alabileceğine inanmıyorum.
AYNI KOŞULLAR
SİYASET İÇİN DE GEÇERLİ
Sadece ekonomi açısından değil, siyaset açısından da aynı koşullar geçerli.
Örneğin, bundan sonra hiçbir hükümet, Türkiye’nin laik-parlamenter sistemini değiştirecek veya tehlikeye düşürebilecek herhangi bir adım atamayacaktır.
Türkiye’de bundan böyle şeriata dayalı bir sisteme kaymak, askeri bir darbe veya faşist bir yaklaşım imkansızdır.
Denenebilir, ancak hiçbir zaman başarılamaz.
Türkiye artık trene binmiş ve bu tren rayların üstünde hızla bir yere gidiyor.
İş adamlarına, akademisyenlere, medya mensuplarına ve tüm politikacılara tavsiyem şudur: Hazırlıklı olun, artık iş işten geçti. Biran önce geleceğinizi planlayın. Köşe dönmeye dayalı bu çarpık düzen bitecek. Türkiye, istesekte istemesekte bir sisteme girecek. Yasaların geçerli olacağı , herkesin belirli kurallara uyacağı bir ülke geliyor. Biran önce yeni düzene hazırlanın ve yerinizi alın. Yoksa, elenip gideceksiniz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|