ATTAN DÜŞENİN
HALİNDEN EN İYİ KİM ANLAR?
Ergenekon olayı, Adalet mekanizmamızın, daha açıkçası polis ve savcılarımızın soruşturma yöntemlerinin ne kadar hoyratça, ne kadar gaddarca olduğunu ortaya çıkarması açısından çok hayırlı oldu.
Şimdiye kadar, bu uygulamaları sadece attan düşenler bilirdi. Onlar da ya seslerini çıkaramadıklarından veya kimselere dinletemediklerinden dolayı, gerçek durumu anlatamazlardı.
Paşalar ve tanınmış isimler gözaltına alınınca, hepimiz dikkat kesildik. Kapalı kapıların ardında nelerin yaşandığını ilk defa tüm açıklığı ile öğrendik.
Sanki normal saatlerde davet edilseler kaçacaklarmış gibi, sabaha karşı yapılan baskınlar...
Sağlık muayenesine gece yarısından sonra götürülmeler...
7-8 saatlik sorgulamalar...
İnsanları 4-5 saat süreyle, tahta bir bank üzerinde oturttuktan, yani iyice perişan ve yorgun duruma soktuktan sonra savcı karşısına çıkartmalar...
Bütün vücudunu kanser sardığı bilinen bir zanlıyı, bırakın evine yollamayı, en basit tedavisini dahi yaptırtmamak...
Neyle suçlandığını dahi öğrenemeden devletin gözetiminde ölmesine göz yummak.
Yani yargısız infaz.
Bu uygulama, Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’un dediği gibi, insanlık dışıdır. İnsan Haklarına ve Avrupa sözleşmesine aykırıdır.
Tek kelimeyle ayıptır, hoyratlıktır.
Bu uygulamalar yıllardır sürüyor.
Ancak hiçbirimiz oralı olmadık.
PKK’lı oldukları, Kürtçülük yaptıkları veya cinayet işledikleri için bu muameleye tabi tutulanları görmezden geldik. “Oh olsun” dedik. “Ne yani, lüks otelde mi tutulacaklardı?” diye sorduk.
Ancak, bakın dün gözümüzü kapadığımız bu uygulama bugün, her kesime dokunur oldu.
Bu yaklaşım, “Ne yapalım, asmayalım da besleyelim mi?” mantığının bir devamıdır.
Şimdi neden “polis ve adalet mekanizmasına AB kriterlerini getirmek ve reforma oradan başlamak şarttır” dediğimi anlıyor musunuz?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|